Monday, December 26, 2005

Hüsnü Mahalli'nin Beşar Esad Röportajı


Irak işgali öncesinde sıranın Suriye’ye geleceğini söyleyen ABD ve müttefikleri uzun bir süredir bu ülkeyi sıkıştırıyor. Irak’a direnişçilerin sızmalarına göz yummakla suçlanan Suriye, Lübnan eski başbakanı Hariri’nin öldürülmesi ile daha da kuşatıldı. İçte ise reform karşıtları genç Başkan Esad’ın yolunu engellemeye çalışıyor. İşte böylesi bir zamanda Başkan Esad, Türk kamuoyuna seslenmek istedi. Esad bunun için de AKŞAM gazetesini seçti. Şam’daki özel konutunda AKŞAM’ı kabul eden Başkan Esad sorulara içten ve açık bir şekilde yanıt verdi.Sayın Başkan, temmuzda Türkiye’ye bekleniyordunuz, ancak son anda gelmediniz. Daha sonra da ABD baskısı sonucu ziyaretin iptal edildiği yazıldı. Gerçek nedir? Ne zaman Türkiye’ye geleceksiniz?

Amerikan baskılarından söz edeceksek bu baskılar her zaman vardı ve olacak. Hatırlayalım... Cumhurbaşkanı Sayın Sezer, Suriye’ye gelmeden önce Amerikan Büyükelçisi çıkıp, ‘Sezer Suriye’ye gitmesin’ deme cesaretini kendinde bulmuştu. Sayın Sezer ise Suriye’ye gelerek gerekli yanıtı vermişti. Elbette ABD ve İsrail, Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerinden rahatsız. ABD ve müttefikleri Türkiye’yi Suriye’den hatta Arap âleminden uzaklaştırmak için özel bir çaba içindeler. Ancak ikili ilişkilerimizin gücü ve karşılıklı çıkarlarımızı tüm bu çabaları boşa çıkartmaktadır. Temmuz ayında ikinci kez Türkiye’ye gelişim gündeme gelmişti. Ancak yoğun işlerim nedeniyle tüm gezilerimi erteledim. Sayın Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Sayın Erdoğan’ın davetleri üzerine yakında Türkiye’ye gelmeyi planlıyorum. Türkiye ve Türk halkını özledim.
ZOR GÜNÜMÜZDE GELDİ
Bazı çevreler Türkiye-Suriye ilişkilerinde bir soğumadan söz ediyor ve sizin bu nedenle ziyaretinizi ertelediğinizi söylüyor?
Bakın bu doğru olsaydı Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül Şam’a gelmezdi. Üstelik Sayın Gül bizim en zor günlerimizde ve ilginç önerilerle geldi. Bu nedenle de biz Gül’ün önerilerini kabul ettik.
Neydi bu öneriler?

Beş Suriyeli subayın Gaziantep’te sorgulanması. Bildiğiniz gibi o sıralar BM Savcısı Mehlis bu subayları Beyrut’ta sorgulamak istiyordu. Biz ise bunları Şam’da BM binasına teslim edebileceğimizi ya da Kahire’deki AB merkezine gönderebileceğimizi söylüyorduk. Gerginlik giderek tırmanıyordu. Türkiye devreye girdi ve Gaziantep’i önerdi. Hemen kabul ettik. Ancak Mehlis ve yandaşları kabul etmedi. Çünkü Türkiye’nin bölgede daha da saygınlık kazanmasını ve Suriye ile ilişkilerinin güçlenmesini istemiyorlardı.
SURİYE’NİN BAŞI BELADA
Sizce kim öldürdü Hariri’yi?

Suriye’ye kötülük yapmak ve başına çorap örmek isteyneler Hariri’yi öldürdüler. Olayların seyrine baktığınızda Hariri’nin öldürülmesinden sonra Suriye’nin başı sürekli belada. Hariri’nin öldürülmesinden en çok zarar gören ülke Suriye’dir.Hariri’nin öldürülmesini bahane edenler bizi sıkıştırmaya çalışıyor. Irak ile ilgili suçlamalarıyla amaçlarına varamayanlar şimdi de Hariri suikastını kullanarak bizi sıkıştırmak istiyorlar. Ama başaramadılar. Çünkü ellerinde hiç bir kanıt yok ve olamaz. Çünkü Suriye’nin bu ve daha sonraki suikastlarla hiç bir ilgisi yok. Hariri Suriye’nin dostuydu. Hariri’nin Suriye tarafından öldürüldüğünü söyleyenler her nedense İsrail’in Lübnan’da işlediği cinayetleri hatırlamıyor. İsrail son yıllarda onlarca Lübnanlı ve Filistinliyi öldürdü. Güney Lübnan’ı 18 yıl süreyle işgal eden İsrail, Lübnan’ın istikrarsızlaştırılması ve parçalanması için özel bir çaba harcıyor. Suriyeliler, Lüban’ı savunmak için binlerce şehit verdi.
MEHLİS’İN YALANLARI
BM adına Hariri suikastını araştıran Savcı Mehlis’in raporlarına göre Suriye suçlu.

