ORSAM ekibi olarak Bölgesel Kürt Yönetimi bölgesel meclis ve başkanlık seçimlerini gözlemek üzere Erbil’deki görevimizi tamamladıktan sonra seçim sonuçlarının farklı siyasi gruplar tarafından nasıl algılandığına ilişkin alan araştırması yapmak üzere Süleymaniye’de de bulunduk. Erbil gözlemlerinin devamı niteliğindeki bu kısa yazıda da Süleymaniye’ye ilişkin gözlemlerimizi aktaracağız.
Erbil’den Süleymaniye’ye taksi dolmuşlarla yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculuğun ardından varılıyor. Daha kısa sürede tamamlanabilecek bir mesafe olmasına rağmen yol boyunca kontrol noktalarından geçiliyor olması süreyi uzatıyor. Yolun tamamına yakını çift yön ve engebeli bir arazi olmaması nedeni ile büyük bölümde dümdüz bir hatta seyahat ediliyor. Yolculuk sırasında içine girmemekle birlikte Kerkük’ün hemen kenarından geçiliyor ve şehrin kuzey kısımları görülebiliyor. Bunun yanı sıra petrolün çıktığı ve Kerkük rafinerisinin bulunduğu değerli Baba Gurgur bölgesinin de yanından geçiyorsunuz. Yerden çıkan alevler eşliğinde gözüken petrol alanları Kerkük’ün günümüzde sorunlar ve çatışmalarla anılan bir kent olmasının başlıca nedenlerinden biri. Yol boyu dikkatimizi çeken en önemli noktalardan biri de Türkiye plakalı tırların fazlalığı oldu. Mal taşıyan araçların büyük çoğunluğu Türkiye’den gelenlerden oluşuyor. Yine yol kenarlarında Türk firmalarının reklamlarını görebiliyorsunuz.
Erbil’den alıştığımız üzere Türkçe konuşan birini görünce artık şaşırmıyoruz. Zira taksideki yolculardan biri Türkmen, biri Türkiye’de yıllarca çalışmış ve çok iyi Türkçe konuşan bir peşmerge ve az da olsa Türkçe bilen bir Süleymaniyeli. Dolayısıyla Süleymaniye’ye ilişkin gözlemlerimiz daha şehre varmadan takside konuşma imkânı bulduğumuz kişilerle başlıyor. Süleymaniyeliler siyaset konuşma ve siyasetçileri eleştirme konusunda son derece rahatlar. Erbil’de şahit olmadığımız şekilde KDP ve KYB’yi açık şekilde eleştiriyorlar. Rüşvet ve yolsuzluk vurgusu sık sık tekrarlanıyor. Muhtemelen bu kişiler yerel parlamento seçimlerinden büyük başarı kazanarak çıkan “Değişim Listesi”ni destekliyor. Zira bu hareketin söylemlerinin temelinde de KDP ve KYB’nin yozlaşmışlığı ve yolsuzluklar ön plana çıkıyordu. Erbil’de baskı olduğunu ancak Süleymaniye’de özgürlük olduğunu ve herkesle rahatça konuşabileceğimizi ifade eden vatandaş hem Süleymaniye’deki ortam hem de Erbil ile Süleymaniye arasındaki iç çekişme konusunda bize ipuçları veriyor.
