Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, seçilmesinin ardından geçen hafta çıktığı ilk yurtdışı gezisinde, Mısır ve Ürdün’den sonra Rusya’ya gitmişti. Tüm bu ziyaretler genel olarak Abbas yönetiminin uluslararası alandaki ve Filistin içindeki prestijini artırma çabaları olarak değerlendirilebilir. Bu girişimler içinde, Abbas’ın üniversite eğitimini de almış olduğu Rusya’ya yaptığı ziyaret anlamlıydı. Mahmut Abbas, “Yol Haritası”nın uygulanmasından yana ve dolayısıyla planın hazırlayıcısı “Dörtlü” (BM, ABD, AB, Rusya) grubunun üyelerinden Rusya’nın desteğini kazanmaya çalışmaktadır.
Abbas uluslararası prestij sağlama yönündeki bu çabaları çerçevesinde Ankara’ya da gelmiştir. Bizzat Abbas tarafından Ankara gezisi “bilinçli bir tercih” olarak ifade edilmiştir. Ziyaret bir anlamda Abbas yönetiminin seçimler öncesinde Türkiye’nin vermiş olduğu desteğe bir teşekkür niteliği de taşımaktadır. Ancak Ankara ziyareti, prestij kazanma çabasının da ötesinde, geçen ay içinde Abdullah Gül’ün İsrail-Filistin ziyareti sırasında gündeme gelen Türkiye’nin İsrail-Filistin sorunundaki olası rolü konusunu yeniden gündeme getirmiştir. Mahmut Abbas’ın, Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’le gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında da, Türkiye’nin barış sürecindeki rolüne vurgu yapılmıştır.
Aynı gün içinde, İsrail Genelkurmay Başkanı Moşe Yalon’un askeri işbirliği konularını görüşmek için Ankara’ya gelmesi de Türkiye’nin denge politikasına ve bu süreçte oynayabileceği role işaret etmektedir. Aynı doğrultuda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da önümüzdeki aylarda İsrail ve Filistin’e bir ziyaret yapacak olması, her iki tarafla da yakın ilişkilere sahip Türkiye’nin bu yöndeki istekliliğini ve etkin rol arayışını göstermektedir.
Mahmut Abbas’ın, Filistinli silahlı gruplar arasında ateşkes sağlanması ve İsrail’e karşı düzenlenen şiddet eylemlerinin azalması yönündeki başarılı adımları elini İsrail’e karşı güçlendirmiştir. Bu kazanımları takiben gerçekleşen yurtdışı ziyaretleri kendisinin hem Filistin içinde hem de uluslararası toplumdaki konumunu güçlendiren girişimler olmuştur. Ancak Abbas yönetiminin bundan sonraki süreçte, başarı ya da başarısızlığı konusunda belirleyici olacak konu Filistin içinde kontrolü sağlayıp sağlayamayacağı olacaktır.
Abbas uluslararası prestij sağlama yönündeki bu çabaları çerçevesinde Ankara’ya da gelmiştir. Bizzat Abbas tarafından Ankara gezisi “bilinçli bir tercih” olarak ifade edilmiştir. Ziyaret bir anlamda Abbas yönetiminin seçimler öncesinde Türkiye’nin vermiş olduğu desteğe bir teşekkür niteliği de taşımaktadır. Ancak Ankara ziyareti, prestij kazanma çabasının da ötesinde, geçen ay içinde Abdullah Gül’ün İsrail-Filistin ziyareti sırasında gündeme gelen Türkiye’nin İsrail-Filistin sorunundaki olası rolü konusunu yeniden gündeme getirmiştir. Mahmut Abbas’ın, Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’le gerçekleştirdiği ortak basın toplantısında da, Türkiye’nin barış sürecindeki rolüne vurgu yapılmıştır.
Aynı gün içinde, İsrail Genelkurmay Başkanı Moşe Yalon’un askeri işbirliği konularını görüşmek için Ankara’ya gelmesi de Türkiye’nin denge politikasına ve bu süreçte oynayabileceği role işaret etmektedir. Aynı doğrultuda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da önümüzdeki aylarda İsrail ve Filistin’e bir ziyaret yapacak olması, her iki tarafla da yakın ilişkilere sahip Türkiye’nin bu yöndeki istekliliğini ve etkin rol arayışını göstermektedir.
Mahmut Abbas’ın, Filistinli silahlı gruplar arasında ateşkes sağlanması ve İsrail’e karşı düzenlenen şiddet eylemlerinin azalması yönündeki başarılı adımları elini İsrail’e karşı güçlendirmiştir. Bu kazanımları takiben gerçekleşen yurtdışı ziyaretleri kendisinin hem Filistin içinde hem de uluslararası toplumdaki konumunu güçlendiren girişimler olmuştur. Ancak Abbas yönetiminin bundan sonraki süreçte, başarı ya da başarısızlığı konusunda belirleyici olacak konu Filistin içinde kontrolü sağlayıp sağlayamayacağı olacaktır.
No comments:
Post a Comment