Kuzey bölgesinde seçim sürecinde yaşananlar ve seçim sonuçları Kürt siyasetinin henüz normalleşemediğini göstermiştir. Kürtlerin genelinin desteğini alabilecek, etkinliğini tüm Kürt bölgelerine yayabilmiş bir hareketin ortaya çıkmadığı görülmüştür. Bunun birinci nedeni Kürt seçmenin halen bölge, aşiret bağlarını esas alarak oy vermeye devam etmesidir. Bunun yanı sıra partiler kendi etkin oldukları bölgelerde diğer Kürt partilere özgür siyaset yapma imkanı tanımamaktadır. Eskiden silah yoluyla sağlanan kontrol şimdi yasal araçlarla sağlanmaktadır. Her parti güçlü olduğu bölgelerde hakimiyetini sürdürmüştür. Bu ifadeler birçok Kürt kanaat önderi tarafından dile getirilmektedir. Özellikle Goran (Değişim) Hareketi’ne yakın isimler seçimde hileler yapıldığı konusundaki çekincelerini sıkça dile getirmektedir. Bunun yanı sıra Dohuk’ta tamamen özgür bir seçim olması durumunda Kürt İslamcı partilerin daha büyük başarı kazanacağına olan inanç neredeyse kesindir.
Seçim sonucunun Kürt iç siyaseti açısından en önemli sonucu KDP’nin kuzeydeki ağırlığının artması olmuştur. Hatta Erbil’de görüştüğümüz kimi uzmanlar bu ağırlığı en uç noktaya kadar götürerek “KDP’nin artık tek otorite olduğu” yorumunu dahi yapmıştır. Bunun doğurması muhtemel en önemli etki KDP ve KYB arasında yarı yarıya paylaşıma dayalı stratejik ittifakın bozulmasıdır. KDP içinde “ittifak içindeki ağırlığım belirgin biçimde arttı, o zaman kaynakları neden KYB ile eşit paylaşayım” düşüncesinin doğması son derece muhtemeldir. Özellikle KDP’nin etkin olduğu Erbil’de yapılan görüşmelerde bu tarz bir düşüncenin oluşmaya başladığı görülmüştür. Her şeyden önce KDP, KYB karşısında psikolojik üstünlüğü ele geçirmiştir. Bunun pratik sonucu KDP’nin KYB üzerinde baskıyı artırarak daha fazla makam ve kaynağı ele geçirmesi olabilir. Ancak KDP’nin Kürt siyasetinin tek belirleyicisi olacağı yorumları şu aşamada gerçeği yansıtmamaktadır. Kürtlerin “ulusal meseleler” olarak adlandırdığı “Kerkük, 140. madde, petrol, peşmergenin durumu, cumhurbaşkanlığı” gibi konularda güçlü olabilmek için birlikte hareket etme zorunluluğu ve Kürt halkının bu yöndeki beklentisi KDP’nin seçimdeki başarısına paralel bir etkinlik kazanmasına engel olmaktadır. Selahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Dr. Sabah Suphi Hayder’e göre “Kürtleri birleştiren en büyük neden Kerkük ve tartışmalı bölgelerin statüsü konularıdır.” KDP’nin bu konularda tek başına hareket ederek Kürtler adına kazanım sağlama şansı bulunmamaktadır. Bu nedenle KDP’li yetkililerin stratejik ittifak konusunda son derece temkinli konuştukları görülmektedir. KDP Erbil Sorumlusu Piştivan Sadık’ın ifadesiyle “stratejik ittifak meselesi ulusal bir konudur ve Kürt ulusal çıkarları her şeyin üzerindedir. Bu nedenle de stratejik ittifak kesinlikle bozulmayacaktır.” Bunun yanı sıra KDP, Kürt bölgesini temsil eden bölgesel başkanlık pozisyonu için de KYB’nin desteğine ihtiyaç duymaya devam etmektedir. KDP’yi stratejik ittifakı sürdürmeye iten son faktör Kürt siyasetinde en büyük tehdit olarak gördükleri Kürt İslamcı hareketlerin etkisinin artmasıdır. KDP, KYB’yi bu güçlere karşı yanında tutmak isteyecektir. Kürt bölgesinde bütün siyasi gruplar ekim ayında yapılması planlanan yerel seçimlere odaklanmıştır. Bu seçime her parti tek başına katılacaktır. KDP ve KYB arasındaki stratejik ittifakın sorgulanması süreci büyük ölçüde yerel seçimler sonrasına bırakılmış durumdadır.
