Wednesday, September 10, 2003

Suriye AB İle Yıl Sonunda Birlik Anlaşması İmzalayabilir

Suriye Ekonomi ve Dış Ticaret Bakanı Hasan Rifai, 2003 yılının sonuna doğru Avrupa Birliği (AB) ile ekonomik ve siyasal birlik anlaşması imzalayabileceklerini açıkladı. Suriye, bu anlaşma imzalanırsa AB ile birlik anlaşması imzalayan ilk Akdeniz ülkesi (AB dışında) konumunda olacak. Suriye tarafı her ne kadar anlaşmanın önünde hiçbir siyasi engel bulunmadığını ve yıl sonunda imzalanacağını belirtse de ekonomistler bu yıl içinde anlaşma imzalanması ihtimalini uzak gördüklerini belirtmektedirler. Suriye’nin daha önce ithalata getirdiği bazı vergi sınırlamalarının iki taraf arasındaki görüşmeleri uzattığı ve anlaşmanın bu yıl sonunda imzalanması ihtimalini zorlaştırdığı belirtilmektedir. Öncelikle iki taraf arasında hangi mallara ne kadar vergi konacağının belirleneceği daha sonra ne kadar zamanlık bir süreç içerisinde bu vergi oranlarında indirime gidileceği konularının taraflar arasında müzakereler yoluyla belirleneceği ve bundan sonra anlaşmanın imzalanacağı açıklandı.

AB ile bu yıl sonunda gerçekleşmese bile önümüzdeki yıl içinde imzalanması beklenen bu anlaşmanın, Suriye’de yaşanan ekonomik reform sürecine olumlu anlamda etki edeceğini ve bu sürecin hızlanması açısından itici bir güç olacağını söyleyebiliriz. Bu anlaşmayla beraber Suriye ekonomik reform yapması anlamında daha çok baskı altında kalacaktır. Yine bu anlaşmayla ülkeye yapılacak yabancı yatırımlar da artacaktır. Suriye’nin esas anlamda en büyük beklentisi de bu konudadır. Daha önce uygulamaya sokulan bazı kanunlarla yabancı yatırım miktarı artırılmaya çalışılsa da ülke doğrudan yatırım açısından çok başarısız bir grafik sergilemektedir. Suriye ekonomisi üzerine yapılan yorumlarda yabancı yatırımın ülkeye çekilmesi açısından yapılan bütün çalışmaların yanında vergi rejimi, işçi kanunları ve özel bankaların kurulması gibi konularda ilerleme sağlanması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu kapsamda Suriye’ye önemli katkı sağlayacak bir diğer konu da Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üyeliğinin onaylanması olacaktır. Suriye örgüte ilk kez 2001 yılında başvuruda bulunmuş ancak politik nedenlerden ötürü ABD’nin yaptığı muhalefet nedeniyle örgüte üyeliği kabul edilmemişti. Her ne kadar DTÖ Genel Sekreteri’nin, Suriye’nin üyeliğinin kabul edilmesi yönünde çalışıldığı şeklindeki açıklamasına rağmen ABD ile var olan siyasal problemler çözülmediği sürece örgüte üyeliğin de uzak bir ihtimal olduğunu söyleyebiliriz.

Thursday, September 04, 2003

Suriye’de Gündem Ekonomi

Suriye’de istikrara, uluslararası toplumdan gelen baskıdan çok ülke içinde yaklaşık yüzde yirmiye varan işsiz gençler büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Suriye’de her yıl sayısı iki yüz elli bine yaklaşan genç, ülkenin işsiz ordusuna katılmaya devam etmektedir. Bu sayıdaki yeni işgücünü istihdam edebilmek için, Suriye’nin yıllık yüzde altılık, ki bu şimdiki oranın iki katıdır, bir büyüme sağlaması gerekmektedir. Savaş öncesinde, Irak’la yapılan ticaret sayesinde ekonomik çıkmazlarına bir miktar da olsa çözüm bulma imkanına sahip olan Suriye, savaş sonrası kaldığı ortamda çok önemli gelirlerden mahrum kaldı. Öncelikle Kerkük-Banyas Boru Hattı’ndan gerçekleştirilen petrol ithaline ABD’nin Irak’a girmesi sonrasında bu ülke tarafından hemen son verildi ve hat kapatıldı. İkinci olarak ise Suriye malları için en önemli pazar konumundaki Irak, savaş sonrasında kaybedilmiş oldu. Bu iki etken savaş sonrasında Suriye’nin çok daha ciddî ekonomik zorluklarla karşılaşmasına ve dolayısıyla ekonominin iç istikrarı tehdit eder bir konuma yükselmesine neden olmuştur.

Suriye Endüstri Bakanı İsam Zaim, Suriye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu ve ekonomik yapılanmanın bozukluğunu şu şekilde açıklıyor: “Suriye’de sermaye eksikliği bulunmamaktadır, ancak sistem etkin bir durumda değildir. Ülkede yapısal reformların tamamlanması gerekmektedir. Bunun yanında ihracat kapasitemizi artırmak ve teknoloji transferini gerçekleştirmek için yabancı yatırım şart.” Ekonomi analizcileri ise ülkede yönetimin serbest piyasa ekonomisinin risklerini almaya henüz hazır olmadığını belirtiyorlar. Yönetimin, mevcut ekonomik yapılanma (kamu sektörünün ve hükümetin ekonomi üzerindeki kontrolü) bir yandan korunurken diğer yandan da özel sektörün gelişeceği şeklinde yanlış bir düşünceye sahip olduğu yorumu yapılmaktadır. Suriye’nin içinde bulunduğu bu paradoksal durumu AB Şam Büyükelçisi Frank Hesse şöyle açıklıyor: “İstikrar çerçevesinde reform yapmak istiyorlar ama bu onları deli gömleği içine sokmaktadır. Hiç tolerans göstermeden hiçbir ilerleme sağlayamazsınız.” Bütün ilgililer tarafından yapılan bu yorumlar Suriye’nin içinde bulunduğu durumu ve ekonominin ülke istikrarı üzerinde oynadığı rolü açıkça göstermektedir.

