Lübnan’da gerçekleşen Hariri suikastı, uluslararası toplumda Suriye’nin Lübnan’daki varlığı konusunu yeniden gündeme taşımış, zaten uzun süreden beri devam eden çekilmesi yönündeki baskıların yoğunlaşmasına neden olmuştur. Ancak eylem bunun da ötesinde, hem bölgesel hem de uluslararası anlamda sonuçlar yaratacak potansiyele sahip bir olaydır.
Eylem öncelikle Lübnan iç politikası bağlamında sonuçlar doğurabilir. Suikastla beraber Lübnan halkı içindeki Suriye karşıtlığının artması ve gelecekte Suriye’nin olası bir zayıflığı durumunda bunun ortaya çıkması beklenebilir. Bu da önümüzdeki seçimlerden, daha önce Hariri’nin önderlik ettiği söylenen Suriye karşıtı cephenin başarıyla çıkmasına imkan sağlar. Ayrıca suikast, Suriye karşıtı farklı kesimleri ortak hareket etmeye yönlendirerek daha güçlü bir cephenin oluşmasına neden olabilir.
Bölgesel ve uluslararası boyutta ise eylem, Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesini hızlandıran bir süreci başlatmıştır. Suikast Batı’da, doğru ya da yanlış, Suriye tarafından planlanmış bir eylem olarak algılanmıştır. Bu da Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi konusunda tüm uluslararası toplum arasındaki ortak düşüncenin güçlenmesine yol açmıştır. Suikast sonrasında oluşan ortamda Suriye’yi destekleyen tek ülke İran olmuştur. ABD’nin bölgedeki diğer politikalarının (Irak, İran) aksine Suriye konusundaki bu ortak görüş Suriye üzerindeki baskının da yoğunlaşmasına yol açarak Suriye’nin Lübnan politikasında önemli değişimler yaratabilir.
Tüm bunlar daha çok Suriye’nin Lübnan’daki varlığının, etkinliğinin sona erdirilmesi sürecini hızlandıracak unsurlardır. Bu da genel olarak, İsrail ve ABD’nin istediği yönde bir süreç olacaktır. Çünkü Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi, bölgede Suriye ve İran’ın etkinliklerinin azaltılması, barış sürecinin önünün açılması anlamında önemli sonuçlar doğuracaktır. Eğer Suriye Lübnan’dan çıkartılabilirse, Hizbullah’ın da etkinliğine son verme imkanı doğacaktır. Bu da Suriye’nin ve özellikle İran’ın bölgeyi etkileme gücünü zayıflatarak ellerindeki önemli bir kozu kaybetmelerine neden olacaktır.
Kendi adına tüm bu olumsuz unsurlara rağmen Suriye, Lübnan kozunu kolay kolay bırakmak istemeyecektir. Lübnan Suriye açısından sadece güvenliği bağlamında öneme sahip değildir. Belki bundan da önemlisi, Suriye’nin Lübnan’ı kaybetmesi durumunda, zaten zayıf karnı olan ekonomisi de çok büyük darbe alacaktır. Bu nedenle Suriye, kazanımlarını kaybetmeme psikolojisiyle, çok uzun yıllara dayanan ve güçlü olan Lübnan’daki istihbarat yapılanması aracılığıyla bu ülkenin istikrarını bozacak eylemlere girişebilir.
Eylem öncelikle Lübnan iç politikası bağlamında sonuçlar doğurabilir. Suikastla beraber Lübnan halkı içindeki Suriye karşıtlığının artması ve gelecekte Suriye’nin olası bir zayıflığı durumunda bunun ortaya çıkması beklenebilir. Bu da önümüzdeki seçimlerden, daha önce Hariri’nin önderlik ettiği söylenen Suriye karşıtı cephenin başarıyla çıkmasına imkan sağlar. Ayrıca suikast, Suriye karşıtı farklı kesimleri ortak hareket etmeye yönlendirerek daha güçlü bir cephenin oluşmasına neden olabilir.
Bölgesel ve uluslararası boyutta ise eylem, Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesini hızlandıran bir süreci başlatmıştır. Suikast Batı’da, doğru ya da yanlış, Suriye tarafından planlanmış bir eylem olarak algılanmıştır. Bu da Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi konusunda tüm uluslararası toplum arasındaki ortak düşüncenin güçlenmesine yol açmıştır. Suikast sonrasında oluşan ortamda Suriye’yi destekleyen tek ülke İran olmuştur. ABD’nin bölgedeki diğer politikalarının (Irak, İran) aksine Suriye konusundaki bu ortak görüş Suriye üzerindeki baskının da yoğunlaşmasına yol açarak Suriye’nin Lübnan politikasında önemli değişimler yaratabilir.
Tüm bunlar daha çok Suriye’nin Lübnan’daki varlığının, etkinliğinin sona erdirilmesi sürecini hızlandıracak unsurlardır. Bu da genel olarak, İsrail ve ABD’nin istediği yönde bir süreç olacaktır. Çünkü Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi, bölgede Suriye ve İran’ın etkinliklerinin azaltılması, barış sürecinin önünün açılması anlamında önemli sonuçlar doğuracaktır. Eğer Suriye Lübnan’dan çıkartılabilirse, Hizbullah’ın da etkinliğine son verme imkanı doğacaktır. Bu da Suriye’nin ve özellikle İran’ın bölgeyi etkileme gücünü zayıflatarak ellerindeki önemli bir kozu kaybetmelerine neden olacaktır.
Kendi adına tüm bu olumsuz unsurlara rağmen Suriye, Lübnan kozunu kolay kolay bırakmak istemeyecektir. Lübnan Suriye açısından sadece güvenliği bağlamında öneme sahip değildir. Belki bundan da önemlisi, Suriye’nin Lübnan’ı kaybetmesi durumunda, zaten zayıf karnı olan ekonomisi de çok büyük darbe alacaktır. Bu nedenle Suriye, kazanımlarını kaybetmeme psikolojisiyle, çok uzun yıllara dayanan ve güçlü olan Lübnan’daki istihbarat yapılanması aracılığıyla bu ülkenin istikrarını bozacak eylemlere girişebilir.