Merakla beklenen “Irak Çalışma Grubu (IÇG) Raporu” yayımlandı. Rapor önerilerinin “parlaklığından” öte anlamı itibariyle büyük önem taşıyor. Her halükarda ABD’nin Irak’ta başarısızlığının bir itirafı olarak algılanıyor. Rapordaki önerilerin aynen uygulanması zor gözüküyor. Ama Bush yönetiminin dış politikada uyguladığı “tek taraflı”, “güce ve baskıya” dayalı politikalarından sapmalar yapabilmesi açısından manevra alanı sağladığı kesin.
Rapor askeri, siyasal ve diplomatik öneriler içeriyor. Diplomatik öneriler içinde en çok tartışılanı, ABD’nin Suriye ve İran’a yönelik yeni bir açılım teklif etmesi oldu. Uzun yıllardır ABD’nin Suriye ve İran politikalarını “baskı, izolasyon, askeri müdahale ve rejim değişikliği” gibi kavramlar özetlemektedir. Bu nedenle “angajman” önerisi kabul edilirse, ABD dış politikasında önemli bir değişim yaşanmış olacaktır.
IÇG raporuna geçmeden önce Suriye Irak’ta ne yapıyor ve neler yapabilire bakmak gerekmektedir. Halen Suriye’de 800,000’den fazla Iraklı mülteci yaşamaktadır. Bunların 700,000’e yakını Irak Savaşı’ndan sonra yerleşmişlerdir. Bunlar arasında Irak’taki direnişi örgütleyenlerin olduğu belirtilmektedir. ABD askeri istihbaratının, direnişin bir bölümünün Suriye içinden yönetildiği yönünde raporları bulunmaktadır. Buna göre Suriye, Baasçı ve Saddam yanlılarına barınak sağlamakta ve para yardımı yapmaktadır. El-Kaide bağlantılı direnişçiler Irak’a Suriye topraklarından geçmektedirler. Suriye’nin direnişin sürmesinden çıkarı bulunmaktadır. Bu, Irak’ın geleceği konusunda yapılacak pazarlıklarda masaya oturma imkanı tanıyacaktır. Bunun yanında tehdit olarak gördüğü ABD’nin yenilgiye uğrayıp Irak’tan çekilmesini de görmek istemektedir. Suriye direnişe desteğini belli sınırlar içinde yürütmektedir. ABD’nin kendisinden “intikam” almasına neden olacak kadar rahatsızlık vermemektedir. Hatta bazen geri adımlar atmaktadır. Direnişe açık ve tam desteği, istemediği için değil çekindiği için verememektedir. Suriye’nin Irak politikası onu kaçınılmaz olarak istikrar arayışlarında ön plana çıkarmıştır. Suriye’nin gerçekten Irak’ta ABD’ye yardım etme şansı var mı ve neler yapabilir? Öncelikle direnişçi sızmalarının yoğun olarak gerçekleştiği sınırlarını kontrol edebilir ve direnişin Suriye kaynaklı kısmına engel olabilir. Iraklı bazı Sünni gruplar üzerindeki etkinliğini kullanabilir. Irak yönetimiyle bilgi paylaşımı ve ekonomi alanlarında işbirliği yaparak yapılanma sürecine katkıda bulunabilir. Orta Doğu’nun diğer kritik çatışmalarında olumlu bir rol oynayabilir. Hizbullah ve Hamas’a silah aktarımına (ABD iddiaları bu yöndedir) engel olabilir. Lübnan’daki iç çatışmaları körüklemez ve mevcut hükümeti destekleyebilir.
Suriye bu nedenlerle IÇG raporunda en çok atıf yapılan ülkelerden biridir. Raporda Suriye’yi ilgilendiren kısımlar şu şekildedir: Irak’ın komşularının istikrarı bozan müdahalelerinin engellenmesi, Irak sınırlarının güvenli hale getirilmesi, “Irak Uluslararası Destek Grubu” oluşturulması ve buna Suriye ile İran’ın da dahil edilmesi, ABD’nin Suriye ve İran ile direk temasa geçmesi. Bu genel yaklaşımların yanında 12,15 ve 16 nolu öneriler direk olarak Suriye’ye atıf yapmaktadır. Bunlarda, Suriye’den beklenen politika değişiklikleri, karşılığında verilecekler ve Suriye’nin Irak bağlamında yapabileceği katkılar belirtilmektedir. Suriye’den talep edilenler şu şekildedir: Lübnan’ın egemenliğini öngören BM 1701 nolu karara tam bağlılık, Hariri ve Cemayel dahil olmak üzere Lübnan’da tüm siyasal suikastlar konusunda tam işbirliği, Hamas ve Hizbullah’a silah sevkıyatının kesilmesi ve Irak sınırının kontrol edilmesi.
