İsrail parlamentosu (Knesset), Başbakan Ariel Şaron’un tek taraflı Gazze’den çekilme planını onayladı. Knesset, İsrail’in 1967 yılında işgal ettiği ve Filistinlilerin devlet kurma iddiasında bulundukları topraklardan ilk kez geri çekiliyor. Dolayısıyla Knesset’in Şaron’un planını yani Gazze’deki tüm ve Batı Şeria’daki dört Yahudi yerleşim biriminin boşaltılmasına onay vermesi tarihi nitelik taşıyor. Planın diğer bir ilginç boyutu da planın, Yahudi yerleşimci politikasının fikir babalarından Ariel Şaron’a ait olması ve Yahudi yerleşimcilerle Şaron’u karşı karşıya getirmiş olması.
Ariel Şaron tarafından sunulan “Gazze Planı”, Knesset’te iki gün süren yoğun tartışmaların ardından 120 üyeli parlamentodan 67 kabul oyunun çıkmasıyla beraber kabul edilmiş oldu. Verilen 45 ret oyu içinde Şaron’un kendi partisinin içinden 17 kişinin bulunması hem dikkat çekici hem de mevcut hükümetin geleceği açısından soru işaretleri doğuran bir durum. Bizzat kabinenin içinde olan ve aralarında parti içinde Şaron’un en büyük rakibi olarak gösterilen Netanyahu’nun da bulunduğu birkaç bakan planın referanduma götürülmesi teklifinde bulunmuş aksi takdirde kendisiyle beraber üç bakanın daha istifa edeceği tehdidinde bulunmuştu. Şaron tüm bu baskılara rağmen Knesset de oylamaya gitti ve İşçi Partisi’nin de desteğiyle planın onaylanmasını sağladı. Böylece Şaron planın uygulanması konusunda önemli bir güç kazanmış oldu.
Şaron ve onu destekleyenler, planın Knesset’te onaylanmasıyla beraber artık geri adım atmanın imkansız olduğunu ve geri çekilme sürecinin işleyeceğini düşünüyorlar. Gerçekten de planın onaylanmasıyla süreç yasal bir zemine oturtulmuş oldu ancak uygulanma sürecini ortadan kaldırabilecek tek gelişme radikal Yahudilerin olası şiddet eylemlerine başvurmaları olarak gözüküyor. Oslo sürecinin mimarı, dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin, 1995 yılında radikal Yahudi Yigal Amir tarafından düzenlenen bir suikast sonucu öldürülmüştü. Gazze Planı’nın da uygulanmasına en ciddi muhalefet gösterenler de Gazze’de yaşayan ve çoğunluğunu radikal dinci Yahudilerin oluşturduğu yerleşimciler. Rabin deneyimi ve radikallerin sert muhalefeti, İsrail’de Şaron’a yönelik bir eylem olasılığını gündeme taşıdı ve bu doğrultuda Şaron’un çevresindeki güvenlik önlemleri artırılmaya başlanmıştır. Savunma Bakanı Şaul Mofaz’ın “İsrail demokrasisine yönelmiş yeni bir dolu silah olup olmadığını bilmiyoruz” şeklindeki sözleri de bu tartışmaların ne kadar ciddi boyutta olduğunu göstermektedir.
Gazze Planı’nın onaylanması öncelikle İsrail iç politikası açısından sonuçlar doğurmuştur. Planla beraber Şaron’un koalisyon hükümeti zayıflamıştır. Bu doğrultuda Şaron’un önümüzdeki günlerde kabinede değişikliklere gitmesi beklenebilir. Bunun dışında İsrail Gazze’de Yahudi yerleşimcilere yönelik olası saldırıları önlemek ve güvenliği sağlamak için halen de devam eden operasyonlarına hız verebilir. Ayrıca güvenliğin sağlanması konusunda işbirliği yapmak istediği Mısır’ın daha aktif katılımı yönünde baskısını bu ülke üzerinde artırabilir. Gazze Planı konusunda, “Yol Haritası’nın hazırlayıcısı “Dörtlü”nün ve özellikle de ABD’nin desteğini alan İsrail üzerindeki uluslar arası baskılar azalacaktır. Bunun yanında Gazze’den çekilirken Batı Şeria’da elini daha güçlendirmek için fırsat doğacaktır.
