Thursday, December 23, 2004

Erdoğan’ın Suriye Ziyareti Neden Önemli?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye ziyareti özellikle zamanlama açısından önem taşımaktadır. Ziyaret genel olarak iki ülke arasında son yıllarda olumlu yönde gelişen ilişkilerin bir devamı olarak görülebilir. Adana Mutabakatı sonrası başlayan süreç, Irak Savaşı sonrası oluşan yeni bölgesel koşulların zorlaması ve ortak güvenlik kaygıları nedeniyle daha da farklı bir boyut kazanmıştı. En son Suriye lideri Beşar Esad’ın Türkiye ziyaretiyle ilişkilerin düzeyi önemli bir noktaya ulaşmış, bu süreçte iki ülke arasındaki su, Hatay gibi yapısal sorunlara kalıcı çözümler getirilemese de önemli adımlar atılmıştı. Özellikle ilişkilerin ekonomi ayağında önemli adımlar atılmış ve karşılıklı ticaretin artırılması yönünde anlaşmalar imzalanmıştı.

Erdoğan’ın Şam ziyaretinde de ikili ilişkiler bağlamında yine bazı kararlar alınmış, arada gerginliğe neden olan su sorunun çözümüne yönelik adımlar atılmıştır. Ancak ziyaret her ne kadar ikili ilişkiler bağlamında gözükse de özellikle zamanlaması açısından ele alındığında farklı konular ön plana çıkmaktadır. Ziyaret Suriye Başbakanı Muhammed Naci Otri'nin resmi daveti üzerine gerçekleşmiştir. Suriye’nin Brüksel Zirvesi sonrası böyle bir çağrı yapması ve Erdoğan’ın da, zirve sonrası ilk ziyaretini bir Orta Doğu ülkesi Suriye'ye yapıyor olması önemli. Suriye lideri Esad’ın “sayenizde Avrupa Birliği’ne (AB) komşu oluyoruz” ve “sizi örnek alıyoruz” şeklindeki ifadeleri ziyaretin Suriye açısından önemini ve Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamasından duyduğu “heyecanı” gösteren ifadelerdir. Suriye’nin de AB ile ekonomik ilişkileri bulunmakta ve taraflar arasında daha çok ekonomik içerikli bir ortaklık anlaşmasının imzalanması gündemdedir. Suriye özellikle ekonomik anlamda içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulmak için Türkiye’nin AB üyeliğini önemli görmekte ve bu sayede Avrupa’nın Orta Doğu’ya açılan kapısının Suriye olacağını düşünmektedir. Ekonomik boyutunun yanında, Batı’ya yakınlaşma ve dolayısıyla özellikle Irak Savaşı sonrası oluşan uluslararası baskı ortamından çıkış anlamında da Türkiye’nin üyeliğini önemli buluyorlar.

Ziyaret Türkiye’nin artan bölgesel konumunu ve Arap dünyasının Türkiye’ye bakışında gelişen değişimi göstermesi açısından da önemli. Türkiye’nin AB ile tam üyelik müzakerelerine başlaması sonrası Suriye’nin duyduğu heyecan diğer Arap ülkelerinin bakışını göstermesi açısında bir gösterge olabilir. Türkiye’nin bu sürece girmesi Suriye ve diğer Arap ülkelerini de hareketlendirebilir, demokratikleşme yönünde atacakları adımlarına hız kazandırabilir.

Zamanlama açısından önem taşıyan bir diğer nokta da, ABD’den ve Irak geçici yönetiminden son dönemde gelen “Şam, Irak'taki teröristlere destekliyor ve Musul'daki olayların arkasında Suriye var” şeklindeki suçlamaların yoğunlaştığı bir dönem olmasıdır. Dolayısıyla Suriye açısından ziyaret, Türkiye aracılığıyla bu gerginliğin ortadan kaldırılması anlamında da önem taşımaktadır. Bir diğer önemli konu da Irak’ta yaklaşan seçimlerdir. Ziyarette seçimlere ilişkin işbirliği olanakları da muhtemelen görüşülmektedir.