Suriye’yi Irak’ta istikrar sürecine dahil etme önemli bir açılım olsa da, beklentiler açısından düşündüğümüzde angajman politikasının başarı şansı çok düşük gözükmektedir. Aslında, ABD’nin Suriye ile ilişkiye geçmesi İran’a göre daha kolaydır. Ancak Suriye’nin Irak’ta olumlu katkısının sağlanabilmesi onun “alacaklarıyla” direk olarak ilgilidir ve pazarlıktan kesinlikle “karlı çıkacağını” düşündüğü noktada diyolaga girmek isteyecektir. 16 numaralı öneride politika değişikliği karşılığında Suriye’ye Golan Tepeleri’nin geri verilmesi önerilmektedir. Golan’ın verilmesi Suriye’nin birçok bölgesel politikalarında değişim yaratabilir. ABD’ye Irak’ta yardım edebilir. Ama sırf Golan karşılığında İran’la ilişkiler, Lübnan, Hizbullah, Hamas gibi kozların tümünden vazgeçmesi çok zordur. Bunların bırakılması rejimin zayıflamasına hatta orta vadede yıkılmasına bile neden olabilir. Dolayısıyla “rejim çıkarı” Golan gibi bir “devlet çıkarı”na üstün gelebilir. BM Hariri suikastı soruşturması rejimin en çekindiği konuların başında gelmektedir. Bu nedenle Suriye’nin bu konuda işbirliği yapması çok zordur. Tersine Suriye, Irak’ta yardım karşılığında Hariri soruşturması konusunda üzerine gelinmemesini isteyebilir.
Konuya ABD açısından bakılırsa yine birçok zorlukla karşılaşmaktayız. Olası bir pazarlıkta, Suriye’nin Irak’ta yardım karşılığında isteyecekleri tam da ABD’nin kırmızı çizgileri olacaktır. Şam şu anda kendini güçlü pozisyonda hissediyor. Bu nedenle ABD’den teşvikler isteyebilir: BM Refik Hariri suikastı soruşturması konusunda tavizler, Lübnan’da elinin serbest bırakılması, Golan Tepeleri’nin geri verilmesi ve diplomatik izolasyonun kaldırılarak ekonomik teşviklerin verilmesi gibi. ABD, Golan konusunda girişimlerde bulunsa, izolasyonları kaldırsa ve ekonomik teşvikler verse bile Lübnan’ı yeniden Suriye’ye bırakmayacak, Fuat Sinyora hükümetine desteğini çekmeyecektir. Lübnan’ın kaybedilmesi ABD’nin Orta Doğu projesinin iflası anlamına gelebilir. Ayrıca ABD’nin Hamas ve Hizbullah’la ilişkiler konusunda tavizsiz olması beklenebilir. Suriye ile angajman politikasının bir diğer zorluğu ABD’nin Beşar Esad’a bakışıdır. Beşar Esad zayıf ve güvenilmez olarak görülmektedir. Buna göre Esad; İran, Hizbullah, Hamas gibi aktörlerle ilişki kesme taahhüdünü yerine getirecek kadar, hükümet ve güvenlik birimleri üzerinde güce sahip değildir. Bu nedenle Irak, Lübnan ve Filistin konularında somut katkılar sağlaması şüpheli Suriye rejimini neden güçlendirelim şeklinde bir düşünce bulunmaktadır.
ABD ve Suriye’nin beklentileri arasında uzlaşmaz karşıtlık durumu söz konusudur. Zaten ABD yönetimi de ilk aşamada Suriye (ve İran) ile diyaloga geçme teklifine soğuk yaklaştığını açıkladı. Suriye ise istekli çünkü Irak karşılığında birçok kazanım elde edebileceğini, izolasyonu kırabileceğini düşünüyor. Ama güçlü, taviz vermeyen bir ABD ile anlaşması imkansızdır. Sonuç olarak, her iki taraf açısından değerlendirildiğinde IÇG raporunun Suriye ile ilgili önerilerinin uygulanma olasılığı, uygulansa da başarı şansı düşük görülmektedir.
