İran lideri Ahmedinejat, Lübnan’a tarihi nitelikte bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Lübnan, İran dış politikasında merkezi öneme sahip olmasına rağmen Ahmedinejat Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasından bu yana ilk kez Lübnan’a ayak basmıştır.
Ahmedinejat, bölge ve dünya tarafından yakından takip edilen ziyareti sırasında Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman, Başbakan Saad Hariri ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile bir araya gelmiştir. Ziyaretinin ikinci gününde ise Beyrut’ta İran Büyükelçiliği’nde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ile görüşmüştür. Ziyaret sırasında İran ve Lübnan arasında ekonomik ve doğal kaynaklar alanında işbirliğini öngören anlaşmalar imzalanmıştır. İran, su ve enerji projelerine finansman desteği verme konusunda taahhütte bulunmuştur. Bunun yanı sıra Lübnan ordusu ile silah anlaşması imzalanması gibi işbirliği olanakları ele alınmıştır.
İran lideri ziyaretinin ikinci gününde, 2006 Savaşı’nda Hizbullah-İsrail çatışmalarına sahne olan Güney Lübnan’daki Bint Jbeil kentini ziyaret etmiştir. Bu kent savaş ertesinde İran’ın mali yardımları ile yeniden inşa edilen birçok yerleşim birimlerinden biridir. Ahmedinejat bir futbol stadyumunda binlerce Şii Lübnanlı önünde İsrail’e sadece birkaç kilometre uzaklıkta yaptığı konuşmada sert mesajlar vermiştir. İranlı lider “direnişiniz, sabrınız ve azminizin tüm düşman tankları ve uçaklarından daha güçlü olduğunu kanıtladınız. Tüm dünya şunu bilmelidir ki Siyonistler yok olacaktır” ifadelerini kullanmıştır. Muhtemelen İsrail, sınırlarının sadece dört kilometre ötesinde binlerce kişinin İran bayrakları sallayarak dinlediği bu sert İsrail karşıtı konuşmayı kaygı ile takip etmiştir. Bu durum İran’ın İsrail sınırlarına Şii Lübnanlılar vasıtasıyla uzanmasını göstermesi açısından son derece önemlidir.
Ahmedinejat’ın ziyareti Lübnan halkı ve siyasileri arasındaki bölünmeyi belirgin şekilde ortaya koymuştur. Lübnanlı Şiiler, Hizbullah ve Emel Hareketi ziyareti büyük sevinçle karşılarken, Sünniler ve Saad Hariri’nin liderlik ettiği Gelecek Hareketi ziyareti kaygıyla takip etmiştir. Bu yaklaşım farklılığı Ahmedinejat’ın havaalanında Hizbullah milletvekilleri ve Emel lideri Nebih Berri tarafından karşılanmasından Beyrut sokaklarında sadece Şiilerin destek gösterileri altında dolaşmasına kadar net olarak görülmüştür. Ziyaret boyunca Beyrut’un ve Güney Lübnan’ın her köşesinde İran bayrakları, Humeyni ve Ali Hamaney posterleri asılı kalmıştır. Hizbullah’a bağlı Al-Manar televizyonu ziyarete ilişkin yayınlarında Ahmedinejat’ı “lider ve patron (master)” olarak tanımlamıştır. İran liderinin karşılanış biçimi, İran’ın Lübnan’daki etkinliğini göstermesi açısından da önemlidir. Ziyaretin ülkedeki Şiiler ve Hizbullah üzerinde olumlu etkisinin olacağı ve bu kesimleri cesaretlendireceğini söylemek mümkündür.
Ziyaret, Şiiler dışında kalan kesimler üzerinde ise kaygıya neden olmuştur. Sünnilerin çoğunlukta olduğu Trablus kentine asılan Ahmedinejat posterlerinin üzerine çarpı işaretleri çizilmiş, Sünni halk ziyareti “Lübnan’a değil Hizbullah’a gerçekleştirilmiş” olarak değerlendirmiştir. Siyasal alanda ise başta 14 Mart İttifakı olmak üzere ziyarete tepki gelmiş, koalisyon koordinatörü Fares Souaid, “ziyaret ile Beyrut’un, İran’ın etkisi altında ve Akdeniz’de bir İran üssü olduğunun” ima edilmeye çalışıldığını belirtmiştir.