Savcı Mehlis yüzlerce tanığın söylediklerini alt alta yazarak sonuca varıyor. Bu tanıkların bazılarının daha sonra yalancı olduğu ortaya çıktı. Mehlis bir savcı olmasına rağmen raporlarında hiçbir kanıt sunamdı. Çünkü kanıt yoktu ve olamaz. Ancak işin daha tehlikeli tarafı Güvenlik Konseyi’nin bu raporlara dayanarak Suriye aleyhine karar almasıdır. Oysa bu hukuka aykırıdır. Çünkü soruşturma henüz tamamlanmamıştı ve yalanlarından dolay zor durumda kalan Mehlis istifa edip kaçmıştı.
Türkiye-Suriye ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

İlişkilerimizde hiçbir sorun yok. Bu ilişkiler her alanda gelişiyor. Tüm dış müdahale ve engellemelere rağmen bu ilişkilerin geleceğinden çok umutluyum. Irak’ta olup bitenler hepimizi ilgilendiriyor. Ortadoğu’nun barış ve istikrarı hepimizi ilgilendiriyor. Bu nedenle biz daha önce de Türkiye’den İsrail ile barış konusunda arabulucu olmasını istemiştik. İsrail buna yanaşmadı. Çünkü İsrail Türkiye’nin bölgesel rolüne tahammül edemez ve bunu engellemek ister. Suriye ve Türkiye’nin beraberliği bölgemiz için stratejik öneme sahiptir. Her iki ülke ılımlı, laik İslam için örnek ülkelerdir. Radikalizm ve terörle anılan İslam’ın gerçek imajını yalnızca Türkiye ve Suriye kurtarabilir ve koruyabilir. Suriye ve Türkiye toplumları her şeyleriyle birbirine benziyor. Böylesi ortak çıkarlar ve değerler ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin geleceğini çok daha önemli kılmaktadır.İlişkilerimiz istenilen hızda ve düzeyde gerçekleşmiyor olabilir. Bunun nedeni belki de Suriye ve Türkiye’deki idari ve bürokratik nedenlerdir. Bölgesel koşullar daTürkiye-Suriye ilişkilerinin gelişmesini yavaşlatmış olabilir.
PKK’yı unutalım
Bir zamanlar PKK’ya destek veriyordunuz.

BENCE geçmişi konuşmak hiç kimseye yarar sağlamaz. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında birbirine karşı savaşan ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan ülkeler bugün Avrupa Birliği içinde birlikteler. Ayrıca belirtmek isterim ki; PKK ile ilişkiler asla bu örgütün Türkiye’ye yönelik terörist eylemlerine destek vermek anlamına gelmemeliydi. 1998 öncesine ait bu söylemlerin artık hiçbir anlamı yoktur. Suriye şu anda Türkiye ile birlikte PKK’ya karşı ortak bir mücadele veriyor. Bu konuda açıklanan ve açıklanmayın birçok adım attık. Ancak Türk halkına geçmişi hatırlatanlar şu anda PKK’ya kimin destek verdiğini her nedense söylemiyor.
İfadeler Viyana’da alındı
LÜSNAN eski Başbakanı Refik Hariri’nin 14 Şubat 2005’te öldürülmesiyle ilgili BM soruşturması çerçevesinde beş Suriyeli, Avusturya’nın başkenti Viyana’da ifade verdi. İfade vermeye gidenler hakkında resmi bir açıklama yapılmazken, bazı kaynaklar, bu kişilerin Suriye’nin Lübnan’daki eski istihbarat şefi Korgeneral Rüstem Gazali, Korgeneral Tafer Yusuf, Korgeneral Abdülkerim Abbas ve Gazali’nin yardımcısı Cemia Cemia ile bir sivil olduklarını belirtmişlerdi. Hariri’nin öldürülmesiyle ilgili Alman Savcı Detlev Mehlis başkanlığında soruşturma yürüten BM heyetinin, ekim ayında açıklanan raporunda, Hariri suikastına Suriyeli ve Lübnanlı istihbarat servislerinin karıştığı ima edilmişti. BM, Suriye’den soruşturma konusunda işbirliği yapmasını istemiş, Mehlis de kasım ayında da beş Suriyeli yetkiliyi sorgulama talebinde bulunmuştu. Söz konusu beş yetkili de Mehlis’in bu isteği doğrultusunda 5 Aralık’ta Viyana’daki BM müfettişleri tarafından sorgulanmıştı.
Suda sorun kalmadı

TÜRKİYE ile su konusunda sorunumuz yok. Türkler anlaşma gereği gerekli suyu, yani saniyede 500 metreküpü Fırat’tan bize bırakıyorlar. Hatta daha fazlasını göderiyor. Türkiye’nin bu tavrına büyük değer biçiyoruz. Asi üzerinde ortak baraj projemiz var. Dicle ise bildiğimiz gibi Irak’ı da ilgilendiriyor.
Hüsnü Mahalli

No comments: