Genel olarak Kürtler 7 Mart 2010 Irak parlamento seçim sonuçlarını tam bir yenilgi olarak algılamasa da Bağdat’taki etkinliklerinin bir önceki döneme göre azalacağını düşünmektedir. Bunun temel olarak iki nedene dayandığını söylemek mümkündür. Birincisi Kürtlerin Bağdat’taki temsil oranlarında düşüş yaşanmıştır. Kürtler, bir önceki dönem Irak parlamentosundaki 275 milletvekilliğinden 54’ünü kazanmıştır. Son seçimde toplam milletvekili sayısı 325 çıkmış ancak Kürtlerin kazandığı sandalye sayısı 57’de kalmıştır. Dolayısıyla oransal olarak bakıldığında Kürtlerin Irak parlamentosundaki temsil gücü azalmıştır. İkincisi, El Irakiye’nin seçimin galibi olması Kürtlerin Bağdat’ta işlerini zorlaştıracak diğer bir etkendir. El Irakiye’nin yükselişi Kürtler için iki açıdan tehdit olarak algılanmaktadır. Birincisi, El Irakiye Koalisyonu içindeki grupları birleştiren ortak payda merkeziyetçi, milliyetçi yaklaşımlardır. Güçlü, merkezi otoriteyi mevcut kazanımları açısından en büyük tehlike olarak algılayan, federalizmi savunan Kürtler bu akımların yükselişinden ciddi anlamda rahatsızlık duymaktadır. İkincisi, El Irakiye büyük oranda Sünni Araplar tarafından desteklenmektedir. Buna karşılık, Kürtler hak talep ettikleri Musul, Kerkük, Diyala bölgelerinde Sünni Araplar ile çatışma içindedir. Sünni Arapların bu vilayetlerdeki üstünlüğü dengeleri Kürtler aleyhine değiştirmektedir. Goran Hareketi’ne yakın Rojname Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Azad Chalak’ın ifadesiyle “seçim sonuçları Kürtlerin Musul ve Kerkük’te Araplar karşısındaki pozisyonlarını olumsuz anlamda etkileyecektir. Çünkü buralarda Kürtler sınırları Sünni Araplarla paylaşmaktadır.”
Kürtler seçimden zayıflayarak çıktıklarının farkında olsalar da Irak’ın siyasi yapısının gereği olarak hükümet kurulması sürecinde önemli bir faktör olacaklarının farkındadırlar. Erbil’de görüşme imkanı bulduğumuz KDP Erbil Sorumlusu Piştivan Sadık bu durumu “Kürtlerin merkezdeki sayıları zaten daima az olmuştur. Biraz daha az ya da fazla olması çok fazla değişim yaratmayacaktır. Ancak önemli olan Irak’ta artık demokrasi vardır ve bu bir uzlaşma rejimidir. Önemli olan sayılar değildir. Kürtler yeni dönemde de göz ardı edilemeyecek bir güç olacaktır” sözleriyle ifade etmektedir. 2005 yılındaki pozisyonlarında zayıflama olsa da uzlaşı zorunluluğu ve diğer grupların bütünlük sağlayamamaları Kürtlerin yine kritik roller üstlenmesini sağlayacaktır. Kürtlerin öncelikli hedefi nasıl bir kompozisyon olursa olsun hükümet içinde yer almaktır. Kürtler açısından tercih edilen iki Şii koalisyonunun anlaşması ve kendilerinin o hükümete katılmasıdır. Bununla birlikte hükümetin kompozisyonu açısından Kürtlerin bir ikilem içinde olduğunu söylemek mümkündür. Kürtler, Sünni Araplarla yaşanan sorunlar ve ideolojik nedenlerle seçimin galibi El Irakiye Listesi liderliğinde bir koalisyona soğuk bakmaktadır. Buna karşılık Şii koalisyonlar liderliğindeki bir hükümette Sünni Araplar büyük ölçüde dışlanacaktır. Bu durumda seçimlerden birinci çıkan ancak Bağdat’tan dışlanan Sünni Arapların radikalleşmesi ve çeşitli bölgelerde şiddet eylemlerine yönelmesi sonucu doğabilecektir. Olası şiddet dalgasından etkileneceklerin başında özellikle Musul ve Kerküklü Kürtler gelmektedir. Zira daha önce belirtildiği gibi Kürtler hak talep ettikleri tüm tartışmalı bölgelerde Sünni Araplar ile sorun yaşamaktadır.