Süleymaniye’ye girişte ilk dikkatimizi çeken nokta farklı siyasi partilerin seçim posterlerinin duvarlarda asılı olması. Yolda ilk işaretlerini aldığımız üzere Erbil’e nazaran Süleymaniye’de daha çoğulcu, demokratik ve rahat bir siyasi ortam var. Örneğin gayri resmi sonuçların açıklandığı gün bulunduğumuz Süleymaniye şehrinde “Kürdistan Listesi” taraftarları ile “Değişim Listesi”ni destekleyen araba konvoyları karşılıklı kutlamalar yapabiliyordu. Farklı seslerin bir arada olması şehirdeki güvenlik durumunu olumsuz etkilemiş gibiydi. Kutlamalar karşı tarafı provoke edecek biçimde abartılı yaşanıyor ve henüz yenilgiyi kabullenme kültürünü oturtamamış siyasi hareket taraftarları arasında ufak çaplı da olsa gerginlikler yaşanabiliyor. Bu nedenle Erbil’e nazaran daha fazla güvenlik önleminin alındığını tespit ettik. Süleymaniye’deki çok sesli ortam basında da kendisini hissettiriyor. Her siyasi hareketin kendine yakın bir medya organı bulunuyor. Hem KYB hem de Değişim Listesini destekleyen gazete ve televizyonların yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde rahat bir şekilde siyasi eleştiriler yapabildiklerini gördük. Bu nedenle basının daha özgür bir ortamda çalıştığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Süleymaniye halkı ile konuştuğumuzda yatırımların daha fazla Erbil’e akmasından kaynaklanan bir rahatsızlığın varlığını tespit ettik. Erbil’de daha canlı bir gelişme gözlenmekle beraber Süleymaniye’de de birçok modern yeni yapının inşası devam ediyor. Süleymaniye’deki gelişme olgusunu yansıtması açısından üst düzey bir KYB yetkilisinin ifadesi gerçekten çarpıcı idi. Buna göre “eskiden Süleymaniye’nin toplam bütçesi 46 milyon dolar iken 2009 yılı içinde sadece bir proje için 46 milyon dolar harcanmış”.
Süleymaniye’de KYB seçim yenilgisine uğramış olsa da görüştüğümüz bütün KYB yetkilileri yenilgiden ziyade demokrasi açısından seçimlerin büyük kazanç olduğunu ifade ettiler. KYB yetkiliklerinin bu kadar rahat olmalarının altında yatan tabi ki sadece demokrasinin gelişmesi değildi muhtemelen. Yine yaptığımız görüşmelerde edindiğimiz izlenim KYB’den üst düzey yetkililerin koparak kurduğu “Değişim Hareketi”nin orta vadede KYB ile tekrar birleşebileceği yönünde. Bu birleşme olmasa bile KYB’liler kendilerinden gördükleri “Değişim Listesi”nin meclisteki varlığını KDP karşısında bir üstünlük aracı olarak görüyorlar. Bu da Değişim’in KDP’den ziyade kendilerine daha yakın bir siyasi hareket olmasından kaynaklanıyor. KYB yetkilileri önemli konularda izlenecek politika konusunda mutabık olduklarını sadece yönteme ilişkin farklar olduğunu ifade ediyor. KYB yetkililerinin bu düşüncesi kısa vadede Değişim Listesi’nin yeniden KYB’ye katılabileceği ya da katılma olmasa bile kendisiyle hareket etmeye daha meyilli olacağı mantığından kaynaklanıyor. Değişim Listesi’nin bu tarz bir yoldan ziyade bağımsız ve güçlü bir hareket olarak varlığını devam ettirmesi ve partileşmesi KYB’nin Süleymaniye’deki etkinliğinin sorgulanmasına neden olabilecek bir süreci de başlatabilir.
Süleymaniye’de İran etkisi Erbil’e nazaran daha fazla. Yaptığımız görüşmelerde İran ile ilişkiler, sınır bölgesinde İran’ın desteklediği bazı grupların varlığı gibi konular sürekli olarak gündeme geldi. İran etkisini vurgulamak için bir yetkili “Irak’ı şu an İran yönetiyor” şeklinde bir ifade dahi kullandı. Bu ifade abartılı gözükse de İran’ın rolünün fazlalığı ve Süleymaniyeli yetkililer nezdindeki algısını göstermesi açısından önemli idi. Süleymaniye’nin İran sınırında bir şehir olması itibari ile bunu doğal bir durum olarak değerlendirmek gerekir. Türkiye ile ilişkilere de önem veren yetkililer ve halk aradaki en büyük sorunun doğal olarak PKK olduğunu vurguluyor. Ancak bu sorunun kendilerini ve hatta Irak merkezi hükümetini aştığını dile getiriyor ve sorunu çözecek adres olarak ABD’yi gösteriyorlar.
