Oman’ın başkenti Maskat’a geldiğinizde ilk dikkat çeken şehrin sahip olduğu düzen ve temizlik. Sultan Kabus’un çevre konusunda son derece hassas olduğu söyleniyor. Ülkede yüksek binaların inşasına izin verilmiyor. Esasında tam olarak bir Maskat şehrinden bahsetmek de mümkün değil. Şehir merkezi neresi diye sorulduğunda Maskat’ın merkezi diye bir kavram olmadığı zira birbirinden kısa mesafelerle de olsa kopuk birçok yerleşim biriminin toplamının şehri oluşturduğu bilgisi veriliyor. Ülke son derece dağlık ve iklim sıcak olduğu için insanlar dağlar arasında kalan tüm düzlük vadilerde küçük yerleşimler oluşturmuş. Maskat’ın semtleri olarak ifade edebileceğimiz bu yerler tek bir yol ile birbirlerine bağlanıyor.
Oman halkına ilişkin olarak yapabildiğimiz görüşmelerden edindiğimiz izlenim son derece barışçıl, gerginlik sevmeyen, hoşgörülü insanlar olduklarıdır. Muhtemelen aşırı sıcak bir iklime sahip olmasının sonucu olarak insanların toplu halde sokaklarda dolaştıklarına şahit olmuyorsunuz. Daha çok akşam ve gece vakitlerinde sokaklara çıkıldığı söyleniyor. Toplum genel anlamda muhafazakar. Çok eşlilik son derece yaygın. Kadınların sosyal yaşamda etkin biçimde yer aldıklarını söylemek mümkün değil. Ancak kesinlikle aşırı bir toplum değil. Bu kültürel ortam ve Sultan Kabus’un ülkede sağladığı istikrar neticesinde Maskat son derece güvenli bir şehir. Hatta çok kullanılan bir ifadeyle “Oman dünyanın en güvenli ülkelerinden biri” konumunda.
Oman, beklentilerin üstünde bir gelişmişlik düzeyine sahip. Yaklaşık 40 yıllık bir iktidar geçmişine sahip Sultan Kabus yönetiminin yürüttüğü akılcı politikaların bunda önemli bir faktör olduğunu belirtmek gerekir. Omanlıların ifadesi ile “40 yıl öncesine kadar hiçbir şeyi olmayan Oman şu anda son derece gelişmiş, refah düzeyi iyi seviyede, istikrarlı ve düzenli bir ülke” haline gelmiştir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Maskat ziyareti sırasında “1970 yılında Sultan Kabus liderliğinde yaşanan ve Oman Rönesansı olarak adlandırılan bu dönemi överek Oman’ın kısa bir zaman içinde çok önemli aşamalar kaydettiğini” ifade etmişti. Uyguladığı tarafsızlık politikası ile çevresinde güvenlik ağı kurmaya başaran Kabus yönetimi zamanla petrol ve doğalgaz gelirlerinin de yardımıyla son derece güzel, gelişmiş ve düzenli bir ülke kurmayı başarmış. Oman Maliye Bakan Yardımcısının ifadesiyle “petrolden ve doğalgazdan kazanılan tüm gelirler ülke için harcanmaktadır”.
Sultan Kabus yönetimine halkın bakışı konusunda kısa sürede yapabildiğimiz tespitler şu şekildedir. Doğal olarak ülkede demokratik bir ortamın olduğunu söylemek mümkün değildir. İnsanların siyasal alana karışmasına imkan tanınmamaktadır. Özgür basın bulunmamaktadır. Üç büyük gazete ve iki televizyon kanalı devlete bağlıdır. Ancak buradan yola çıkarak tamamen bir baskı yönetimi olduğu yorumunu yapmak doğru değildir. Zira Sultan Kabus halkın büyük bir çoğunluğu tarafından sevilen bir liderdir. 40 yılda yapılanlar takdir edilmektedir. Ülkede topraklar Sultan’ın malıdır ve bir kişi toprak satın aldığında sadece kullanma hakkını satın almaktadır. Sultan’ın her türlü tasarruf yetkisi vardır. Ancak Sultan isteyen kişilere, evlenenlere toprak vermektedir. Sultan’ın toprakları geri aldığı örneğin yaşanmadığı ifade edilmektedir. Eğitim olanakları çok iyi durumdadır. Üniversite öğrencisi olanlara yüksek miktar burs verilmekte ve hepsine bilgisayar temin edilmektedir. Sağlık hizmetleri ücretsizdir. Dolayısıyla insanların Sultan’a sevgi ve bağlılıkları olduğunu ve belli bir ölçüde meşru bir yönetim olduğunu da söylemek gerekir. İnsanların siyasete karışma gibi bir sıkıntılarının da olmadığı ve genelinin mutlu olduğu da söylenmiştir.