Rapor askeri, siyasal ve diplomatik öneriler içeriyor. Diplomatik öneriler içinde en çok tartışılanı, ABD’nin Suriye ve İran’a yönelik yeni bir açılım teklif etmesi oldu. Uzun yıllardır ABD’nin Suriye ve İran politikalarını “baskı, izolasyon, askeri müdahale ve rejim değişikliği” gibi kavramlar özetlemektedir. Bu nedenle “angajman” önerisi kabul edilirse, ABD dış politikasında önemli bir değişim yaşanmış olacaktır.
IÇG raporuna geçmeden önce Suriye Irak’ta ne yapıyor ve neler yapabilire bakmak gerekmektedir. Halen Suriye’de 800,000’den fazla Iraklı mülteci yaşamaktadır. Bunların 700,000’e yakını Irak Savaşı’ndan sonra yerleşmişlerdir. Bunlar arasında Irak’taki direnişi örgütleyenlerin olduğu belirtilmektedir. ABD askeri istihbaratının, direnişin bir bölümünün Suriye içinden yönetildiği yönünde raporları bulunmaktadır. Buna göre Suriye, Baasçı ve Saddam yanlılarına barınak sağlamakta ve para yardımı yapmaktadır. El-Kaide bağlantılı direnişçiler Irak’a Suriye topraklarından geçmektedirler. Suriye’nin direnişin sürmesinden çıkarı bulunmaktadır. Bu, Irak’ın geleceği konusunda yapılacak pazarlıklarda masaya oturma imkanı tanıyacaktır. Bunun yanında tehdit olarak gördüğü ABD’nin yenilgiye uğrayıp Irak’tan çekilmesini de görmek istemektedir. Suriye direnişe desteğini belli sınırlar içinde yürütmektedir. ABD’nin kendisinden “intikam” almasına neden olacak kadar rahatsızlık vermemektedir. Hatta bazen geri adımlar atmaktadır. Direnişe açık ve tam desteği, istemediği için değil çekindiği için verememektedir. Suriye’nin Irak politikası onu kaçınılmaz olarak istikrar arayışlarında ön plana çıkarmıştır. Suriye’nin gerçekten Irak’ta ABD’ye yardım etme şansı var mı ve neler yapabilir? Öncelikle direnişçi sızmalarının yoğun olarak gerçekleştiği sınırlarını kontrol edebilir ve direnişin Suriye kaynaklı kısmına engel olabilir. Iraklı bazı Sünni gruplar üzerindeki etkinliğini kullanabilir. Irak yönetimiyle bilgi paylaşımı ve ekonomi alanlarında işbirliği yaparak yapılanma sürecine katkıda bulunabilir. Orta Doğu’nun diğer kritik çatışmalarında olumlu bir rol oynayabilir. Hizbullah ve Hamas’a silah aktarımına (ABD iddiaları bu yöndedir) engel olabilir. Lübnan’daki iç çatışmaları körüklemez ve mevcut hükümeti destekleyebilir.
Suriye bu nedenlerle IÇG raporunda en çok atıf yapılan ülkelerden biridir. Raporda Suriye’yi ilgilendiren kısımlar şu şekildedir: Irak’ın komşularının istikrarı bozan müdahalelerinin engellenmesi, Irak sınırlarının güvenli hale getirilmesi, “Irak Uluslararası Destek Grubu” oluşturulması ve buna Suriye ile İran’ın da dahil edilmesi, ABD’nin Suriye ve İran ile direk temasa geçmesi. Bu genel yaklaşımların yanında 12,15 ve 16 nolu öneriler direk olarak Suriye’ye atıf yapmaktadır. Bunlarda, Suriye’den beklenen politika değişiklikleri, karşılığında verilecekler ve Suriye’nin Irak bağlamında yapabileceği katkılar belirtilmektedir. Suriye’den talep edilenler şu şekildedir: Lübnan’ın egemenliğini öngören BM 1701 nolu karara tam bağlılık, Hariri ve Cemayel dahil olmak üzere Lübnan’da tüm siyasal suikastlar konusunda tam işbirliği, Hamas ve Hizbullah’a silah sevkıyatının kesilmesi ve Irak sınırının kontrol edilmesi.
