Sunday, June 13, 2010

Kuzey Irak Gözlemleri 3: Iraklı Kürtler Türkiye ile Gelişen İlişkileri Nasıl Değerlendiriyor?

Türkiye ile Bölgesel Kürt Yönetimi ilişkilerinde son dönemde olumlu anlamda bir değişim olduğu görülmektedir. Bu değişimin en somut göstergeleri Türkiye’nin Erbil’de konsolosluk açması, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Erbil ziyareti ve son olarak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Ankara ziyareti olmuştur. Yaşanan sürecin Kürtler tarafından büyük memnuniyetle karşılandığını söylemek mümkündür. Gelecekte ilişkilerin derinleşerek devam edeceği beklentisi içindedirler. Ancak Türkiye’nin attığı adımların Kürtler tarafından yanlış yorumlandığı söylemek mümkündür. Türkiye’nin politikasındaki değişimin yanlış değerlendirilmesi Kürtleri farklı beklentiler içine sokmakta ve bu da ileriki dönemde beklentilerinin karşılanmaması nedeniyle ilişkileri riske eden bir faktör olmaktadır.

Kürtler, son dönemde ilişkilerin düzelmesini Türkiye’nin bölgeye bakışının değişmesi ile açıklamaktadır. Kürtlere göre Türkiye’nin bölgeye güvenlik merkezli yaklaşımının yerini, siyasi ve ekonomik odaklı bakış almaktadır. Bu süreçte ortak çıkarlar ve diyalog ön plana çıkartılmaya çalışılmaktadır. Bu tespit bazı doğruluklar içerse de Türkiye, ilişkilerin bozuk olmasının nedeninin tek taraflı olmadığını düşünmektedir. Türkiye esasen bölgeye halen güvenlik merkezli bakmakla beraber, ilk aşamada ekonomik karşılıklı bağımlılık yaratarak iyi ilişkiler geliştirmeye çalışmaktadır. Aradaki güvenlik ve siyasi sorunların iyi ilişki sürecinde daha rahat ya da kendiliğinden çözülebileceği düşüncesinden hareket etmektedir. Türkiye güçlü olmanın verdiği özgüvenle bir açılım gerçekleştirerek adımlar atarken orta vadede Kürtlerden beklenti içine girmesi kaçınılmazdır. PKK, federasyon meselesi, Kerkük, 140. madde, Türkmenlerin durumu gibi konularda Türkiye’nin talepleri olması beklenebilir. Türkiye’nin Erbil’de konsolosluk açma, Kürt bölgesinin istikrarını koruma ve inşası sürecine yardımcı olma çabalarına karşılık Kürtlerin nasıl adımlar atabileceğine ilişkin sorularımıza “Türkiye’nin Irak Kürt bölgesinden yıllık 5 milyar dolar ticari kazanç sağladığı” şeklinde yanıtlar verilmiştir. Kürtlerin, Türkiye’nin esasen beklenti içinde olduğu konularda adım atma noktasında son derece çekimser oldukları görülmektedir. Örneğin PKK meselesinin çözümünün tamamen iradeleri dışında olduğunu ve sorunun kaynağının Türkiye’nin içinde olduğunu düşünmektedirler. Dolayısıyla Kürtlerin PKK konusunda kendilerine ait sorumluluğu kabul etmedikleri anlaşılmaktadır. Kürtlerin Türkmenler konusunda adım atmada da isteksiz olması beklenebilir. Zira, Türkiye ile ilişkilerin iyileştiği süreçte, Kürtlerin Türkmenlere yönelik açılım yapıp yapmayacağına ilişkin sorularımıza, “Kürt idaresi altında yaşayan Türkmenlerin zaten her türlü hakka sahip olduğu, kendi dillerinde eğitim gördükleri ve hiçbir baskı görmedikleri, Kerkük’ün Kürt bölgesine katılması durumunda da Türkmenlerin aynı şekilde her türlü hakka sahip olarak yaşayacakları” cevabı verilmektedir. Yani Türkmenlerin durumu konusunda herhangi bir sorumluluk duygusu içinde olmadıkları görülmektedir. Algı yanlışlığına son örnek Barzani’nin Türkiye ziyaretine ilişkindir. Barzani’nin Bölgesel Yönetim Başkanı olarak davet edilmesi bazı Kürtler tarafından “Türkiye’nin de artık Irak’ın üniter bir yapıda bir arada kalamayacağını göze alması” olarak yorumlanmıştır. Türkiye’nin çabalarının bu şekilde yanlış değerlendirilmesi ve tarafların birbirini net olarak anlayamaması ilişkilerin istikrarını olumsuz etkileyecektir.

Kürtler bundan önceki dönemlerde Türkiye’ye her türlü iyi niyeti gösterdiğini düşünmektedir. Bununla kast edilen Kürt bölgesindeki ekonomik pastadan en büyük payın Türk şirketlerine verilmesidir. Yani bu durum bir karşılıklı ekonomik çıkar olarak değil Türkiye’ye verilen bir “taviz” olarak algılanmaktadır. Türkiye’nin ekonomik çıkar odaklı yaklaştığı algısı, Türkiye açısından esas önemli taşıyan güvenlik ve sınır sorunlarının Türkiye tarafından artık fazla önemsemediği düşüncesinin doğmasına neden olmakta ve Türkiye’nin ekonomik avantajlar sağlanarak tatmin edilebilir bir ülke olduğu imajının güçlenmesine neden olmaktadır. Örneğin Kerkük konusunda Türkiye’yi ikna etmek için “Kerkük’ün Kürt bölgesine bağlanması durumunda petrolden aslan payını Türkiye’nin alacağı” vurgusu sürekli yapılmaktadır. Bu da önümüzdeki dönemde güvenliğe ilişkin sorunların gündeme geldiği dönemlerde ilişkilerin bozulması riskini artırmaktadır.

