Hamas’ın Filistin’de demokratik seçimler sonucu iktidara gelmesi kendileri açısından önemli bir başarı olsa da, örgütün kendini sorgulamasına neden olan bir süreç başlatmıştır. Daha önce yönetimde olmamanın verdiği “sorumsuzlukla” rahat hareket eden Hamas, varlık nedenini oluşturan söylem ve eylemlerinde değişim baskısı altındadır. İsrail’in varlığını temelden reddeden ve şiddet eylemlerini meşru mücadele aracı olarak gören örgütün artık kendini iktidara taşıyan halka karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Hamas iki seçenekli bir ikilem içindedir : “Terör örgütü” olarak kalmak ya da “meşru bir siyasal parti” olmak. Hamas’ın geleceğini, bu iki seçenek arasında vereceği kararlar belirleyecektir. Bu süreçte örgüt “sınavlar vermekte, çeşitli testlere sokulmaktadır”.
Hamas ilk sınavında Tel Aviv’deki intihar saldırılarına “meşru direniş” tepkisi vererek en azından Batı ve İsrail açısından başarısız oldu. İkincisi ise, İsrail’in Gazze’de Filistinli sivillerin de ölümüyle sonuçlanan roket saldırılarıydı. Hamas bu sefer belki de çok akıllı davranarak karşılık vermeme yolunu seçecek gibi görünmektedir. Şimdi Hamas’ı çok daha önemli ve zor bir sınav beklemektedir.
Bu sefer örgüt üzerindeki baskılar içeriden yoğunlaşmaktadır. Filistin’in içinde bulunduğu kriz ortamı çok taraflı bir ulusal diyalog süreci başlattı. İsrail hapishanesinde bulunan El Fetih liderlerinden Mervan Barguti öncülüğünde, Hamas ve İslami Cihat gibi diğer örgüt üyelerinin de hazırlayıp imzaladığı bir belge oluşturuldu. Belge temel olarak “1967 yılında işgal edilen topraklarda Kudüs başkentli Filistin devleti kurulması, Hamas ve İslami Cihat’ın Filistin Kurtuluş Örgütü’ne katılımı, iç çatışmalara son verilerek millî birliğin korunması” gibi konuları içermektedir. Ancak kritik konu İsrail’le müzakerelere başlanmasıdır. Bu, İsrail devletinin tanınması anlamına geliyor ki, bu da Hamas’ı en çok köşeye sıkıştıran konu. Devlet Başkanı Mahmut Abbas belgeyi referanduma götüreceğini açıklamış ve tarih olarak eğer bir erteleme olmazsa 26 Temmuz’u belirlemiştir.
Mahmut Abbas’ın belgeyi referanduma götürmekteki amacı, İsrail’in tanınmasında halkın desteğini kazanmaktır. Referandum, halkın neden Hamas’a oy verdiğinin de bir göstergesi olacak ve bir anlamda örgüt için güven oylamasına dönüşecektir. Yani ideolojik nedenlerden mi, yoksa pragmatik nedenlerden mi Hamas’ın iktidara taşındığı ortaya çıkacaktır. Benim görüşüme göre, Filistin halkı Hamas’ı ideolojik nedenlerden çok, pragmatik nedenlerden seçmiştir. Yani İslamcı bir örgüt olduğu için değil, daha iyi ekonomik ve sosyal imkânlar sağlayacağını düşündükleri için oy vermişlerdir. Halkın beklentisine karşılık ilk aylarda Hamas’ın performansı pek de başarılı değildir. Hamas’ın uluslararası toplumdaki konumu nedeniyle Filistin’e yapılan dış yardımlar kesilmiştir. Filistin ekonomisi büyük ölçüde dışa bağımlıdır ve bir anlamda bu sayede ayakta kalabilmektedir. Yönetim, kriz nedeniyle çalışanların maaşlarını ödeyememekte, hatta zaman zaman yiyecek sıkıntısı dahi ortaya çıkmaktadır. Bu noktada halkın, bu durumun sorumluluğunu kime yükleyeceği önemlidir. Çünkü konu sadece Batı’nın Hamas yönetimini boykot etmesi ve yardımları kesmesi değildir. Filistinliler, Hamas’ı iktidara geldikten sonra değişime direnmesinden ve krizi tırmandırmasından sorumlu tutabilirler. Bu da Hamas’a verilen desteğin azalmasına ve halkla Hamas’ın karşı karşıya gelmesine neden olabilir. Esasen fon kozu da tam da bu nedenle kullanılıyordu: Hamas’ı içeriden baskı altına alıp değişime zorlamak. Eğer Hamas’ın seçilmesi gerçekten yukarıda ifade edilen nedenlere bağlı ise, beklentileri İsrail’le kriz çıkararak, şiddete başvurarak karşılayamayacaktır. Referandum, halkın bu isteğini ortaya koyacaktır. Dolayısıyla belgeye destek verilmesi daha olası gözükmektedir. Yani halk da Hamas’a değişmesi yönünde bir mesaj verecektir.