Oman’da nüfusun yaklaşık %20’sini yabancılar oluşturuyor. Çoğunluğu Asya kökenli olmakla birlikte Afrika, Avrupa ve İran’dan gelen çok sayıda insan Oman’da çalışma amacıyla bulunmaktadır. Yabancılar hem nüfusun önemli bir kısmını oluşturması hem de ekonomik yaşam içindeki rolleri nedeniyle büyük önem taşıyor. Maskat’ta görüşme imkanı bulduğumuz kişiler yerel Oman halkının çalışma konusunda çok da hevesli olmadığını ve ülkede çalışan kesimin yabancılar olduğu bilgisini vermiştir. Hatta bir yetkili “Oman’da yabancıları sistemden çıkarırsanız ekonomi çöker” ifadesini dahi kullanmıştır. Ülkedeki yabancı nüfus içinde 5000 civarında Türk de bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Oman ziyareti sırasında Türk toplumundan oluşan bir grubu kabul etmiş ve “bundan sonra Oman’da çalışan Türk şirketi sayısının dolayısıyla da Türk sayısının artacağını” ifade etmiştir.
Oman’da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de bir temsilciliği bulunuyor. Tüm dünyada bu temsilciliklerden 15 ülkede bulunuyor ve Oman’daki de “Ticaret ve Ekonomi Bürosu” ismiyle faaliyet gösteriyor. Bu temsilcilikler Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olduğu ve tabiri caizse “nazının geçtiği” ülkelerde açılabiliyor. Dolayısıyla Oman’da Kuzey Kıbrıs temsilciliğinin varlığı iki ülke ilişkilerindeki olumlu durumu, Oman’ın Türkiye’ye verdiği desteği ve Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılım çabalarının farklı alanlarda nasıl yeni stratejik kazanımlar sağladığını göstermesi açısından önemli. Maskat’ta görüşme imkanı bulduğumuz Kuzey Kıbrıs Temsilcisi, yakın zaman önce Rum Dışişleri Bakanı’nın Maskat ziyareti sonrasında da Omanlı yetkililerin kendilerine karşı tutumlarında herhangi bir değişiklik olmadığını belirtmiştir.
Oman’daki Türkiye algısının son derece olumlu olduğunu ve bunun ikili ilişkilere katkı sağladığını belirtmek gerekir. Algının oluşumunda en önemli faktör Osmanlı döneminin bıraktığı mirastır. 1500’lü yıllarda Portekiz’in Oman’a denizden gerçekleştirdiği bir saldırı sırasında Osmanlı donanmasının yaptığı yardım Oman halkı tarafından halen hatırlanmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye’nin, İsrail’in Filistin politikalarını eleştiren yaklaşımı Omanlıların ilgisini çekmektedir. Son yıllarda Türkiye’nin Ortadoğu bölgesine açılım politikası da önemli bir faktördür. Bu süreç Oman’da ilgiyle takip edilmekte ve Oman’a da artan ilgiden memnun olunmaktadır. Bir Omanlı yetkilinin ifadesi ile “Türkiye Oman’a gelmekte geç bile kalmıştır”.
Oman halkına ilişkin olarak yapabildiğimiz görüşmelerden edindiğimiz izlenim son derece barışçıl, gerginlik sevmeyen, hoşgörülü insanlar olduklarıdır. Muhtemelen aşırı sıcak bir iklime sahip olmasının sonucu olarak insanların toplu halde sokaklarda dolaştıklarına şahit olmuyorsunuz. Daha çok akşam ve gece vakitlerinde sokaklara çıkıldığı söyleniyor. Toplum genel anlamda muhafazakar. Çok eşlilik son derece yaygın. Kadınların sosyal yaşamda etkin biçimde yer aldıklarını söylemek mümkün değil. Ancak kesinlikle aşırı bir toplum değil. Bu kültürel ortam ve Sultan Kabus’un ülkede sağladığı istikrar neticesinde Maskat son derece güvenli bir şehir. Hatta çok kullanılan bir ifadeyle “Oman dünyanın en güvenli ülkelerinden biri” konumunda.
Oman, beklentilerin üstünde bir gelişmişlik düzeyine sahip. Yaklaşık 40 yıllık bir iktidar geçmişine sahip Sultan Kabus yönetiminin yürüttüğü akılcı politikaların bunda önemli bir faktör olduğunu belirtmek gerekir. Omanlıların ifadesi ile “40 yıl öncesine kadar hiçbir şeyi olmayan Oman şu anda son derece gelişmiş, refah düzeyi iyi seviyede, istikrarlı ve düzenli bir ülke” haline gelmiştir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Maskat ziyareti sırasında “1970 yılında Sultan Kabus liderliğinde yaşanan ve Oman Rönesansı olarak adlandırılan bu dönemi överek Oman’ın kısa bir zaman içinde çok önemli aşamalar kaydettiğini” ifade etmişti. Uyguladığı tarafsızlık politikası ile çevresinde güvenlik ağı kurmaya başaran Kabus yönetimi zamanla petrol ve doğalgaz gelirlerinin de yardımıyla son derece güzel, gelişmiş ve düzenli bir ülke kurmayı başarmış. Oman Maliye Bakan Yardımcısının ifadesiyle “petrolden ve doğalgazdan kazanılan tüm gelirler ülke için harcanmaktadır”.