Monday, December 20, 2004

HAMAS Etkinlik Arayışında

Filistin’de 9 Ocak 2005 tarihinde gerçekleşecek devlet başkanlığı seçimleri yaklaştıkça iktidar mücadelesi de artmaktadır. Arafat’ın ölümü sonrasında oluşacak yeni siyasal yapılanmada daha fazla etkin olmak amacıyla farklı Filistinli gruplar ön plana çıkma çabası içindedirler.

Geçen hafta içinde Filistinli militanların, Gazze-Mısır sınırında bir İsrail karakolunu, 800 metre tünel kazarak temele yerleştirdikleri 1.5 tonluk bombayla havaya uçurarak beş İsrail askerini öldürmesi de bu çerçevede değerlendirilebilir. Eylem, HAMAS ve Fetih Şahinleri (bu grup kendini Fetih içinde ama ayrı bir fraksiyon olarak tanımlamaktadır) grubu tarafından üstlenilmiştir.

HAMAS örgütü her ne kadar İsrail’e karşı şiddeti savunsa ve bu ülkeyi temelden reddetse de özellikle liderlerine yönelik suikastlar sonucunda güç yitirmesinin ardından yeni süreçte daha çok Filistin siyasal karar alma süreci içinde yer alacağı bir rol arayışı içindedir. HAMAS’ın üst düzey liderlerinin bazı açıklamaları da örgütteki bu dönüşüme işaret etmektedir. Dolayısıyla HAMAS, Arafat’ın ölümünü ve yeni yapılanmayı kendisi açısından bir fırsat olarak görmektedir. Yeni rol arayışı çerçevesinde, genç nesil olarak adlandırılan grupla, Fetih içinde iktidarı elinde bulunduran yaşlı nesle karşı ittifak içine girmektedir. Özellikle Gazze’de Filistinli halk içinde sahip olduğu destek tabanını siyasal güce dönüştürme, güçlü bir muhalefet olma çabası içindedir.

Bu son eylem de bu anlamda önem taşımaktadır. Eylem, bir yandan Abbas liderliğindeki muhtemel yeni Filistin liderliğini zor bir konuma sokarken, HAMAS’a da sesini duyurma ve gücünü gösterme imkanı sağlamıştır. İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz, saldırının ardından yaptığı açıklamada, Filistin güvenlik görevlilerini saldırıları önlemek için tedbir almamakla suçlamış, “terörist grupların dizginlenmemesi halinde, Filistin'de ocak ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerinin sekteye uğrayacağını” söylemiştir. Bu açıklamalar da, eylemin Abbas yönetimini ne kadar zor bir konuma soktuğunu göstermektedir. Dolayısıyla, Fetih içindeki yaşlı nesil, HAMAS’ı da kontrol edebilmek ve bu tür eylemlere fırsat vermemek için yeni yapılanmada bu örgütle anlaşma yolu arayacaktır.
HAMAS bu süreçte bir terör örgütü olduğu algılamasını kırmak için de bazı adımlar atmaktadır. Örgütün siyasi lideri Halit Meşal’in, ABD ve Avrupa Birliği’nin terör örgütleri listesinde yer almalarına rağmen, Washington ve Brüksel’in kendileriyle temasa geçtiğini açıklaması da bu bağlamda ele alınabilir. ABD ve AB tarafından yalanlanan bu açıklamanın doğruluğu belli olmasa da HAMAS’ın yeni rol ve etkinlik arayışını gösteren bir ifade olmuştur. HAMAS, bu ülkeler tarafından da sadece bir terör örgütü olmaktan öte, Filistin siyasetinde meşru bir güç merkezi olarak kabul edildiğini göstermeye çalışmıştır. HAMAS, bundan sonraki süreçte de yeni yapılanmada daha fazla söz sahibi olmasını sağlayacak girişimlerde bulunmaya devam edebilir.