Son zamanlarda Filistin’de farklı gruplar arasındaki ayrım, şiddet içeren boyutlara ulaşmıştır. Abbas’ın bir diğer amacı da, belgeye halk desteği sağlayarak farklı grupları tek bir çatı altında toplamak olabilir. Bunlara ek olarak, dile getirilmese de, Hamas’ı iktidardan düşürmek için yeni meclis seçimlerini zorlamak Abbas ve El Fetih’in amaçlarından biri olabilir. Ancak, referandumun gerçekleşmeme olasılığı da bulunmaktadır. Öncelikle Hamas, engellemek için tüm yasal ve siyasal yolları deneyecektir. Yeni bir şiddet dalgası yine referandumu engelleyebilir. Eğer gerçekleşirse, kamuoyu araştırmaları Filistinlilerin yüzde 85’inin referandumda belgenin kabulü yönünde oy vereceğini göstermektedir.
Mahkûmlar belgesinin kabul edilmesinin Hamas’ı büyük bir ikileme sokacağı kesin. Bu ikilem iki açıdan oluşacaktır: Hamas seçimle işbaşına gelmiş bir yönetimdir. Demokratik geleneklere saygı gösterme sorumluluğu altına girmiştir. Dolayısıyla ilk sorunu, referandumdan çıkacak sonuca saygı gösterme konusunda yaşayacaktır. İkincisi ise tam da bu saygı gösterme noktasında ortaya çıkacak ki, o da Hamas’ın kendi ideolojisini ve söylemlerini sorgulaması olacaktır: yani İsrail’in varlığını tanıma. Bu nedenlerle, yapılabilirse referandum sonunda Filistin’de bir iktidar değişikliği yaşanabilir.
Hamas’ın gerçekten köşeye sıkıştığı bu dönemde, Filistin’de iç savaş senaryoları gündemdedir. Referandum öncesinde, ya da çıkacak sonuca göre sonrasında, gerçekten El Fetih ile Hamas arasındaki anlaşmazlıkların çatışmaya dönüşmesi ihtimali bulunmaktadır. İsrail dahil tüm taraflar açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı için bu senaryonun gerçekleşme olasılığı düşük görünmektedir. En büyük zararı kuşkusuz Filistin halkı ve mücadelesi görecektir. Dışarıya karşı daha güçlü durmak için birlik gerekirken, tüm enerjilerini içeride harcayacaklardır. Ulusal birliğin sağlanması amacını da taşıyan referandum, ters sonuç yaratmış olacaktır.
Son olarak İsrail açısından bakılırsa, belge içerik olarak fazla bir anlam ifade etmemektedir. İsrail’in gündemi tek taraflı çekilme planıdır ve Başbakan Olmert bu plana destek arayışındadır. Esasen Hamas’ın iktidarı bir anlamda İsrail’in işine gelmektedir. Böylece tek taraflı planını uygulayabilmek için herkese müzakere edebileceği bir Filistin tarafının olmadığını gösterme imkânına kavuşmaktadır. Referandumdan destek çıkması, daha önce belirtildiği gibi, Filistin halkının İsrail’in ortadan kalkmasını istemediğini göstereceği ve bir ihtimal Hamas’ın iktidardan inmesiyle sonuçlanacağı için, İsrail’i zor bir konuma sokabilir. Bu sefer İsrail’in üzerinde, tek taraflı planını uygulamaması yönünde baskı oluşacaktır.