Kürtler, 7 Mart seçiminin Irak içinden ziyade bölgesel bir mücadele şeklinde geçtiğine inanmaktadır. Hewler Post Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rabwar Kerim’in ifadesiyle “seçim Irak’ın kendisinin değil komşularının seçimi olmuştur.” Mücadele, aralarında Türkiye’nin de olduğu tüm bölgesel güçler ve küresel güç Amerika arasında geçmiştir. Şii partilerin İran, El Irakiye Listesi’nin de Sünni Arap ülkeleri tarafından desteklendiği konusunda herkesin ortak fikri bulunmaktadır. Türkiye ise genel Ortadoğu yaklaşımına paralel olarak Irak’ta da tüm gruplara eşit mesafede olduğunu göstermeye çalışmıştır. Ancak Kürt gruplar arasındaki algı Türkiye’nin ağırlığını Sünni Araplar ve El Irakiye Koalisyonu tarafında koyduğu şeklindedir. Kürtler bu denklem içinde yalnız kaldıklarını hiçbir bölge ülkesinin arkalarında olmadığını düşünmektedir.
Dolayısıyla Kürtler arasında seçim süreci ve sonrasında yaşananlar neticesinde bir “dışlanmışlık” ve “zayıflama” hissinin oluştuğunu söylemek mümkündür. Bu durum Kürtler açısından iki önemli sonuç doğurmuştur. Birincisi, Kürtler arasında merkez-kaç eğilimler gittikçe güçlenmektedir. Bağdat’tan istediklerini alamayacakları hissi arttıkça bağımsızlık isteği güçlenmektedir. Mesut Barzani’nin seçim ertesinde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın daha önceki yıllarda ortaya attığı Irak’ın 3’e bölünmesini öngören projesini gündeme getirmesi bunun örneği olarak verilebilir. Sünnilerin desteklendiğine inanan ve kaygılanan Kürtler bağımsızlık kartını oynamaya çalışmaktadır. İkinci sonuç Kürtlerin bölgesel destek ihtiyacı ve arayışının artmasıdır. Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani ve eski Başbakanı Neçirvan Barzani’nin seçimden sonraki süreçte bir dizi ülkeyi kapsayan gezileri bunun en önemli göstergesidir. Bu çabaların en önemli ayağını ise Türkiye ile ilişkiler oluşturmaktadır.
Seçim sonuçlarının Kürtler aleyhine gelişmesinin sonuçlarından biri de tüm Kürt grupları Bağdat’ta ortak hareket etme temelinde birleştirmesi olmuştur. Seçim öncesinde KDP-KYB ittifakı ile Goran (Değişim) Hareketi arasında zaman zaman sıcak çatışmaya dönüşen sert bir mücadele yaşanmıştır. Bunun yanı sıra Kürt İslami gruplar seçime ayrı listelerle girmiştir. Kürtlerin bu seçimde dağınık bir görüntü çizmeleri başarısızlığın en önemli nedenlerinden olmuştur. Özellikle Kerkük sonuçları Kürtlerin beraber hareket etme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Ancak Kürtler aradaki sorunlar ve anlaşmazlıklara rağmen bunun dışarı yansımaması konusunda son derece hassas davranmaktadır. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte özellikle Bağdat’ta Kürtlerin beraber hareket etme konusunda daha dikkatli davranması beklenebilir. Erbil Valisi Nevat Hadi’nin ifadesiyle “Kürt partiler arasında rekabet vardır ama bu rekabet Bağdat’a taşınmayacaktır.”
Kürtler seçimden zayıflayarak çıktıklarının farkında olsalar da Irak’ın siyasi yapısının gereği olarak hükümet kurulması sürecinde önemli bir faktör olacaklarının farkındadırlar. Erbil’de görüşme imkanı bulduğumuz KDP Erbil Sorumlusu Piştivan Sadık bu durumu “Kürtlerin merkezdeki sayıları zaten daima az olmuştur. Biraz daha az ya da fazla olması çok fazla değişim yaratmayacaktır. Ancak önemli olan Irak’ta artık demokrasi vardır ve bu bir uzlaşma rejimidir. Önemli olan sayılar değildir. Kürtler yeni dönemde de göz ardı edilemeyecek bir güç olacaktır” sözleriyle ifade etmektedir. 2005 yılındaki pozisyonlarında zayıflama olsa da uzlaşı zorunluluğu ve diğer grupların bütünlük sağlayamamaları Kürtlerin yine kritik roller üstlenmesini sağlayacaktır. Kürtlerin öncelikli hedefi nasıl bir kompozisyon olursa olsun hükümet içinde yer almaktır. Kürtler açısından tercih edilen iki Şii koalisyonunun anlaşması ve kendilerinin o hükümete katılmasıdır. Bununla birlikte hükümetin kompozisyonu açısından Kürtlerin bir ikilem içinde olduğunu söylemek mümkündür. Kürtler, Sünni Araplarla yaşanan sorunlar ve ideolojik nedenlerle seçimin galibi El Irakiye Listesi liderliğinde bir koalisyona soğuk bakmaktadır. Buna karşılık Şii koalisyonlar liderliğindeki bir hükümette Sünni Araplar büyük ölçüde dışlanacaktır. Bu durumda seçimlerden birinci çıkan ancak Bağdat’tan dışlanan Sünni Arapların radikalleşmesi ve çeşitli bölgelerde şiddet eylemlerine yönelmesi sonucu doğabilecektir. Olası şiddet dalgasından etkileneceklerin başında özellikle Musul ve Kerküklü Kürtler gelmektedir. Zira daha önce belirtildiği gibi Kürtler hak talep ettikleri tüm tartışmalı bölgelerde Sünni Araplar ile sorun yaşamaktadır.
