Lübnan’ın en yüksek nüfus oranına sahip toplumsal grubunu Şiiler oluşturmaktadır. Yaklaşık olarak ülke nüfusunun yüzde 30’luk bir dilimini oluşturan Şiiler ekonomik açıdan geri kalmış bir topluluktur. Şiiler ülkede üç temel örgüt etrafında temsil edilmektedir. Lübnan Yüksek Şii İslam Konseyi, Emel ve Hizbullah partileri. Şii İslam Konseyi’nin önemli bir siyasal gücü bulunmamaktadır ve tamamen İran-Suriye etkisi altındadır. Emel hareketi çok ciddi bir tabana sahip olmamakla birlikte liderleri Nebih Berri’nin Meclis Başkanı olması nedeniyle bazı önemli noktaları ellerine geçirmişlerdir. Şii örgütler içinde en etkili olanı ise Hizbullah’tır.
Şiiler içinde Lübnan muhalefetine destek verenler olsa da çoğunluğu muhalefete karşı çıkmaktadır. Şiilerde genel olarak Hıristiyan Marunilere karşı bir güvensizliğin olduğu söylenebilir. Marunilerin iç savaş sırasında İsrail’le işbirliği yapmış olması, daha sonra Güney Lübnan’da İsrail yanlısı Güney Lübnan Ordusu’nu desteklemiş olması bu güvensizliğin kaynaklarındandır. Dolayısıyla muhalefetin başını da Marunilerin çekmesi Şiilerin bu oluşuma soğuk bakmalarına neden olmaktadır. Ayrıca Şiiler, Suriye’nin çekilmesinin Taif Antlaşmasıyla kazanmış oldukları güçlü siyasal konumlarını kaybetmeleriyle sonuçlanacağını düşünmektedirler. Mevcut sürecin de ülkede siyasal dengeleri Maruniler lehine dönüştürecek olduğuna inanmakta ve dolayısıyla muhalefeti desteklememektedirler.
Hizbullah şu an için ulusal ordu dahil Lübnan’ın en disiplinli, güçlü ve örgütlü silahlı grubu konumundadır. Dolayısıyla Lübnanlı Şiiler denince Hizbullah örgütü ön plana çıkmaktadır. Hizbullah ülkede istikrarın sağlanması ve güvenlik anlamında olmazsa olmaz bir konumdadır. Bu nedenle ABD talepleri doğrultusunda Hizbullah’ın kısa dönemde silah bırakması çok da gerçekçi görünmemektedir. Ancak mevcut şartlar altında Hizbullah da zor bir konum içine düşmüştür. Irak Savaşı, Barış Süreci’nde sağlanan ateşkes zaten örgütü sınırlamışken, Suriye’nin ülkeden çekiliyor olması örgütü daha zor bir konuma sokmuştur. Eğer önümüzdeki dönemde gelişmeler Hizbullah aleyhine gelişir ve kendisine belli güvenceler verilirse Hizbullah da pragmatik bir tavır benimseme yoluna gidebilir. Silah bırakmasını istemek yerine Hizbullah’ın Lübnan ordusu içinde özerk bir yapıya kavuşturulması gündeme getirilirse bu Hizbullah tarafından kabul edilebilir. Hizbullah’ın siyasallaşma sürecine sokulması için, İsrail’in Güney Lübnan’da bırakmadığı tek bölge olan Şeeba Çiftliklerinden çekilmesi gündeme gelebilir. Geri çekilmenin gerçekleşmesi durumunda güvenlik endişeleri azalacak dolayısıyla Hizbullah’ın eli zayıflayacaktır.
Hizbullah için yapılacak şu tanımlama sanırız en uygunudur: “Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi Hizbullah’ın ikili kimliğini sorgu altına alacaktır. Uluslar arası niteliği olan silahlı bir hareket ve Şii topluluğu temsil eden ulusal bir sosyo-politik örgüt”. Hizbullah’ın geleceği de bu iki kimlik arasında yapacağı tercihler etrafında şekillenecek gibi gözükmektedir.
Şiiler içinde Lübnan muhalefetine destek verenler olsa da çoğunluğu muhalefete karşı çıkmaktadır. Şiilerde genel olarak Hıristiyan Marunilere karşı bir güvensizliğin olduğu söylenebilir. Marunilerin iç savaş sırasında İsrail’le işbirliği yapmış olması, daha sonra Güney Lübnan’da İsrail yanlısı Güney Lübnan Ordusu’nu desteklemiş olması bu güvensizliğin kaynaklarındandır. Dolayısıyla muhalefetin başını da Marunilerin çekmesi Şiilerin bu oluşuma soğuk bakmalarına neden olmaktadır. Ayrıca Şiiler, Suriye’nin çekilmesinin Taif Antlaşmasıyla kazanmış oldukları güçlü siyasal konumlarını kaybetmeleriyle sonuçlanacağını düşünmektedirler. Mevcut sürecin de ülkede siyasal dengeleri Maruniler lehine dönüştürecek olduğuna inanmakta ve dolayısıyla muhalefeti desteklememektedirler.
Hizbullah şu an için ulusal ordu dahil Lübnan’ın en disiplinli, güçlü ve örgütlü silahlı grubu konumundadır. Dolayısıyla Lübnanlı Şiiler denince Hizbullah örgütü ön plana çıkmaktadır. Hizbullah ülkede istikrarın sağlanması ve güvenlik anlamında olmazsa olmaz bir konumdadır. Bu nedenle ABD talepleri doğrultusunda Hizbullah’ın kısa dönemde silah bırakması çok da gerçekçi görünmemektedir. Ancak mevcut şartlar altında Hizbullah da zor bir konum içine düşmüştür. Irak Savaşı, Barış Süreci’nde sağlanan ateşkes zaten örgütü sınırlamışken, Suriye’nin ülkeden çekiliyor olması örgütü daha zor bir konuma sokmuştur. Eğer önümüzdeki dönemde gelişmeler Hizbullah aleyhine gelişir ve kendisine belli güvenceler verilirse Hizbullah da pragmatik bir tavır benimseme yoluna gidebilir. Silah bırakmasını istemek yerine Hizbullah’ın Lübnan ordusu içinde özerk bir yapıya kavuşturulması gündeme getirilirse bu Hizbullah tarafından kabul edilebilir. Hizbullah’ın siyasallaşma sürecine sokulması için, İsrail’in Güney Lübnan’da bırakmadığı tek bölge olan Şeeba Çiftliklerinden çekilmesi gündeme gelebilir. Geri çekilmenin gerçekleşmesi durumunda güvenlik endişeleri azalacak dolayısıyla Hizbullah’ın eli zayıflayacaktır.
Hizbullah için yapılacak şu tanımlama sanırız en uygunudur: “Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi Hizbullah’ın ikili kimliğini sorgu altına alacaktır. Uluslar arası niteliği olan silahlı bir hareket ve Şii topluluğu temsil eden ulusal bir sosyo-politik örgüt”. Hizbullah’ın geleceği de bu iki kimlik arasında yapacağı tercihler etrafında şekillenecek gibi gözükmektedir.