Hamas ilk sınavında Tel Aviv’deki intihar saldırılarına “meşru direniş” tepkisi vererek en azından Batı ve İsrail açısından başarısız oldu. İkincisi ise, İsrail’in Gazze’de Filistinli sivillerin de ölümüyle sonuçlanan roket saldırılarıydı. Hamas bu sefer belki de çok akıllı davranarak karşılık vermeme yolunu seçecek gibi görünmektedir. Şimdi Hamas’ı çok daha önemli ve zor bir sınav beklemektedir.
Bu sefer örgüt üzerindeki baskılar içeriden yoğunlaşmaktadır. Filistin’in içinde bulunduğu kriz ortamı çok taraflı bir ulusal diyalog süreci başlattı. İsrail hapishanesinde bulunan El Fetih liderlerinden Mervan Barguti öncülüğünde, Hamas ve İslami Cihat gibi diğer örgüt üyelerinin de hazırlayıp imzaladığı bir belge oluşturuldu. Belge temel olarak “1967 yılında işgal edilen topraklarda Kudüs başkentli Filistin devleti kurulması, Hamas ve İslami Cihat’ın Filistin Kurtuluş Örgütü’ne katılımı, iç çatışmalara son verilerek millî birliğin korunması” gibi konuları içermektedir. Ancak kritik konu İsrail’le müzakerelere başlanmasıdır. Bu, İsrail devletinin tanınması anlamına geliyor ki, bu da Hamas’ı en çok köşeye sıkıştıran konu. Devlet Başkanı Mahmut Abbas belgeyi referanduma götüreceğini açıklamış ve tarih olarak eğer bir erteleme olmazsa 26 Temmuz’u belirlemiştir.
Mahmut Abbas’ın belgeyi referanduma götürmekteki amacı, İsrail’in tanınmasında halkın desteğini kazanmaktır. Referandum, halkın neden Hamas’a oy verdiğinin de bir göstergesi olacak ve bir anlamda örgüt için güven oylamasına dönüşecektir. Yani ideolojik nedenlerden mi, yoksa pragmatik nedenlerden mi Hamas’ın iktidara taşındığı ortaya çıkacaktır. Benim görüşüme göre, Filistin halkı Hamas’ı ideolojik nedenlerden çok, pragmatik nedenlerden seçmiştir. Yani İslamcı bir örgüt olduğu için değil, daha iyi ekonomik ve sosyal imkânlar sağlayacağını düşündükleri için oy vermişlerdir. Halkın beklentisine karşılık ilk aylarda Hamas’ın performansı pek de başarılı değildir. Hamas’ın uluslararası toplumdaki konumu nedeniyle Filistin’e yapılan dış yardımlar kesilmiştir. Filistin ekonomisi büyük ölçüde dışa bağımlıdır ve bir anlamda bu sayede ayakta kalabilmektedir. Yönetim, kriz nedeniyle çalışanların maaşlarını ödeyememekte, hatta zaman zaman yiyecek sıkıntısı dahi ortaya çıkmaktadır. Bu noktada halkın, bu durumun sorumluluğunu kime yükleyeceği önemlidir. Çünkü konu sadece Batı’nın Hamas yönetimini boykot etmesi ve yardımları kesmesi değildir. Filistinliler, Hamas’ı iktidara geldikten sonra değişime direnmesinden ve krizi tırmandırmasından sorumlu tutabilirler. Bu da Hamas’a verilen desteğin azalmasına ve halkla Hamas’ın karşı karşıya gelmesine neden olabilir. Esasen fon kozu da tam da bu nedenle kullanılıyordu: Hamas’ı içeriden baskı altına alıp değişime zorlamak. Eğer Hamas’ın seçilmesi gerçekten yukarıda ifade edilen nedenlere bağlı ise, beklentileri İsrail’le kriz çıkararak, şiddete başvurarak karşılayamayacaktır. Referandum, halkın bu isteğini ortaya koyacaktır. Dolayısıyla belgeye destek verilmesi daha olası gözükmektedir. Yani halk da Hamas’a değişmesi yönünde bir mesaj verecektir.