İran lideri ziyareti öncesinde S. Arabistan, Suriye ve Ürdün liderlerini arayarak “ülkedeki ortamı germek veya Hizbullah’ın kontrolü ele geçirmesini sağlamaya yardımcı olmak gibi bir amacının olmadığını” belirtse de Lübnan ziyareti Arap rejimlerinde rahatsızlık yaratmıştır. Suriye dışındaki Arap ülkeleri açısından bakıldığında ziyaret iki açıdan kaygı unsurudur. Birincisi Şiilik ekseninde Ortadoğu’da artan İran etkinliğinden çekinilmektedir. İkinci neden içsel kaygılara dayanmaktadır. Hizbullah’ın yükselişinin, İran desteği ile Sünni Arap çoğunluğun bulunduğu ülkelerde silahlı Şii grupların ortaya çıkmasını cesaretlendireceğinden endişe duyulmaktadır.
Ziyareti en yakından takip eden ülkeler ise kuşkusuz ABD ve İsrail olmuştur. ABD, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley aracılığı ile ziyaretten duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir. Crowley, “İran’ın Hizbullah gibi örgütlerle kurduğu ilişki vasıtası ile Lübnan’ın egemenliğini zayıflattığını” belirtmiş ve geziyi “provokasyon” olarak nitelendirilmiştir. İsrail Başbakanı Netanyahu ise ziyareti “Lübnan, İran rejiminin bir uzantısı haline dönüşüyor” sözleri ile yorumlamıştır. Bu yaklaşım tam resmi yansıtmamakla birlikte, İsrail algılamasını göstermesi ve Lübnan’ın ne derece İran kontrolüne geçtiğini göstermesi açısından önemlidir.
Ziyareti her şeyden önce Suudi Arabistan Kralı Abdullah ve Suriye Lideri Beşar Esad’ın ağustos ayı içinde gerçekleşen tarihi Beyrut ziyaretine bir karşılık olarak görmek gerekmektedir. 2006 İsrail-Lübnan Savaşı’nın ardından sürekli gerilen Suudi Arabistan-Suriye ilişkileri son bir yıl içinde yumuşama eğilimi içine girmişti. Bu sürecin son ayağını ise tartışmanın merkezinde yer alan Lübnan’a iki ülke liderinin düzenlediği ortak ziyaret oluşturmuştu. Suudi Arabistan açısından bu ziyaret, Lübnan’da İran etkinliğinin Hizbullah vasıtasıyla gittikçe artması sürecini Suriye aracılığı ile dengeleme çabasıydı. Suriye açısından ise, İran ve Hizbullah ile yakın ilişki içinde olsa da uzun bir dönem kendisinin kontrolünde olan ve 2005 sonrasında rolünü İran’a kaptırmaya başlayan Suriye’nin eski rolünü Suudi Arabistan desteği ile yeniden kazanma çabası olarak yorumlanabilirdi. İran, ziyaret ile iki ülkenin bu çabasına karşılık Lübnan’daki rolünü koruyacağı mesajını vermektedir. Lübnan’daki taraftarlarına desteğinin devam edeceğini göstermeye ve safları sıkılaştırmaya çalışmaktadır. Ziyaret, Şii halk ve Hizbullah’a verilen desteğin artarak devam edeceğinin de göstergesidir. İran, Hizbullah’ın arkasında olduğunu göstererek örgütün ülke içindeki konumunu da güçlendirmeyi amaçlamaktadır.