Bu risk beklentilerine karşın Kürtlerin Türkiye ile ilişkilere büyük önem atfettiği görülmektedir. Türkiye’nin etkinliğinin daha fazla olduğu bilinen Erbil ve Dohuk’un yanı sıra geleneksel olarak İran’a yakın olan Süleymaniye’de dahi gençler arasında Türkiye’ye karşı büyük bir ilginin olduğu görülmektedir. Kürtler yaşam tarzı, kültür, siyaset, ekonomi gibi tüm alanlarda kendine Batıyı örnek almaya çalışmaktadır. Kürt kamuoyunun kafasında Araplardan kopuşun gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Bunun çeşitli alanlarda pratiğe yansıdığı görülmüştür. Örneğin Kürt çocuklar ilkokuldan itibaren İngilizce eğitimi almaktadır. Kürt gençlerin çoğunluğu Arapça bilmemekte ve bu dile tepkiyle yaklaşmaktadır. Hatta Arap alfabesi yerine Latin alfabesine geçilmesi yönündeki çalışmalar başlatılmıştır. Her anlamda “Doğu’dan kopma” çabası içindeki Kürtler Türkiye’yi “Batı’ya açılan kapıları” olarak görmektedir. Türkiye demokratik sistemi, ekonomisi, kültürü ile model teşkil etmekte ve coğrafi anlamda Kürtlerin Batı’ya açılımını sağlamaktadır. Bu nedenle Türkiye bir taraftan bağımsızlık özlemleri önündeki en büyük engel olarak görülürken diğer taraftan örnek alınmaktadır. Bu durum Süleymaniyeli gazeteci Asos Hardi’nin sözleri ile şu şekilde ifade edilmektedir: “Kürtler için olumlu ne gelecekse Türkiye’den gelecektir ancak kötü olan da yine Türkiye’den gelecektir.” Türkiye’nin Kürtler açısından taşıdığı bir diğer önem ABD’nin 2011’den sonra Irak’tan tamamen çekilmesi durumunda Türkiye’ye duyulacak ihtiyaçtır. Kürtler ABD’nin çekilmesi ile doğacak boşluğu komşular arasında en fazla güvendikleri Türkiye’nin doldurmasını tercih etmektedir. Erbil’de faaliyet gösteren Türk-Kürt Arap Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Şıvan Taveng “Türkiye’nin ılımlı bir bölgesel güç olarak ortaya çıkmasının hem ABD hem de Kürtler için önemli olduğunu ve bu noktada, ABD’nin Kürtleri Türkiye’ye emanet etme düşüncesinin yaygın olarak tartışıldığını” belirtmektedir. Bunun yanı sıra istikrar ve ekonomik gelişim çabası içindeki Kürtler PKK konusunun ilişkiyi riske etmesinden de çekinmekte ve bu sorunun çözülmesini istemektedir. Ancak bu noktada kendilerinin çok fazla bir yaptırım güçleri olmadığına inanmaktadırlar. PKK meselesinin çözümünü “Türkiye’nin Kürtlerle sorunlarını çözmesinden geçtiğini” düşünmekte ve bu nedenle de Türkiye’deki “demokratik açılım” sürecine büyük önem vermektedirler. Bu önemi göstermesi açısından, Kürt bölgesinin önemli televizyon kanallarından biri olan Gele Kürdistan, TBMM’de demokratik açılımın tartışıldığı oturumları 7 saat boyunca canlı yayınlanmıştır.

Sonuç olarak, Iraklı Kürtlerin Türkiye konusunda birbiriyle çelişen düşüncelere sahip olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye diğer komşulardan farklı bir noktada değerlendirilmektedir. Irak merkezi yönetimi de Kürtler tarafından “komşu” olarak tanımlanmaktadır. Güçlenen Irak merkezi otoritesi Kürt bölgesindeki kazanımları açısından en büyük tehdit olarak algılanmaktadır. İran ve Suriye hiçbir zaman tam anlamıyla güvenebilecek aktörler olarak görülmemektedir. Bu ülkeler siyasi yapıları, ekonomileri ve dış politikaları itibariyle Kürtler arasında çekim merkezine dönüşme potansiyeline de sahip değildir. Bu açılardan bakıldığında Türkiye Kürtler açısından daha tercih edilir bir komşudur. Diğer taraftan Iraklı Kürtler ile Türkiye’nin Irak’a bakışı birbiriyle tamamen çelişmektedir. Bölgenin büyük gücü olarak gördükleri Türkiye’nin pozisyonunu hedeflerine ulaşma yönünde büyük bir engel olarak düşünmektedirler. Bu temel farklılık son dönemde iyileşme eğilimi gösteren ilişkilerin ne kadar gelişerek süreceği konusunda şüphe uyandırmaktadır. Ancak her şeye rağmen Türkiye’nin Bölgesel Kürt Yönetimi ile ilişkilerini geliştirmesi, seçim sonuçlarının Kürtler üzerinde yarattığı yalnızlık hissini ortadan kaldırarak ayrılıkçı eğilimleri zayıflatacaktır.

No comments: