Afganistan halkı, 18 Eylül 2010 tarihinde 34 vilayette önümüzdeki dönem Wolesi Jirga’da (Afganistan Ulusal Meclisi) görev alacak 249 milletvekilini belirlemek üzere sandık başına gitti. Seçimin ilk sonuçlarının 8 Ekim’de, kesin sonuçlarının ise 30 Ekim’de açıklanması beklenmektedir. 2.500’den fazla adayın yarıştığı seçimlerin 2010 yılının Mayıs ayında yapılması planlanıyordu. Ancak, 2009 devlet başkanlığı seçiminde yaşanan hilelerin önlenmesine için reformların yapılması, seçimin bahar aylarında gerçekleşen askeri operasyonlar ile çakışması olasılığı ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF)’nün erteleme konusunda hükümete baskı yapması neticesinde seçimler Eylül ayına ertelenmişti.
ABD açısından seçimin başarısı Afganistan’da işlerin yolunda gittiğini göstermek açısından büyük önem taşıyordu. Beyaz Saray, seçimin hemen ertesinde yaptığı ilk açıklamada “Afgan halkının tüm olumsuzluklara rağmen seçimlere katılması nedeniyle takdire değer bir davranış sergilediği ve başta hükümet olmak üzere güvenlik güçlerinin tebrik edildiği”ni ifade etmiştir. Ancak bu ifadeye rağmen Meclis seçiminin Taliban’ın boykot çağrısı ve seçimi sabote etme çabalarının gölgesinde gerçekleştiğini söylemek mümkündür.
Seçim günü Afganistan genelinde 400’e yakın olay gerçekleşmiştir. Bu olaylarda 9’u görevli 6’sı sivil olmak üzere toplam 15 kişi hayatını kaybetmiştir. Taliban ülke genelinde 200’ün üzerinde roket atar saldırısı düzenlemiştir. İlginç nokta olayların beklentilerin aksine Taliban’ın etkili olduğu güney vilayetlerinde değil kuzey vilayetlerinde yoğunlaşmış olmasıdır. Afganistan Milli Savunma Bakanı bu durumu “güneyde görev alan NATO güçlerinin başarılı operasyonlarının neticesi” olarak açıklasa da Taliban’ın zaten kontrol ettiği güney bölgelerden ziyade enerjisini kuzeye harcama yönünde bir çaba içinde olduğu yorumu da yapılabilir. Zira güvenlik nedeniyle güney vilayetlerinin birçoğunda zaten sandıklar dahi açılmamıştır. Sandıkların açılmamasını sadece halkın Taliban’ın tehditlerinden korkmasının bir sonucu olarak yorumlamak da doğru olmayabilir. Güvenlik riskinin yanı sıra güneyde çoğunluğu oluşturan Peştun halkının önemli bir bölümünün Taliban’a destek verdiğini ve gönüllü olarak Taliban’ın seçimi boykot çağrısına uyduğunu söylemek mümkündür.