Bu çerçevede, Kürtler Bağdat’ta daha güçlü olabilmek için aralarındaki sorunları bir tarafa bırakarak 8 Mayıs 2010 tarihinde önemli bir anlaşmaya imza atmıştır. Parlamentoya giren 5 Kürt partisi bir araya gelerek Bağdat’ta tek bir cephe olarak hareket etme kararı almıştır. Cephe, hükümet görüşmelerinde 5 parti adına görüşmeler yapacak ve hükümete tüm Kürt partiler girecektir. Her parti parlamentoda ağırlığı oranında iktidarda pay sahibi olacaktır. Kürtler böylece seçim sonuçlarının yarattığı nispi zayıflamayı kapatmaya çalışmaktadır. Selahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Dr. Sabah Suphi Hayder’in ifadesiyle “Kürtler içerde sorunlar yaşasa da dışarıda birleşmelidir.” Bu ifadeden anlaşıldığı üzere Kürtler Bağdat’taki mücadeleyi bölgelerindeki kazanımları koruma ve artırmanın bir aracı olarak görmektedir.
Daha önceki seçime blok halinde girilmiş olması ve kapalı liste sistemi nedeniyle hangi partinin blok içinde ne kadar gücü olduğu tespit edilememişti. Bu seçimlerde açık liste sistemi uygulandığı için ilk kez hangi partinin nerede ne kadar gücü var net olarak ortaya çıkmıştır. KDP kazandığı toplam 30 sandalye ile Kürt iç siyaseti açısından seçimin tartışmasız galibi olmuştur. Ancak sonuçlara farklı bir açıdan yaklaşıldığında KDP’nin başarısının büyük ölçüde seçim stratejisini doğru belirlemesi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Zira alınan toplam oy sayısı açısından KYB ile Goran’ın toplamının KDP’yi geçtiği görülmektedir. Süleymaniye’de görüşme imkanı bulduğumuz KYB ve Goran’a yakın isimler yenilgiyi kabul ederken bunu tamamen seçim stratejisi başarısızlığı olarak ifade etmişlerdir. KDP’nin az sayıda aday belirleyerek bu isimler üzerinde yoğunlaşması başarıyı getirmiştir. Süleymaniyeli Gazeteci Asos Hardi bu durumu şöyle ifade etmektedir: “KDP toplamda 600.000, KYB 410.000 ve Goran da 420.000 civarında oy almıştır. KYB ve Goran’ın aldıkları oy toplamı KDP’yi geçtiği halde kazanılan milletvekilliğinde KDP, diğer iki partinin toplamından daha fazla sandalye kazanmıştır. Bu tamamen bir seçim stratejisi başarısızlığıdır.” Bu dağılımdan anlaşılacağı üzere KDP’nin Kürt seçmenler arasında tek çekim merkezine dönüşmeye başladığı şeklinde bir yorumda bulunmak için son derece erkendir. Ancak önümüzdeki dönemde KDP’nin diğer Kürt partiler karşısında siyasi ağırlığının artacağı yorumu yapılabilir.
Kürt iç siyaseti açısından en kritik konulardan biri de Talabani ve KYB’nin geleceğidir. KYB 2009 yılında gerçekleşen bölgesel parlamento seçiminden büyük güç kaybederek çıkmıştı. KYB’den kopan önemli isimlerin liderliğinde kurulan Goran (Değişim) hareketi KYB tabanından aldığı oylarla bölgesel parlamento seçiminde %24 civarında oy almıştı. KYB, 7 Mart Irak parlamento seçiminde Goran karşısındaki zayıflama eğilimini nispeten durdurmuş olsa da Kürt siyasetinin KDP ve KYB’ye dayalı ikili yapısı tamamen kırılmıştır. Bu kırılmadan en büyük zararı gören KYB’nin geleceği Talabani sonrasına odaklanmış durumdadır. KYB’yi ayakta tutan en büyük güç olarak Talabani’nin karizmatik liderliği görülmektedir. Ancak Talabani’nin sağlık sorunları yaşadığı bilinmektedir ve Kürt siyasetinde Talabani sonrası açık şekilde olmasa da tartışılmaya başlanmıştır. Talabani’nin siyaset sahnesinden çekilmesi durumunda KYB’yi sıkıntılı bir dönem beklemektedir. Talabani sonrasının işaretlerini vermesi açısından ekim ayında gerçekleşecek KYB kongresine büyük önem atfedilmektedir. Kongre sonrasında KYB içinde önemli değişimler yaşanması ve Talabani sonrası dönemin nasıl olacağına ilişkin ilk işaretlerin verilmesi beklenmektedir. Şu an KYB içinde birbiriyle rekabet halinde 6 fraksiyon bulunmaktadır. Talabani’nin varlığı bu gruplar arası çatışmayı ve dolayısıyla bölünmeyi önleyen bir faktör olarak görülmektedir. KYB’nin yayın organı olan Gele Kürdistan TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Cemal Hüseyin’e göre “kongreden sonraki KYB kongreden önceki KYB olmayacaktır.”