Son zamanlarda Filistin’de farklı gruplar arasındaki ayrım, şiddet içeren boyutlara ulaşmıştır. Abbas’ın bir diğer amacı da, belgeye halk desteği sağlayarak farklı grupları tek bir çatı altında toplamak olabilir. Bunlara ek olarak, dile getirilmese de, Hamas’ı iktidardan düşürmek için yeni meclis seçimlerini zorlamak Abbas ve El Fetih’in amaçlarından biri olabilir. Ancak, referandumun gerçekleşmeme olasılığı da bulunmaktadır. Öncelikle Hamas, engellemek için tüm yasal ve siyasal yolları deneyecektir. Yeni bir şiddet dalgası yine referandumu engelleyebilir. Eğer gerçekleşirse, kamuoyu araştırmaları Filistinlilerin yüzde 85’inin referandumda belgenin kabulü yönünde oy vereceğini göstermektedir.
Mahkûmlar belgesinin kabul edilmesinin Hamas’ı büyük bir ikileme sokacağı kesin. Bu ikilem iki açıdan oluşacaktır: Hamas seçimle işbaşına gelmiş bir yönetimdir. Demokratik geleneklere saygı gösterme sorumluluğu altına girmiştir. Dolayısıyla ilk sorunu, referandumdan çıkacak sonuca saygı gösterme konusunda yaşayacaktır. İkincisi ise tam da bu saygı gösterme noktasında ortaya çıkacak ki, o da Hamas’ın kendi ideolojisini ve söylemlerini sorgulaması olacaktır: yani İsrail’in varlığını tanıma. Bu nedenlerle, yapılabilirse referandum sonunda Filistin’de bir iktidar değişikliği yaşanabilir.
Hamas’ın gerçekten köşeye sıkıştığı bu dönemde, Filistin’de iç savaş senaryoları gündemdedir. Referandum öncesinde, ya da çıkacak sonuca göre sonrasında, gerçekten El Fetih ile Hamas arasındaki anlaşmazlıkların çatışmaya dönüşmesi ihtimali bulunmaktadır. İsrail dahil tüm taraflar açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı için bu senaryonun gerçekleşme olasılığı düşük görünmektedir. En büyük zararı kuşkusuz Filistin halkı ve mücadelesi görecektir. Dışarıya karşı daha güçlü durmak için birlik gerekirken, tüm enerjilerini içeride harcayacaklardır. Ulusal birliğin sağlanması amacını da taşıyan referandum, ters sonuç yaratmış olacaktır.
Son olarak İsrail açısından bakılırsa, belge içerik olarak fazla bir anlam ifade etmemektedir. İsrail’in gündemi tek taraflı çekilme planıdır ve Başbakan Olmert bu plana destek arayışındadır. Esasen Hamas’ın iktidarı bir anlamda İsrail’in işine gelmektedir. Böylece tek taraflı planını uygulayabilmek için herkese müzakere edebileceği bir Filistin tarafının olmadığını gösterme imkânına kavuşmaktadır. Referandumdan destek çıkması, daha önce belirtildiği gibi, Filistin halkının İsrail’in ortadan kalkmasını istemediğini göstereceği ve bir ihtimal Hamas’ın iktidardan inmesiyle sonuçlanacağı için, İsrail’i zor bir konuma sokabilir. Bu sefer İsrail’in üzerinde, tek taraflı planını uygulamaması yönünde baskı oluşacaktır.
No comments:
Post a Comment