ABD ve Afgan yönetimin seçimi başarılı gösterme çabalarına karşın birçok açıdan seçimin meşruiyeti sorgulamaya açıktır. Her şeyden önce seçime katılım son derece düşük seviyede kalmıştır. Afganistan Bağımsız Seçim Komisyonu tarafından yapılan açıklamada ülke genelinde 5355 seçim sandığının açıldığı ancak bu sayının planlanan sandık sayısından 542 adet daha az olduğu ve açılmayan sandıkların 153’ünün güvenlik nedeniyle açılmadığı bildirilmiştir. Toplam 3.642.444 seçmen oy kullanmış ve katılım yaklaşık %40 seviyesinde kalmıştır. Birleşmiş Milletlere göre seçimin başarılı sayılabilmesi açısından en az 5-7 milyon arasında seçmenin oy kullanması gerektiği ancak güvenlik nedeniyle bu sayının oldukça altında bir katılım olduğu belirtilmiştir. Özellikle kadınların katılımı çok düşük seviyede kalmıştır. Bunda Taliban tehditlerinin yanı sıra erkeklerin eşleri ve kızlarına oy kullanmasına izin vermemesi de etkili olmuştur. Bunun yanı sıra hem seçim öncesi süreçte hem de seçim sırasında yaşanan hileler seçime damgasını vurmuştur. Seçim öncesinde önemli sayıda Afgan vatandaşın para karşılığı oylarını sattığı basında yer almıştır. Birçok eyalette, evlerinden çıkmalarına izin verilmeyen kadınların yerine oylarını eşlerinin kullanması, güvenlik sebebiyle sandıkların açılamaması önemli sorunlar olarak ön plana çıkmıştır. Parmaklara sürülen mürekkebin standart olmamasından kaynaklanan nedenlerle birçok kişi birden fazla oy kullanmıştır. Oy kullananların parmaklarına sürülen mürekkep ile ilgili yapılan ihbar ve şikayetlerin sayısı ülke genelinde 200’ü geçmiştir. Toplam sandık sayısının neredeyse yarısını oluşturan 2950 adet sandıkta şikayetlere rastlanmıştır. Tüm bu olaylar seçimin güvenirliğine gölge düşürmüştür.
Afganistan’da barış ve istikrar için en başından beri çok yönlü ve kapsamlı şekilde gayret gösteren Türkiye, seçimlerin başarıyla gerçekleştirilmesi için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından oluşturulan fona iki milyon dolar katkıda bulunmuş, seçimleri izlemek üzere de Afganistan’a bir seçim gözlem heyeti göndermiştir. 9 kişiden oluşan Türk gözlemci ekibi içinde ORSAM’dan iki uzman iki farklı bölgede (Vardak ve Mezar-ı Şerif) gözlemcilik misyonunu yerine getirmiştir. 9 kişilik Türk gözlemci grubu Başkent Kabil, Belkh vilayetinin merkezi Mezar-ı Şerif, Cevizcan vilayetinin merkezi Şibirgan ve Vardak vilayeti merkezi olmak üzere toplam 4 farklı bölgede görev almıştır.
Vardak merkez, coğrafya ve nüfus açısından nispeten küçük bir yerleşim birimi olmasına rağmen stratejik öneme sahiptir. Taliban’ın merkezi konumundaki Kandahar ile Başkent Kabil arası yol Vardak üzerinden geçmektedir. Dolayısıyla Vardak, Taliban açısından Başkent Kabil’e karşı operasyonların en önemli üssü konumundadır. Ayrıca ABD’nin Pakistan üzerinden gelen lojistiği Kandahar yolu üzerinden Vardak’a ve oradan Kabil’e ulaşmaktadır. ABD’ye zarar verebilmek açısından da Vardak önem taşımaktadır. Vardak merkeze bağlı 8 vilayet bulunmaktadır ve bunların yarısı tamamen Taliban kontrolü altında bulunmaktadır. Bu bölgelere ne Afgan ne de Amerikan güçlerinin giremediği ifade edilmiştir. Bu ilçelerde görev yapan kamu personeli de büyük ölçüde Taliban’a çok uzak olmayan isimlerden oluşmaktadır. Hatta Taliban’ın buralarda kendisine bağlı resmi olmayan gölge valileri, emniyet müdürleri görev yapmaktadır. Yani Vardak’ın kırsalının büyük bölümünde fiili hakimiyetin Taliban’ın elinde olduğunu söylemek mümkündür. Vardak’ta genel güvenlik durumunun kötü olduğu söylenebilir. Vardak merkezde bulunan Amerikan PRT’sine düzenli bir şekilde Taliban saldırıları gerçekleşmektedir.
Vardak nüfusunun önemli bir kısmı Peştunlardan oluşmaktadır. Taliban’ın büyük ölçüde Peştunlar tarafından desteklenen bir hareket olması Vardak’ta bu kadar etkin olmasının en önemli nedenlerinden biri olduğu söylenebilir. Afganistan’daki Peştun bölgeleri Vardak ile başlamakta ve güney vilayetlere doğru yayılmaktadır. Toplumun muhafazakar yapısı da dikkate alındığında örgüt, Afganistan’ın özellikle Peştun bölgelerinde bir baskı yönetimi olarak görülmenin ötesinde sosyal yapının bir ürünüdür.