Değişim Listesi’nin seçim başarısının doğuracağı en önemli sonuçlardan biri sadece milliyetçiliğe dayalı bir söylemle halkı kazanmanın artık zorlaşacağıdır. Erbil ve Süleymaniye’de bahsettiğimiz istikrar ve gelişme olgusu halkın hizmet ve iyi yönetim beklentisini artırmış gibidir. Bu nedenle önümüzdeki dönemde merkezi hükümet ile ilişkiler, tartışmalı bölgeler, Kerkük gibi büyük sorunlarda izlenecek yolun yanı sıra hizmet odaklı bir anlayışın Bölgesel Kürt Yönetimi ve özellikle Süleymaniye siyasetinde etkili olmaya başlamasını bekleyebiliriz.
Tuesday, August 18, 2009
Kuzey Irak Notları 2: Süleymaniye Gözlemleri
Northern Iraq Notes II: Sulaymaniyah Observations
The trip from Arbil to Sulaymaniyah takes 2.5 hours by shared taxi. The trip should be shorter, but passing through check points all the way to the city makes it longer. Since it’s a two lane road and the terrain is flat, you drive straight most of the time. On the way to Sulaymaniyah, you pass by Kirkuk without entering it, and the northern parts of the city can be seen there. You also pass the valuable oil fields in the Baba Gurgur region where the Kirkuk Oil Refinery is located. The oil fields, shooting their flames, are one of the causes of the current problems and conflicts in Kirkuk. The large number of lorries with Turkish plates was an important point that caught our attention during the trip. The vast majority of the lorries carrying goods come from Turkey. You can also see billboards advertising Turkish companies on the roadside.
Since we’re used to the situation in Arbil, we aren’t surprised to hear people speaking Turkish. One of the passengers in the taxi is Turkmen, another is a peshmarga who worked in Turkey for years and speaks Turkish very well, and the last is a person from Sulaymaniyah who knows little Turkish. So our observations concerning Sulaymaniyah began with the people in the taxi even before we arrived in the city. People in Sulaymaniyah are extremely comfortable discussing politics and criticizing politicians. They fearlessly criticize the KDP and PUK in a manner that we didn’t see in Arbil. They repeatedly denounce official bribery and corruption. These people probably want the “Change List” to win the regional assembly elections overwhelmingly, since that movement also tends to focus on the corruption and degeneration of the KDP and PUK. The citizens say that Arbil is oppressed, but that there is freedom in Sulaymaniyah, and you can talk to anyone. This gives us clues about the situation in Sulaymaniyah, as well as the rift between Sulaymaniyah and Arbil.
The first thing we notice as we enter Sulaymaniyah are posters for the various political parties hanging all over the place. As indicated during the trip, there is a more pluralist, democratic and comfortable atmosphere in Sulaymaniyah than in Arbil. For example, the day when the unofficial election results were announced, supporters of the “Kurdistan List” and vehicle convoys supporting the “Change List” were celebrating the results all together in the city. It would appear that the clashing voices had a negative effect on the security situation in the city. Some celebrations were boisterous enough to provoke the other party, and there was a bit of tension between partisans who had yet to accept their defeat. We found out that, for this reason, they took more security precautions in Sulaymaniyah than Arbil. The multi-party atmosphere in Sulaymaniyah is also reflected in press. The proponents of every political movement have their own media outlets. From interviews with the press and TV administrators supporting both the KDP and the “Change List” we have seen that they are free to criticize the government. That’s why we can say that the press is able to work in a relatively free environment.
In our interviews with Sulaymaniyah people, we found out that there is popular dissatisfaction due to the flow of investments to Arbil. A lot new modern construction is going on in Sulaymaniyah, although more active development was observed in Arbil. The statement of a high level authority concerning development in Sulaymaniyah was striking. He said, “Sulaymaniyah’s total budget used to be about 46 million dollars, and in 2009 46 million dollars were spent just for one project.”