Sultan Kabus yönetimine halkın bakışı konusunda kısa sürede yapabildiğimiz tespitler şu şekildedir. Doğal olarak ülkede demokratik bir ortamın olduğunu söylemek mümkün değildir. İnsanların siyasal alana karışmasına imkan tanınmamaktadır. Özgür basın bulunmamaktadır. Üç büyük gazete ve iki televizyon kanalı devlete bağlıdır. Ancak buradan yola çıkarak tamamen bir baskı yönetimi olduğu yorumunu yapmak doğru değildir. Zira Sultan Kabus halkın büyük bir çoğunluğu tarafından sevilen bir liderdir. 40 yılda yapılanlar takdir edilmektedir. Ülkede topraklar Sultan’ın malıdır ve bir kişi toprak satın aldığında sadece kullanma hakkını satın almaktadır. Sultan’ın her türlü tasarruf yetkisi vardır. Ancak Sultan isteyen kişilere, evlenenlere toprak vermektedir. Sultan’ın toprakları geri aldığı örneğin yaşanmadığı ifade edilmektedir. Eğitim olanakları çok iyi durumdadır. Üniversite öğrencisi olanlara yüksek miktar burs verilmekte ve hepsine bilgisayar temin edilmektedir. Sağlık hizmetleri ücretsizdir. Dolayısıyla insanların Sultan’a sevgi ve bağlılıkları olduğunu ve belli bir ölçüde meşru bir yönetim olduğunu da söylemek gerekir. İnsanların siyasete karışma gibi bir sıkıntılarının da olmadığı ve genelinin mutlu olduğu da söylenmiştir.
Oman’da nüfusun yaklaşık %20’sini yabancılar oluşturuyor. Çoğunluğu Asya kökenli olmakla birlikte Afrika, Avrupa ve İran’dan gelen çok sayıda insan Oman’da çalışma amacıyla bulunmaktadır. Yabancılar hem nüfusun önemli bir kısmını oluşturması hem de ekonomik yaşam içindeki rolleri nedeniyle büyük önem taşıyor. Maskat’ta görüşme imkanı bulduğumuz kişiler yerel Oman halkının çalışma konusunda çok da hevesli olmadığını ve ülkede çalışan kesimin yabancılar olduğu bilgisini vermiştir. Hatta bir yetkili “Oman’da yabancıları sistemden çıkarırsanız ekonomi çöker” ifadesini dahi kullanmıştır. Ülkedeki yabancı nüfus içinde 5000 civarında Türk de bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Oman ziyareti sırasında Türk toplumundan oluşan bir grubu kabul etmiş ve “bundan sonra Oman’da çalışan Türk şirketi sayısının dolayısıyla da Türk sayısının artacağını” ifade etmiştir.
Oman’da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de bir temsilciliği bulunuyor. Tüm dünyada bu temsilciliklerden 15 ülkede bulunuyor ve Oman’daki de “Ticaret ve Ekonomi Bürosu” ismiyle faaliyet gösteriyor. Bu temsilcilikler Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olduğu ve tabiri caizse “nazının geçtiği” ülkelerde açılabiliyor. Dolayısıyla Oman’da Kuzey Kıbrıs temsilciliğinin varlığı iki ülke ilişkilerindeki olumlu durumu, Oman’ın Türkiye’ye verdiği desteği ve Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılım çabalarının farklı alanlarda nasıl yeni stratejik kazanımlar sağladığını göstermesi açısından önemli. Maskat’ta görüşme imkanı bulduğumuz Kuzey Kıbrıs Temsilcisi, yakın zaman önce Rum Dışişleri Bakanı’nın Maskat ziyareti sonrasında da Omanlı yetkililerin kendilerine karşı tutumlarında herhangi bir değişiklik olmadığını belirtmiştir.
Oman’daki Türkiye algısının son derece olumlu olduğunu ve bunun ikili ilişkilere katkı sağladığını belirtmek gerekir. Algının oluşumunda en önemli faktör Osmanlı döneminin bıraktığı mirastır. 1500’lü yıllarda Portekiz’in Oman’a denizden gerçekleştirdiği bir saldırı sırasında Osmanlı donanmasının yaptığı yardım Oman halkı tarafından halen hatırlanmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye’nin, İsrail’in Filistin politikalarını eleştiren yaklaşımı Omanlıların ilgisini çekmektedir. Son yıllarda Türkiye’nin Ortadoğu bölgesine açılım politikası da önemli bir faktördür. Bu süreç Oman’da ilgiyle takip edilmekte ve Oman’a da artan ilgiden memnun olunmaktadır. Bir Omanlı yetkilinin ifadesi ile “Türkiye Oman’a gelmekte geç bile kalmıştır”.
No comments:
Post a Comment