Kürtler, 7 Mart seçiminin Irak içinden ziyade bölgesel bir mücadele şeklinde geçtiğine inanmaktadır. Hewler Post Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rabwar Kerim’in ifadesiyle “seçim Irak’ın kendisinin değil komşularının seçimi olmuştur.” Mücadele, aralarında Türkiye’nin de olduğu tüm bölgesel güçler ve küresel güç Amerika arasında geçmiştir. Şii partilerin İran, El Irakiye Listesi’nin de Sünni Arap ülkeleri tarafından desteklendiği konusunda herkesin ortak fikri bulunmaktadır. Türkiye ise genel Ortadoğu yaklaşımına paralel olarak Irak’ta da tüm gruplara eşit mesafede olduğunu göstermeye çalışmıştır. Ancak Kürt gruplar arasındaki algı Türkiye’nin ağırlığını Sünni Araplar ve El Irakiye Koalisyonu tarafında koyduğu şeklindedir. Kürtler bu denklem içinde yalnız kaldıklarını hiçbir bölge ülkesinin arkalarında olmadığını düşünmektedir.
Dolayısıyla Kürtler arasında seçim süreci ve sonrasında yaşananlar neticesinde bir “dışlanmışlık” ve “zayıflama” hissinin oluştuğunu söylemek mümkündür. Bu durum Kürtler açısından iki önemli sonuç doğurmuştur. Birincisi, Kürtler arasında merkez-kaç eğilimler gittikçe güçlenmektedir. Bağdat’tan istediklerini alamayacakları hissi arttıkça bağımsızlık isteği güçlenmektedir. Mesut Barzani’nin seçim ertesinde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın daha önceki yıllarda ortaya attığı Irak’ın 3’e bölünmesini öngören projesini gündeme getirmesi bunun örneği olarak verilebilir. Sünnilerin desteklendiğine inanan ve kaygılanan Kürtler bağımsızlık kartını oynamaya çalışmaktadır. İkinci sonuç Kürtlerin bölgesel destek ihtiyacı ve arayışının artmasıdır. Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani ve eski Başbakanı Neçirvan Barzani’nin seçimden sonraki süreçte bir dizi ülkeyi kapsayan gezileri bunun en önemli göstergesidir. Bu çabaların en önemli ayağını ise Türkiye ile ilişkiler oluşturmaktadır.
Seçim sonuçlarının Kürtler aleyhine gelişmesinin sonuçlarından biri de tüm Kürt grupları Bağdat’ta ortak hareket etme temelinde birleştirmesi olmuştur. Seçim öncesinde KDP-KYB ittifakı ile Goran (Değişim) Hareketi arasında zaman zaman sıcak çatışmaya dönüşen sert bir mücadele yaşanmıştır. Bunun yanı sıra Kürt İslami gruplar seçime ayrı listelerle girmiştir. Kürtlerin bu seçimde dağınık bir görüntü çizmeleri başarısızlığın en önemli nedenlerinden olmuştur. Özellikle Kerkük sonuçları Kürtlerin beraber hareket etme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Ancak Kürtler aradaki sorunlar ve anlaşmazlıklara rağmen bunun dışarı yansımaması konusunda son derece hassas davranmaktadır. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte özellikle Bağdat’ta Kürtlerin beraber hareket etme konusunda daha dikkatli davranması beklenebilir. Erbil Valisi Nevat Hadi’nin ifadesiyle “Kürt partiler arasında rekabet vardır ama bu rekabet Bağdat’a taşınmayacaktır.”
No comments:
Post a Comment