Suriye Endüstri Bakanı İsam Zaim’in ülkenin ekonomisi ve geleceği üzerine yaptığı bu açıklamaları takiben Ekonomi Bakanı Hasan Rifai de ülkenin ekonomik alanda önümüzdeki dönemde atacağı adımlara ilişkin açıklamalar yaptı. Rifai, hükümetin 2004 yılı içerisinde ülkenin ilk borsasını kurmayı planladığını açıkladı. Bunun uzun zamandan beri ulaşmak istedikleri bir hedef olduğunu belirten Rifai, ekonomi alanında hükümetin gelecek yıl için en önemli hedeflerinden birinin bu borsanın kuruluşu olduğunu belirtti. Borsa konusunda hızlı davranacaklarını ama kesinlikle aceleci olmayacaklarını söyleyen Rifai, bunun yanında ülkenin bankacılık kanunlarına, gelişmiş para politikalarına ihtiyaç duyduğunu söyledi. Suriye’de ekonomik açılım anlamında son yıllarda yaşanan gelişmelere önemli bir örnek oluşturan borsa planına karşın Rifai, özelleştirme konusunda çok da olumlu mesajlar vermedi. Suriye’de ekonomi büyük ölçüde devletin elindedir ve devlet, bankacılık, enerji gibi stratejik ve kârlı sektörleri elinde bulundurmaktadır. Rifai, bu devlet merkezli ekonomiyi değiştirme ve bu anlamda reform uygulama konusunda herhangi bir planları olmadığını ve özelleştirme konusunun gündemlerinde olmadığını belirtti.

Rifai’nin yaptığı açıklamalarda vurguladığı ve talepte bulunduğu bir diğer önemli konu da Irak’la aralarında uzanan ve savaş sırasında kapatılan Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı’nın yeniden açılması konusu olmuştur. Petrolün yeniden akışının herkesin ama özellikle de Irak’ın çıkarına olduğunu savunan Rifai, güvenliğin Suriye tarafından sağlanacağı konusunda da güvence verdi. Tahminlere göre, savaş öncesinde Suriye’ye yıllık beş milyar dolara yakın bir gelir sağlayan hattın Nisan ayı içerisinde ABD tarafından kapatılmasıyla bu gelirden mahrum kalınmıştı ve ülke ciddî bir ekonomik zorlukla karşı karşıya kalmıştı. ABD tarafından bir ekonomik baskı aracı olarak da kullanılan hattın açılması, Suriye ekonomisi açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak ABD’nin hattı elinde Suriye’ye karşı önemli bir koz olarak tutacağını ve sadece belli taleplerin yerine getirilmesi durumunda hattın yeniden açılmasının gündeme gelebileceğini söyleyebiliriz.

Ekonomi alanında yaşanan bu gelişmelerin dışında geçen hafta içerisinde Suriye’de gündeme gelen bir diğer konu da siyasal reform. Suriye’de karar alma merkezlerine yakın kesimlerden alınan bilgilere göre siyasal yapılanmada önümüzdeki dönemde önemli değişikliklere gidilecek. Buna göre bakanlıkların yapılanmasında bir dizi değişikliğe gidileceği belirtildi. Bu çerçevede petrol bakanlığı ile elektrik bakanlığının “enerji bakanlığı” adı altında birleştirilmesi bekleniyor. Bakanlıklarda yapılacak diğer birleşme olasılıkları ise şöyle: Çevreden sorumlu bakanlığın yerel yönetim bakanlığına bağlanması, finans bakanlığının hazine bakanlığına dönüştürülerek kapsamının genişletilmesi, ekonomi bakanlığıyla dış ticaret bakanlığının ticaret bakanlığı adı altında birleştirilmesi planlanmaktadır. Bu birleşme planları yanında bazı bakanlıkların da ayrı birimlere bölünmesi planlanmaktadır. Buna göre de kara taşımacılığında uzmanlaşmış birimler iletişim bakanlığından alınarak ulaşım bakanlığına aktarılacak. Su ile ilgili konular da iskan bakanlığından alınarak sulama bakanlığına aktarılacak. Bu gelişmeler dışında bazı bakanlıkların ve kanunların da kaldırılması planlanıyor. Meclisten sorumlu devlet bakanlığı, Suriye Kızılayından sorumlu bakanlık, açık denizler kanunu ve hükümet içindeki üç sürekli komitenin kaldırılmasının düşünüldüğü belirtildi.

Irak Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni bölgesel durumdan en çok etkilenen ülke konumundaki Suriye’de başlayan zorunlu değişim süreci devam ediyor. Suriye gerek mevcut siyasal ve ekonomik çıkmazından kurtulmak gerekse değişim yönündeki iç-dış baskıyı azaltmak için zorunlu ve bu nedenle de sınırlı bir değişim sürecine girmiştir. Gerek ekonomik alanda gerekse siyasal alanda yaşanan bu gelişmelerin Irak Savaşı ve sonrasında ortaya çıkan yeni bölgesel şekillenmeyle bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.