Despite their losses in the elections, all the PUK authorities we interviewed said that the elections were a big gain for democracy. Probably, the reason for these statements isn’t only the development of democracy. We got the impression from interviews that the Change List formed by the PUK’s veteran high level leaders may reunite with the PUK in the medium term. Even if this unison doesn’t happen, the PUK see the presence of the Change List in the parliament as an instrument of superiority before the KDP since the Change List is composed of the veteran leaders of the PUK. That situation stems from the fact that the Change List is a movement closer to the PUK rather than the KDP. The PUK authorities state that they agree with the Change List on the policy to follow in important issues and the differences are just about the method. That opinion of the KDP authorities results from the fact that the Change List will reunite with them shortly, or even if it doesn’t reunite, it will tend to act in concert with them. However, the presence of the Change List as an independent and powerful movement, and becoming a party in the future, rather than reuniting with the PUK may start the process of questioning the PUK’s efficiency in Sulaymaniyah.
Iran has more influence on Sulaymaniyah than on Arbil. In the interviews, we discussed issues such as relations with Iran and the presence of groups supported by Iran in the border region. One of the authorities even said, “Iran is ruling Iraq at the moment,” to underline Iran’s influence. Although this claim seems exaggerated, it is important for showing Iran’s important role in the region and its perception by the authorities in Sulaymaniyah. Since Sulaymaniyah is located near the Iranian border, the situation there is normal. The authorities and the people giving great importance to their relations with Turkey show that the biggest problem is the PKK. Moreover, they say that this problem is beyond them, even beyond the Iraqi central government, and that the only power that can solve the problem is the USA.
One of the most important results of the Change List’s success in the elections is that it makes it harder to gain public trust by using nationalist propaganda. The stability and development in Arbil and Sulaymaniyah seems to increase people’s expectations with respect to public service and good governance. For this reason, along with the roadmap for big problems such as the relations with the central government, controversial regions and Kirkuk, we can expect the Kurdish Regional Government to focus on service, especially when it comes to Sulaymaniyah.
Wednesday, August 05, 2009
Kuzey Irak Notları 1: Erbil Gözlemleri
Bölgesel Kürt Yönetimi yerel meclisi ve devlet başkanlığı için 25 Temmuz 2009 tarihinde Irak’ın Erbil, Süleymaniye ve Dohuk vilayetlerinde seçimler düzenlenmiştir. Birçok ülkenin yanı sıra Türkiye de seçimlere 15 kişilik bir gözlemci ekibi göndermiştir. ORSAM olarak bizlerin de içinde olduğu Türk gözlemci ekibi, seçim sürecinin adil ve demokratik bir ortamda geçip geçmediğini takip etmiştir. Bu görevimizin yanı sıra bulunduğumuz şehirlerin sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamına ilişkin gözlemler yapma imkânımız da olmuştur. ORSAM olarak görev yerimiz olan Erbil’in yanı sıra seçim sonrası siyasi ortam ve sonuçların siyasal gruplar tarafından nasıl algılandığına ilişkin saha araştırması yapmak üzere Süleymaniye’de de bulunduk. Kuzey Irak Notları, birbirini takip eden yazılar şeklinde, siyasi analizlerden bağımsız olarak bu iki şehre ilişkin gözlemlerimizi içermektedir.