Son olarak, Kerkük vilayetindeki seçim sonuçlarının Kürtler tarafından nasıl algılandığına bakacak olursak, burada da beklentilerin altında bir sonuçla karşılaşıldığını söylemek mümkündür. Seçimden kısa süre önce Kerkük’te görüşme imkanı bulduğumuz KYB ve Goran’ın milletvekili adayları Kerkük’te toplam 12 milletvekilliğinin 8’ini Kürtler, kalanın Araplar tarafından kazanılacağını düşünüyordu. Türkmenlerin ise en fazla bir hatta hiç kazanamayabilecekleri öngörüsünde bulunuluyordu. Dolayısıyla seçimde Kürtlerin 6, Arapların 4 ve Türkmenlerin de 2 milletvekili kazanması Kürtler açısından beklenmeyen bir durumdu. Bunun yanı sıra Kerkük’te El Irakiye Listesi alınan toplam oylarda birinci çıkmıştır. Bu sonuçlar Kürtlerin Kerkük üzerindeki talepleri konusundaki meşru zemini ortadan kaldıran bir durumdur. Seçim sonrasında da görüştüğümüz Kürt politikacı ve kanaat önderleri sonuçların Kürtler açısından bir yenilgi olarak değerlendirilemeyeceğini savunmuştur. Bu doğrultuda, tüm Kürt partilerin aldığı oyların toplamının El Irakiye’ye giden oyların toplamından fazla olduğu savını öne çıkarmaktadırlar. Ancak esasen alınan toplam oylarda da Kürtlerin ikinci sırada geldiğini söylemek mümkündür. Zira nasıl ki Kürtler kendi içinde bölünmüş ve farklı Kürt listelere oylar dağılmışsa aynı durum Araplar ve Türkmenler için de geçerli olmuştur. Böylece tüm Kürt partilerine giden oylar ile tüm Arap ve Türkmen partilere giden oylar kıyaslandığında Kürt olmayan oyların sayısının daha fazla olduğu görülmektedir.
Seçim sonucunun Kürt iç siyaseti açısından en önemli sonucu KDP’nin kuzeydeki ağırlığının artması olmuştur. Hatta Erbil’de görüştüğümüz kimi uzmanlar bu ağırlığı en uç noktaya kadar götürerek “KDP’nin artık tek otorite olduğu” yorumunu dahi yapmıştır. Bunun doğurması muhtemel en önemli etki KDP ve KYB arasında yarı yarıya paylaşıma dayalı stratejik ittifakın bozulmasıdır. KDP içinde “ittifak içindeki ağırlığım belirgin biçimde arttı, o zaman kaynakları neden KYB ile eşit paylaşayım” düşüncesinin doğması son derece muhtemeldir. Özellikle KDP’nin etkin olduğu Erbil’de yapılan görüşmelerde bu tarz bir düşüncenin oluşmaya başladığı görülmüştür. Her şeyden önce KDP, KYB karşısında psikolojik üstünlüğü ele geçirmiştir. Bunun pratik sonucu KDP’nin KYB üzerinde baskıyı artırarak daha fazla makam ve kaynağı ele geçirmesi olabilir. Ancak KDP’nin Kürt siyasetinin tek belirleyicisi olacağı yorumları şu aşamada gerçeği yansıtmamaktadır. Kürtlerin “ulusal meseleler” olarak adlandırdığı “Kerkük, 140. madde, petrol, peşmergenin durumu, cumhurbaşkanlığı” gibi konularda güçlü olabilmek için birlikte hareket etme zorunluluğu ve Kürt halkının bu yöndeki beklentisi KDP’nin seçimdeki başarısına paralel bir etkinlik kazanmasına engel olmaktadır. Selahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Dr. Sabah Suphi Hayder’e göre “Kürtleri birleştiren en büyük neden Kerkük ve tartışmalı bölgelerin statüsü konularıdır.” KDP’nin bu konularda tek başına hareket ederek Kürtler adına kazanım sağlama şansı bulunmamaktadır. Bu nedenle KDP’li yetkililerin stratejik ittifak konusunda son derece temkinli konuştukları görülmektedir. KDP Erbil Sorumlusu