İran, ikinci olarak İsrail ve ABD’ye mesaj vermeye çalışmaktadır. Ahmedinejat ziyaretinin ikinci gününde Lübnanlı Şiilerin yoğun olarak yaşadığı Güney Lübnan bölgesine giderek ülkesinin İsrail sınırlarına dayandığını göstermeye çalışmaktadır. İran’ın Hizbullah vasıtasıyla İsrail karşısında sağladığı etkinlik, İsrail ve Amerika açısından en başta gelen caydırıcı güçtür. İran, olası bir İsrail-ABD saldırısı ya da nükleer silah üretimi iddiası nedeniyle baskıların yoğunlaşması durumunda verilecek ilk karşılık Hizbullah üzerinden olacaktır. İran, Ahmedinejat’ın Güney Lübnan ziyareti ile bu mesajı daha vurgulu bir şekilde vermeye çalışmaktadır.
Ahmedinejat’ın ziyareti zamanlama açısından da kritik bir dönemde gerçekleşmektedir. 2005 yılında Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesini araştırmak için Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Lübnan Özel Mahkemesi yakın zamanda iddianamesini açıklayacaktır. Hizbullah iddianamede büyük ihtimalle suikasttan sorumlu tutulacaktır. Böyle bir gelişme yaklaşık iki yıldır nispeten sakin bir dönem geçiren Lübnan’da istikrarın yeniden bozulmasına neden olacaktır. Ülkede bir Sünni-Şii çatışmasını tetiklemesinin yanında ulusal birlik hükümetinin de devrilmesine yol açabilir. Hizbullah bu mahkemenin tamamen siyasal amaçlı olarak hareket ettiğini savunmaktadır. Örgüt, Lübnan hükümetinin mahkemeyi tanımadığını açıklamasını istese de bu pek mümkün gözükmemektedir. Saad Hariri liderliğindeki hükümette 14 Mart İttifakı’nın ağırlığı bulunmaktadır ve bu kesim Lübnan Özel Mahkemesi ile işbirliği yapılmasını istemektedir. İran liderinin ziyaretinin, Hizbullah üzerindeki baskıların artmasının beklendiği bir dönemde gerçekleşiyor olması anlamlıdır. İran böylece Hizbullah’ın Hariri soruşturması nedeniyle herhangi bir zayıflatılma girişimine engel olmaya çalışmakta ve Hizbullah’ın üzerine gidilmesi durumunda ülkede istikrarsızlığın baş gösterebileceği mesajını da vermeye çalışmaktadır.
Ahmedinejat, bölge ve dünya tarafından yakından takip edilen ziyareti sırasında Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman, Başbakan Saad Hariri ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile bir araya gelmiştir. Ziyaretinin ikinci gününde ise Beyrut’ta İran Büyükelçiliği’nde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ile görüşmüştür. Ziyaret sırasında İran ve Lübnan arasında ekonomik ve doğal kaynaklar alanında işbirliğini öngören anlaşmalar imzalanmıştır. İran, su ve enerji projelerine finansman desteği verme konusunda taahhütte bulunmuştur. Bunun yanı sıra Lübnan ordusu ile silah anlaşması imzalanması gibi işbirliği olanakları ele alınmıştır.
İran lideri ziyaretinin ikinci gününde, 2006 Savaşı’nda Hizbullah-İsrail çatışmalarına sahne olan Güney Lübnan’daki Bint Jbeil kentini ziyaret etmiştir. Bu kent savaş ertesinde İran’ın mali yardımları ile yeniden inşa edilen birçok yerleşim birimlerinden biridir. Ahmedinejat bir futbol stadyumunda binlerce Şii Lübnanlı önünde İsrail’e sadece birkaç kilometre uzaklıkta yaptığı konuşmada sert mesajlar vermiştir. İranlı lider “direnişiniz, sabrınız ve azminizin tüm düşman tankları ve uçaklarından daha güçlü olduğunu kanıtladınız. Tüm dünya şunu bilmelidir ki Siyonistler yok olacaktır” ifadelerini kullanmıştır. Muhtemelen İsrail, sınırlarının sadece dört kilometre ötesinde binlerce kişinin İran bayrakları sallayarak dinlediği bu sert İsrail karşıtı konuşmayı kaygı ile takip etmiştir. Bu durum İran’ın İsrail sınırlarına Şii Lübnanlılar vasıtasıyla uzanmasını göstermesi açısından son derece önemlidir.