Erbil’de siyasi ortamın nispeten sakin ve güvenlik durumunun iyi olduğu söylenebilir. Seçim öncesi durumu 4 gün boyunca gözlemleme imkânı bulduğumuz şehirde renkli bir kampanya dönemi yaşanıyordu. Ancak çoklu bir ortamdan ziyade sadece Mesut Barzani ve “Kürdistan Listesi”nin propagandası yapılıyordu. Renkli kampanya ile kasıt her yerde parti ve lider posterlerinin asılı olması, sokaklarda kimi yerlerde toplanmış grupların şarkılı, danslı parti destek gösterileri, konvoylar halinde gezen araçlardı. Bölgede konuştuğumuz kişiler ilk kez bu denli renkli ve yoğun bir kampanya döneminin yaşandığını ifade ettiler. Bu da muhtemelen seçimlere ilk kez güçlü bir muhalefet adayı ile giriliyor olmasından kaynaklanıyordu. Kampanyalar çekincenin, tedirginliğin işareti olarak algılanıyor. Barzani’nin Erbil’de sahip olduğu etkinliğe rağmen muhalefetin varlığı KDP’yi gücünü gösterme, sokakları kontrol etme ve halkı etkileme arayışına yöneltmiş gibiydi. Seçimin sonuçları bu kaygıları doğrular nitelikte gerçekleşti. KYB’den kopan önemli isimlerin kurduğu ve partileşme sürecindeki “Değişim Listesi” Barzani-Talabani ittifakı karşısında sadece Erbil’de yüzde 20’ye yakın bir oy kazandı. Tek seslilik kampanyalardan, halkın siyasi görüşlerini ifade edebilme rahatlığına kadar her alanda kendini hissettiriyordu. Daha sonraki gözlemlerimizde bahsedeceğimiz üzere Süleymaniye’deki çok sesli ve nispeten rahat ortam Erbil’de bulunmuyor. Süleymaniye’de görüştüğümüz “Değişim Hareketi”nin üst düzey yöneticileri de Erbil’de kampanya yapmalarına fırsat verilmediğini bize ilettiler.
Erbil’in siyasi homojen yapısı güvenlik durumunu doğrudan etkilemiş durumda. Bölgenin en güvenli ve istikrarlı şehri Erbil. Kadınlar, çocuklar, gençler, aileler geç saatlere kadar sokaklarda rahatça dolaşabilmektedir. Erbil, güvenlik durumunun iyi olması ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin başkenti olması nedeniyle yatırımlardan en büyük payı alan şehir durumunda. Halktan öğrendiğimize göre Erbil 4 yıl öncesine göre hızlı bir gelişim göstermekte. Süleymaniye halkı da yatırımlarının çoğunluğunun Erbil’e kaydırılmasından dolayı tepki duymakta.
Şehirde üretime dayalı bir ekonomik hayat gözlenmemiştir. Devlet en büyük istihdam sağlayıcıdır ve bu nedenle halkın çoğunluğu memur pozisyonundadır. Gelirlerin büyük çoğunluğu petrole dayanmaktadır ve devletten bağımsız bir ekonomik yaşam bulunmamaktadır. Bu da Erbil’de siyasi gücü elinde bulunduran KDP’nin kaynak dağıtımı yolu ile halkın siyasal tercihlerini doğrudan etkileyebilmesine imkân tanımaktadır. Erbil’deki gezilerimiz sırasında ziyaret ettiğimiz bir meslek lisesinde 54 öğrenciye karşılık 92 eğitmenin görev yaptığı bilgisi verilmiştir. Bu da halkın siyasi tercihlerinin şekillendirilmesi için kaynakların ne kadar verimsiz olarak kullanıldığının en güzel örneklerinden biridir. Halkı kazanma dışında üretimin zayıf olması da bu tarz bir kaynak dağılımını mecbur kılmış gibi gözükmektedir.
Erbil’de son derece canlı bir ekonomik yaşam göze çarpmaktadır. Kaldığımız otelin penceresinden baktığımız zaman gözümüze ilk çarpan yapımı süren birçok inşaat olmuştur. Şehir beklentilerin üstünde bir gelişmişlik düzeyine sahiptir. Erbil; bol şeritli düzgün yolları, bulvarları ve yeşil alanları ile şehir planlama açısından iyi durumdadır. Kullanılan ve yapımı süren birçok modern alışveriş merkezinde canlı bir sosyal ve ekonomik yaşam mevcuttur. Bunun yanı sıra birçoğunu Türk firmalarının yaptığı modern rezidans ve sitelerin inşaatı da sürmektedir. Tabi bu gelişmişliği Irak’ın kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekmektedir. Yoksa Erbil’in temizlik, düzen, altyapı, belediyecilik, gelişmişlik ve zenginlik açısından ileri seviyede olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak hızlı ve olumlu yönde bir değişimin varlığı da gerçektir.