Piştivan Sadık’ın ifadesiyle “stratejik ittifak meselesi ulusal bir konudur ve Kürt ulusal çıkarları her şeyin üzerindedir. Bu nedenle de stratejik ittifak kesinlikle bozulmayacaktır.” Bunun yanı sıra KDP, Kürt bölgesini temsil eden bölgesel başkanlık pozisyonu için de KYB’nin desteğine ihtiyaç duymaya devam etmektedir. KDP’yi stratejik ittifakı sürdürmeye iten son faktör Kürt siyasetinde en büyük tehdit olarak gördükleri Kürt İslamcı hareketlerin etkisinin artmasıdır. KDP, KYB’yi bu güçlere karşı yanında tutmak isteyecektir. Kürt bölgesinde bütün siyasi gruplar ekim ayında yapılması planlanan yerel seçimlere odaklanmıştır. Bu seçime her parti tek başına katılacaktır. KDP ve KYB arasındaki stratejik ittifakın sorgulanması süreci büyük ölçüde yerel seçimler sonrasına bırakılmış durumdadır.
Bu çerçevede, Kürtler Bağdat’ta daha güçlü olabilmek için aralarındaki sorunları bir tarafa bırakarak 8 Mayıs 2010 tarihinde önemli bir anlaşmaya imza atmıştır. Parlamentoya giren 5 Kürt partisi bir araya gelerek Bağdat’ta tek bir cephe olarak hareket etme kararı almıştır. Cephe, hükümet görüşmelerinde 5 parti adına görüşmeler yapacak ve hükümete tüm Kürt partiler girecektir. Her parti parlamentoda ağırlığı oranında iktidarda pay sahibi olacaktır. Kürtler böylece seçim sonuçlarının yarattığı nispi zayıflamayı kapatmaya çalışmaktadır. Selahaddin Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Dr. Sabah Suphi Hayder’in ifadesiyle “Kürtler içerde sorunlar yaşasa da dışarıda birleşmelidir.” Bu ifadeden anlaşıldığı üzere Kürtler Bağdat’taki mücadeleyi bölgelerindeki kazanımları koruma ve artırmanın bir aracı olarak görmektedir.
Daha önceki seçime blok halinde girilmiş olması ve kapalı liste sistemi nedeniyle hangi partinin blok içinde ne kadar gücü olduğu tespit edilememişti. Bu seçimlerde açık liste sistemi uygulandığı için ilk kez hangi partinin nerede ne kadar gücü var net olarak ortaya çıkmıştır. KDP kazandığı toplam 30 sandalye ile Kürt iç siyaseti açısından seçimin tartışmasız galibi olmuştur. Ancak sonuçlara farklı bir açıdan yaklaşıldığında KDP’nin başarısının büyük ölçüde seçim stratejisini doğru belirlemesi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Zira alınan toplam oy sayısı açısından KYB ile Goran’ın toplamının KDP’yi geçtiği görülmektedir. Süleymaniye’de görüşme imkanı bulduğumuz KYB ve Goran’a yakın isimler yenilgiyi kabul ederken bunu tamamen seçim stratejisi başarısızlığı olarak ifade etmişlerdir. KDP’nin az sayıda aday belirleyerek bu isimler üzerinde yoğunlaşması başarıyı getirmiştir. Süleymaniyeli Gazeteci Asos Hardi bu durumu şöyle ifade etmektedir: “KDP toplamda 600.000, KYB 410.000 ve Goran da 420.000 civarında oy almıştır. KYB ve Goran’ın aldıkları oy toplamı KDP’yi geçtiği halde kazanılan milletvekilliğinde KDP, diğer iki partinin toplamından daha fazla sandalye kazanmıştır. Bu tamamen bir seçim stratejisi başarısızlığıdır.” Bu dağılımdan anlaşılacağı üzere KDP’nin Kürt seçmenler arasında tek çekim merkezine dönüşmeye başladığı şeklinde bir yorumda bulunmak için son derece erkendir. Ancak önümüzdeki dönemde KDP’nin diğer Kürt partiler karşısında siyasi ağırlığının artacağı yorumu yapılabilir.