Ahmedinejat’ın ziyareti Lübnan halkı ve siyasileri arasındaki bölünmeyi belirgin şekilde ortaya koymuştur. Lübnanlı Şiiler, Hizbullah ve Emel Hareketi ziyareti büyük sevinçle karşılarken, Sünniler ve Saad Hariri’nin liderlik ettiği Gelecek Hareketi ziyareti kaygıyla takip etmiştir. Bu yaklaşım farklılığı Ahmedinejat’ın havaalanında Hizbullah milletvekilleri ve Emel lideri Nebih Berri tarafından karşılanmasından Beyrut sokaklarında sadece Şiilerin destek gösterileri altında dolaşmasına kadar net olarak görülmüştür. Ziyaret boyunca Beyrut’un ve Güney Lübnan’ın her köşesinde İran bayrakları, Humeyni ve Ali Hamaney posterleri asılı kalmıştır. Hizbullah’a bağlı Al-Manar televizyonu ziyarete ilişkin yayınlarında Ahmedinejat’ı “lider ve patron (master)” olarak tanımlamıştır. İran liderinin karşılanış biçimi, İran’ın Lübnan’daki etkinliğini göstermesi açısından da önemlidir. Ziyaretin ülkedeki Şiiler ve Hizbullah üzerinde olumlu etkisinin olacağı ve bu kesimleri cesaretlendireceğini söylemek mümkündür.
Ziyaret, Şiiler dışında kalan kesimler üzerinde ise kaygıya neden olmuştur. Sünnilerin çoğunlukta olduğu Trablus kentine asılan Ahmedinejat posterlerinin üzerine çarpı işaretleri çizilmiş, Sünni halk ziyareti “Lübnan’a değil Hizbullah’a gerçekleştirilmiş” olarak değerlendirmiştir. Siyasal alanda ise başta 14 Mart İttifakı olmak üzere ziyarete tepki gelmiş, koalisyon koordinatörü Fares Souaid, “ziyaret ile Beyrut’un, İran’ın etkisi altında ve Akdeniz’de bir İran üssü olduğunun” ima edilmeye çalışıldığını belirtmiştir.
İran lideri ziyareti öncesinde S. Arabistan, Suriye ve Ürdün liderlerini arayarak “ülkedeki ortamı germek veya Hizbullah’ın kontrolü ele geçirmesini sağlamaya yardımcı olmak gibi bir amacının olmadığını” belirtse de Lübnan ziyareti Arap rejimlerinde rahatsızlık yaratmıştır. Suriye dışındaki Arap ülkeleri açısından bakıldığında ziyaret iki açıdan kaygı unsurudur. Birincisi Şiilik ekseninde Ortadoğu’da artan İran etkinliğinden çekinilmektedir. İkinci neden içsel kaygılara dayanmaktadır. Hizbullah’ın yükselişinin, İran desteği ile Sünni Arap çoğunluğun bulunduğu ülkelerde silahlı Şii grupların ortaya çıkmasını cesaretlendireceğinden endişe duyulmaktadır.
Ziyareti en yakından takip eden ülkeler ise kuşkusuz ABD ve İsrail olmuştur. ABD, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley aracılığı ile ziyaretten duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir. Crowley, “İran’ın Hizbullah gibi örgütlerle kurduğu ilişki vasıtası ile Lübnan’ın egemenliğini zayıflattığını” belirtmiş ve geziyi “provokasyon” olarak nitelendirilmiştir. İsrail Başbakanı Netanyahu ise ziyareti “Lübnan, İran rejiminin bir uzantısı haline dönüşüyor” sözleri ile yorumlamıştır. Bu yaklaşım tam resmi yansıtmamakla birlikte, İsrail algılamasını göstermesi ve Lübnan’ın ne derece İran kontrolüne geçtiğini göstermesi açısından önemlidir.