Ariel Şaron tarafından sunulan “Gazze Planı”, Knesset’te iki gün süren yoğun tartışmaların ardından 120 üyeli parlamentodan 67 kabul oyunun çıkmasıyla beraber kabul edilmiş oldu. Verilen 45 ret oyu içinde Şaron’un kendi partisinin içinden 17 kişinin bulunması hem dikkat çekici hem de mevcut hükümetin geleceği açısından soru işaretleri doğuran bir durum. Bizzat kabinenin içinde olan ve aralarında parti içinde Şaron’un en büyük rakibi olarak gösterilen Netanyahu’nun da bulunduğu birkaç bakan planın referanduma götürülmesi teklifinde bulunmuş aksi takdirde kendisiyle beraber üç bakanın daha istifa edeceği tehdidinde bulunmuştu. Şaron tüm bu baskılara rağmen Knesset de oylamaya gitti ve İşçi Partisi’nin de desteğiyle planın onaylanmasını sağladı. Böylece Şaron planın uygulanması konusunda önemli bir güç kazanmış oldu.
Şaron ve onu destekleyenler, planın Knesset’te onaylanmasıyla beraber artık geri adım atmanın imkansız olduğunu ve geri çekilme sürecinin işleyeceğini düşünüyorlar. Gerçekten de planın onaylanmasıyla süreç yasal bir zemine oturtulmuş oldu ancak uygulanma sürecini ortadan kaldırabilecek tek gelişme radikal Yahudilerin olası şiddet eylemlerine başvurmaları olarak gözüküyor. Oslo sürecinin mimarı, dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin, 1995 yılında radikal Yahudi Yigal Amir tarafından düzenlenen bir suikast sonucu öldürülmüştü. Gazze Planı’nın da uygulanmasına en ciddi muhalefet gösterenler de Gazze’de yaşayan ve çoğunluğunu radikal dinci Yahudilerin oluşturduğu yerleşimciler. Rabin deneyimi ve radikallerin sert muhalefeti, İsrail’de Şaron’a yönelik bir eylem olasılığını gündeme taşıdı ve bu doğrultuda Şaron’un çevresindeki güvenlik önlemleri artırılmaya başlanmıştır. Savunma Bakanı Şaul Mofaz’ın “İsrail demokrasisine yönelmiş yeni bir dolu silah olup olmadığını bilmiyoruz” şeklindeki sözleri de bu tartışmaların ne kadar ciddi boyutta olduğunu göstermektedir.
Gazze Planı’nın onaylanması öncelikle İsrail iç politikası açısından sonuçlar doğurmuştur. Planla beraber Şaron’un koalisyon hükümeti zayıflamıştır. Bu doğrultuda Şaron’un önümüzdeki günlerde kabinede değişikliklere gitmesi beklenebilir. Bunun dışında İsrail Gazze’de Yahudi yerleşimcilere yönelik olası saldırıları önlemek ve güvenliği sağlamak için halen de devam eden operasyonlarına hız verebilir. Ayrıca güvenliğin sağlanması konusunda işbirliği yapmak istediği Mısır’ın daha aktif katılımı yönünde baskısını bu ülke üzerinde artırabilir. Gazze Planı konusunda, “Yol Haritası’nın hazırlayıcısı “Dörtlü”nün ve özellikle de ABD’nin desteğini alan İsrail üzerindeki uluslar arası baskılar azalacaktır. Bunun yanında Gazze’den çekilirken Batı Şeria’da elini daha güçlendirmek için fırsat doğacaktır.
No comments:
Post a Comment