Kürt iç siyaseti açısından en kritik konulardan biri de Talabani ve KYB’nin geleceğidir. KYB 2009 yılında gerçekleşen bölgesel parlamento seçiminden büyük güç kaybederek çıkmıştı. KYB’den kopan önemli isimlerin liderliğinde kurulan Goran (Değişim) hareketi KYB tabanından aldığı oylarla bölgesel parlamento seçiminde %24 civarında oy almıştı. KYB, 7 Mart Irak parlamento seçiminde Goran karşısındaki zayıflama eğilimini nispeten durdurmuş olsa da Kürt siyasetinin KDP ve KYB’ye dayalı ikili yapısı tamamen kırılmıştır. Bu kırılmadan en büyük zararı gören KYB’nin geleceği Talabani sonrasına odaklanmış durumdadır. KYB’yi ayakta tutan en büyük güç olarak Talabani’nin karizmatik liderliği görülmektedir. Ancak Talabani’nin sağlık sorunları yaşadığı bilinmektedir ve Kürt siyasetinde Talabani sonrası açık şekilde olmasa da tartışılmaya başlanmıştır. Talabani’nin siyaset sahnesinden çekilmesi durumunda KYB’yi sıkıntılı bir dönem beklemektedir. Talabani sonrasının işaretlerini vermesi açısından ekim ayında gerçekleşecek KYB kongresine büyük önem atfedilmektedir. Kongre sonrasında KYB içinde önemli değişimler yaşanması ve Talabani sonrası dönemin nasıl olacağına ilişkin ilk işaretlerin verilmesi beklenmektedir. Şu an KYB içinde birbiriyle rekabet halinde 6 fraksiyon bulunmaktadır. Talabani’nin varlığı bu gruplar arası çatışmayı ve dolayısıyla bölünmeyi önleyen bir faktör olarak görülmektedir. KYB’nin yayın organı olan Gele Kürdistan TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Cemal Hüseyin’e göre “kongreden sonraki KYB kongreden önceki KYB olmayacaktır.”
Son olarak, Kerkük vilayetindeki seçim sonuçlarının Kürtler tarafından nasıl algılandığına bakacak olursak, burada da beklentilerin altında bir sonuçla karşılaşıldığını söylemek mümkündür. Seçimden kısa süre önce Kerkük’te görüşme imkanı bulduğumuz KYB ve Goran’ın milletvekili adayları Kerkük’te toplam 12 milletvekilliğinin 8’ini Kürtler, kalanın Araplar tarafından kazanılacağını düşünüyordu. Türkmenlerin ise en fazla bir hatta hiç kazanamayabilecekleri öngörüsünde bulunuluyordu. Dolayısıyla seçimde Kürtlerin 6, Arapların 4 ve Türkmenlerin de 2 milletvekili kazanması Kürtler açısından beklenmeyen bir durumdu. Bunun yanı sıra Kerkük’te El Irakiye Listesi alınan toplam oylarda birinci çıkmıştır. Bu sonuçlar Kürtlerin Kerkük üzerindeki talepleri konusundaki meşru zemini ortadan kaldıran bir durumdur. Seçim sonrasında da görüştüğümüz Kürt politikacı ve kanaat önderleri sonuçların Kürtler açısından bir yenilgi olarak değerlendirilemeyeceğini savunmuştur. Bu doğrultuda, tüm Kürt partilerin aldığı oyların toplamının El Irakiye’ye giden oyların toplamından fazla olduğu savını öne çıkarmaktadırlar. Ancak esasen alınan toplam oylarda da Kürtlerin ikinci sırada geldiğini söylemek mümkündür. Zira nasıl ki Kürtler kendi içinde bölünmüş ve farklı Kürt listelere oylar dağılmışsa aynı durum Araplar ve Türkmenler için de geçerli olmuştur. Böylece tüm Kürt partilerine giden oylar ile tüm Arap ve Türkmen partilere giden oylar kıyaslandığında Kürt olmayan oyların sayısının daha fazla olduğu görülmektedir.
No comments:
Post a Comment