Ziyareti her şeyden önce Suudi Arabistan Kralı Abdullah ve Suriye Lideri Beşar Esad’ın ağustos ayı içinde gerçekleşen tarihi Beyrut ziyaretine bir karşılık olarak görmek gerekmektedir. 2006 İsrail-Lübnan Savaşı’nın ardından sürekli gerilen Suudi Arabistan-Suriye ilişkileri son bir yıl içinde yumuşama eğilimi içine girmişti. Bu sürecin son ayağını ise tartışmanın merkezinde yer alan Lübnan’a iki ülke liderinin düzenlediği ortak ziyaret oluşturmuştu. Suudi Arabistan açısından bu ziyaret, Lübnan’da İran etkinliğinin Hizbullah vasıtasıyla gittikçe artması sürecini Suriye aracılığı ile dengeleme çabasıydı. Suriye açısından ise, İran ve Hizbullah ile yakın ilişki içinde olsa da uzun bir dönem kendisinin kontrolünde olan ve 2005 sonrasında rolünü İran’a kaptırmaya başlayan Suriye’nin eski rolünü Suudi Arabistan desteği ile yeniden kazanma çabası olarak yorumlanabilirdi. İran, ziyaret ile iki ülkenin bu çabasına karşılık Lübnan’daki rolünü koruyacağı mesajını vermektedir. Lübnan’daki taraftarlarına desteğinin devam edeceğini göstermeye ve safları sıkılaştırmaya çalışmaktadır. Ziyaret, Şii halk ve Hizbullah’a verilen desteğin artarak devam edeceğinin de göstergesidir. İran, Hizbullah’ın arkasında olduğunu göstererek örgütün ülke içindeki konumunu da güçlendirmeyi amaçlamaktadır.
İran, ikinci olarak İsrail ve ABD’ye mesaj vermeye çalışmaktadır. Ahmedinejat ziyaretinin ikinci gününde Lübnanlı Şiilerin yoğun olarak yaşadığı Güney Lübnan bölgesine giderek ülkesinin İsrail sınırlarına dayandığını göstermeye çalışmaktadır. İran’ın Hizbullah vasıtasıyla İsrail karşısında sağladığı etkinlik, İsrail ve Amerika açısından en başta gelen caydırıcı güçtür. İran, olası bir İsrail-ABD saldırısı ya da nükleer silah üretimi iddiası nedeniyle baskıların yoğunlaşması durumunda verilecek ilk karşılık Hizbullah üzerinden olacaktır. İran, Ahmedinejat’ın Güney Lübnan ziyareti ile bu mesajı daha vurgulu bir şekilde vermeye çalışmaktadır.
Ahmedinejat’ın ziyareti zamanlama açısından da kritik bir dönemde gerçekleşmektedir. 2005 yılında Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesini araştırmak için Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Lübnan Özel Mahkemesi yakın zamanda iddianamesini açıklayacaktır. Hizbullah iddianamede büyük ihtimalle suikasttan sorumlu tutulacaktır. Böyle bir gelişme yaklaşık iki yıldır nispeten sakin bir dönem geçiren Lübnan’da istikrarın yeniden bozulmasına neden olacaktır. Ülkede bir Sünni-Şii çatışmasını tetiklemesinin yanında ulusal birlik hükümetinin de devrilmesine yol açabilir. Hizbullah bu mahkemenin tamamen siyasal amaçlı olarak hareket ettiğini savunmaktadır. Örgüt, Lübnan hükümetinin mahkemeyi tanımadığını açıklamasını istese de bu pek mümkün gözükmemektedir. Saad Hariri liderliğindeki hükümette 14 Mart İttifakı’nın ağırlığı bulunmaktadır ve bu kesim Lübnan Özel Mahkemesi ile işbirliği yapılmasını istemektedir. İran liderinin ziyaretinin, Hizbullah üzerindeki baskıların artmasının beklendiği bir dönemde gerçekleşiyor olması anlamlıdır. İran böylece Hizbullah’ın Hariri soruşturması nedeniyle herhangi bir zayıflatılma girişimine engel olmaya çalışmakta ve Hizbullah’ın üzerine gidilmesi durumunda ülkede istikrarsızlığın baş gösterebileceği mesajını da vermeye çalışmaktadır.