Bu yeni istikrar ve gelişme olgusu halkın siyaset algısında da önemli bir değişim yaratmıştır. Artık kaybedecek çok şeyi olduğunu düşünen ve çatışmalardan bıkan halk mevcut ortamı bozacak bütün gelişmelere tepkiyle yaklaşıyor. Çatışmacı siyaset anlayışından ziyade istikrarı koruyan ve gelişimi sürdüren bir ortam arzusundalar. Ancak bu anlamda da kaygıları bulunuyor. Özellikle Araplar ile aralarındaki ayrılığın derin boyutlara ulaştığı görülmüştür. Araplara kesinlikle güvenmediğini ifade eden halk, ABD askerlerinin çekilmesi sonrasında Araplar ile iç çatışma yaşanmasından endişe duyuyor. Halktan görüştüğüz bazı kişiler Erbil plakalı bir araçla hemen yanı başlarındaki Musul şehrine gitmelerinin imkânsız olduğunu söylemiştir. Erbil şehri girişindeki kontrol noktasında da Araplar için ayrı bir arama bölgesi oluşturulmuştur. Kürtler ve diğer yabancılar nispeten basit bir aramadan geçerken diğer bölümde Araplar son derece detaylı bir aramaya maruz kaldıktan sonra Erbil şehrine girebilmektedir.
Erbil’in sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamında Türkiye izlerine sıkça rastlamak mümkündür. Her şeyden önce sokağa, alışverişe çıktığınız zaman Türkçe konuşabilen birilerine kesinlikle rastlayabilirsiniz. Şehirde Türkmenlerin sayısı oldukça fazla ve esnafın büyük çoğunluğu Türkmenlerden oluşmakta. Bazıları çok iyi Türkçe konuşamamakla birlikte çoğunluğu bizlerle rahat bir şekilde anlaşabilmektedir. Türkçenin halen nasıl korunduğunu sorduğumuzda aile arasında tamamen Türkçe konuşulduğunu ifade etmektedirler. Ayrıca Erbil’de 5 adet Türkmen Okulu bulunuyor ve derslerin yarısı Türkçe olarak okutuluyor. Kültürel yaşama baktığınızda da Türkiye izleri her yerde karşınıza çıkıyor. Türk sanatçıların, sinemasının Erbil’de çok sevildiğine şahit oluyoruz. Şehrin ve bölgenin en popüler sanatçısı muhtemelen İbrahim Tatlıses. Zira taksilerde, restoranlarda İbrahim Tatlıses şarkılarını belki Türkiye’de olduğundan daha fazla dinleme imkânına sahipsiniz. Sokak gezilerimiz sırasında alışveriş merkezlerinden birinin dışına kurulan sineme perdesinde İbrahim Tatlıses ve Hülya Avşar’ın 1980’lerde çekilmiş eski bir filminin oynatıldığına şahit olduk. Halk bu eski filmi ilgiyle izlemekteydi. Bunun yanı sıra diğer birçok Türk sanatçının da Erbil’de yakından takip edildiğini görüyorsunuz. Arap Dünyası’nı saran Türk dizileri çılgınlığı Kuzey Irak’ı da etkisi altına almış durumda. Doğrudan Türk kanalları ya da Arap kanallarında yayınlanan Türk dizileri büyük ilgi çekiyor ve dizi oyuncuları Ortadoğu’da olduğu gibi burada da çok seviliyor. Bu arada doğrudan Türk kanallarının izleniyor olmasının bölgede Türkçenin kullanımı ve yayılması açısından önemli etkileri olduğunu belirtmek gerekir. Zira Türkçe bilen bazı kişilere nasıl konuşabildiklerini sorduğumuzda Türk kanalları aracılığı ile az da olsa Türkçe öğrendikleri yanıtını aldık. Ve belki de Türkiye’nin Erbil’deki etkinliğini en açık hissedebileceğiniz alan ekonomi. Elektronik, beyaz eşya, mobilya, tekstil gibi alanlarda faaliyet gösteren çeşitli Türk markalarının hemen her yerde bayileri bulunuyor ve girdiğiniz birçok mekânda bu ürünlerin kullanıldığını görebiliyorsunuz. Bunun yanı sıra marketlerde Türk markaları yoğun olarak satılıyor. Erbil’in ünlü Kayseri çarşına gittiğiniz zaman satılan aksesuar ve tekstil ürünlerine yakından baktığınızda çoğunluğunun Türkiye’den geldiğini anlıyorsunuz. Türk ürünleri halk arasında kalitesi ile ön plana çıkmış durumda ve Türk malı kullanmak bir itibar unsuru olarak görülüyor. Yaptığımız görüşmelerde birçok Türk inşaat şirketinin Erbil’in değişen yüzünde öncü rol oynadıkları bilgisi veriliyor ki bunu şehri gezerken tespit etmeniz de mümkün . Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları içinde Türk firmalarının yaklaşık 4 milyar dolarlık yatırımı bulunuyor ve inşaat bu miktar içinde önemli bir orana sahip.