Suriye’yi Irak’ta istikrar sürecine dahil etme önemli bir açılım olsa da, beklentiler açısından düşündüğümüzde angajman politikasının başarı şansı çok düşük gözükmektedir. Aslında, ABD’nin Suriye ile ilişkiye geçmesi İran’a göre daha kolaydır. Ancak Suriye’nin Irak’ta olumlu katkısının sağlanabilmesi onun “alacaklarıyla” direk olarak ilgilidir ve pazarlıktan kesinlikle “karlı çıkacağını” düşündüğü noktada diyolaga girmek isteyecektir. 16 numaralı öneride politika değişikliği karşılığında Suriye’ye Golan Tepeleri’nin geri verilmesi önerilmektedir. Golan’ın verilmesi Suriye’nin birçok bölgesel politikalarında değişim yaratabilir. ABD’ye Irak’ta yardım edebilir. Ama sırf Golan karşılığında İran’la ilişkiler, Lübnan, Hizbullah, Hamas gibi kozların tümünden vazgeçmesi çok zordur. Bunların bırakılması rejimin zayıflamasına hatta orta vadede yıkılmasına bile neden olabilir. Dolayısıyla “rejim çıkarı” Golan gibi bir “devlet çıkarı”na üstün gelebilir. BM Hariri suikastı soruşturması rejimin en çekindiği konuların başında gelmektedir. Bu nedenle Suriye’nin bu konuda işbirliği yapması çok zordur. Tersine Suriye, Irak’ta yardım karşılığında Hariri soruşturması konusunda üzerine gelinmemesini isteyebilir.
Konuya ABD açısından bakılırsa yine birçok zorlukla karşılaşmaktayız. Olası bir pazarlıkta, Suriye’nin Irak’ta yardım karşılığında isteyecekleri tam da ABD’nin kırmızı çizgileri olacaktır. Şam şu anda kendini güçlü pozisyonda hissediyor. Bu nedenle ABD’den teşvikler isteyebilir: BM Refik Hariri suikastı soruşturması konusunda tavizler, Lübnan’da elinin serbest bırakılması, Golan Tepeleri’nin geri verilmesi ve diplomatik izolasyonun kaldırılarak ekonomik teşviklerin verilmesi gibi. ABD, Golan konusunda girişimlerde bulunsa, izolasyonları kaldırsa ve ekonomik teşvikler verse bile Lübnan’ı yeniden Suriye’ye bırakmayacak, Fuat Sinyora hükümetine desteğini çekmeyecektir. Lübnan’ın kaybedilmesi ABD’nin Orta Doğu projesinin iflası anlamına gelebilir. Ayrıca ABD’nin Hamas ve Hizbullah’la ilişkiler konusunda tavizsiz olması beklenebilir. Suriye ile angajman politikasının bir diğer zorluğu ABD’nin Beşar Esad’a bakışıdır. Beşar Esad zayıf ve güvenilmez olarak görülmektedir. Buna göre Esad; İran, Hizbullah, Hamas gibi aktörlerle ilişki kesme taahhüdünü yerine getirecek kadar, hükümet ve güvenlik birimleri üzerinde güce sahip değildir. Bu nedenle Irak, Lübnan ve Filistin konularında somut katkılar sağlaması şüpheli Suriye rejimini neden güçlendirelim şeklinde bir düşünce bulunmaktadır.
ABD ve Suriye’nin beklentileri arasında uzlaşmaz karşıtlık durumu söz konusudur. Zaten ABD yönetimi de ilk aşamada Suriye (ve İran) ile diyaloga geçme teklifine soğuk yaklaştığını açıkladı. Suriye ise istekli çünkü Irak karşılığında birçok kazanım elde edebileceğini, izolasyonu kırabileceğini düşünüyor. Ama güçlü, taviz vermeyen bir ABD ile anlaşması imkansızdır. Sonuç olarak, her iki taraf açısından değerlendirildiğinde IÇG raporunun Suriye ile ilgili önerilerinin uygulanma olasılığı, uygulansa da başarı şansı düşük görülmektedir.
No comments:
Post a Comment