Erbil’deki tüm bu Türkiye izlerini bir araya getirdiğiniz zaman şöyle bir tablo ortaya çıkabiliyor: Türk firmalarının yaptığı bir alışveriş merkezindeki restoranda, çalan İbrahim Tatlıses şarkısı eşliğinde çalışana Türkçe sipariş verip Türk markası içeceğinizi yudumlarken kendinizi halen Türkiye’de zannettiğiniz anlar olabiliyor. Şehir gerçekten birçok anlamda Türkiye ile iç içe geçmiş durumda. Erbil halkının Türkiye algısında da son yıl içinde olumlu değişimler yaşandığı söyleniyor. Her şeyden önce bizler Erbil sokaklarında Türkiye’den gelen kişiler olarak son derece rahat dolaşabilme imkânına sahip olduk. Hatta çoğu zaman Türkiye’den gelmemiz ekstra ilgi ve yakınlığa da neden oldu. Ancak bu algı siyaset ve güncel gelişmelere bağlı olarak hemen değişmeye müsaittir. Edindiğimiz izlenim halkın düşüncelerinin güncel gelişmelerden doğrudan etkilendiği yönündedir. Yani Türkiye ile ilişkilerde yaşanan herhangi bir olumlu gelişme, açıklama algıyı pozitif yönde etkilerken, Kuzey Irak’a operasyon, siyasi gerginlik bakışın değişmesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla şu anki olumlu Türkiye algısının gelişen ilişkilere bağlı dönemsel bir olgu olduğunu belirtmek gerekir. Değişen algının ötesinde Erbil halkının yaşam tarzı olarak kendine Türkiye’yi model aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Halktan bu yönde bir ifade duymamış olmakla birlikte görüştüğümüz birçok yetkili siyaseten ne İran ne de Suriye’nin kendileri için çıkış olmayacağını, Türkiye’nin gelişmiş ekonomisi, Batı ile sınır olması, Avrupa Birliği ile ilişkileri ve yaşam tarzı ile kendileri için tek çıkış kapısı olduğunu ifade etmiştir. Halkın da son yılların getirdiği refah ile beraber Türkiye’dekine benzer bir yaşam tarzına daha yaklaştığı söylenebilir. Modern alışveriş merkezlerindeki canlı ortam, toprak evlerden modern residans ve sitelere taşınmaya başlayan halk, yeni ve lüks arabalarla gezen insanlar bunun örnekleridir. Dolayısıyla son yıllarda Türkiye’nin Ortadoğu’da artan “yumuşak gücü”nün Erbil’de de etkisini hissettirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Sonuç olarak, Erbil’de beklentilerimiz ve algılarımızdan farklı bir gerçeklikle karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Türkiye’nin kendi iç sorunlarını çözmesi ve PKK konusunun bir sorun olmaktan çıkması ile bölgeye çok daha geniş boyutlu bir açılım yapabilmenin altyapısının hazır olduğu görülmüştür.