Vardak vilayetine 5 kişilik milletvekili kotası ayrılmıştır. Kadınlar için uygulanan pozitif ayrımcılık gereği 5 milletvekilinden ikisinin bayan olması gerekmektedir. Yani bayan adaylar kendi arasında yarışarak en fazla oyu alan iki bayan aday Meclis’e girecektir. Bu nedenle bayanlar çok daha az oy sayısı ile Meclis’e girme imkanına sahiptir. Geçen dönem Vardak vilayetinden Meclis’e giren beş milletvekilinden 3’ü Hazara 2’si Peştun kökenliler arasından seçilmiştir. Peştunların Taliban’ın boykot çağrısına uymaları ya da korku nedeniyle sandığa gidememeleri nedeniyle Hazara kökenli adayların kazanma şansı yükselmektedir. Bu seçimde de Vardak vilayetinden seçimlere katılan 37 adaydan çoğunluğunu Peştun ve Hazara kökenli adaylar oluşturmaktadır.
Seçim günü güvenlik gerekçesi ile Türk gözlemci ekibinin ziyaret ettiği seçim merkezi iki adet ile sınırlı tutulmuştur. Seçim merkezlerinde erkekler ve bayanların kullanımı için birbirinden ayrı iki seçim istasyonu oluşturulmuştur. Taliban, halkın seçime katılımını engellemek amacıyla seçim günü toplamda 10 roket saldırısı düzenlemiştir. Seçim merkezlerinde bayanlar için ayrı bir üst arama yeri oluşturulmuştur. Bunun nedeni de bayanların Afgan yerel kıyafetleri içinde daha rahat intihar saldırısı gerçekleştirme olasılığıdır. Vardak’ta gerçekleştirilen sınırlı gözlem ışığında genel anlamda oy kullanma prosedürlerinin yerine getirildiği ve kurallara uyulduğunu söylemek mümkündür. Halkın roket saldırılarına verdiği tepkiyi anlamak açısından ilginç bir tespit oy kullanma sırasının son derece yoğun olduğu bir anda seçim merkezine çok yakın bir noktaya gerçekleşen roket saldırısının ardından Afgan seçmenlerin neredeyse hiçbir tepki vermeksizin sıralarını bozmadan oy kullanmaya devam etmeleri olmuştur. Bu durum iki nedene bağlanabilir. Birincisi halk uzun yıllardır bu tarz saldırıların, bomba seslerinin arasında yaşadığı için durumu normal karşılamaktadır. İkincisi ise Taliban’ın doğrudan kendilerine yani sivil halka yönelik bir saldırı düzenlemeyeceği, sadece korkutma amaçlı roket saldırıları düzenlediğine olan inanç olabilir.
Afganistan ve Vardak’ta bulunulan süre içinde Türkiye’nin varlığı konusundaki gözlemler ve yetkililerle yapılan görüşmelere neticesinde elde edilen sonuçlar şu şekildedir. Türkiye’nin Afganistan’da dört yerde varlığı bulunmaktadır. Kabil’de Büyükelçilik ve askeri birlik, Mezar-ı Şerif’te Konsolosluk, Şibirgan ve Vardak’ta da İl İmar Ekibi (Provincial Reconstruction Team-PRT) görev yapmaktadır. Türkiye’nin Vardak’ta görev yapan PRT’si hem merkezde hem de vilayetin 8 ilçesinde son derece önemli projelere imza atmış durumdadır. PRT’lerin temel amacı Afgan kamu otoritesini güçlendirmektir. Bu çerçevede hem eğitimler verilmekte hem de altyapı inşası ya da var olanın iyileştirilmesi yönünde projeler yürütülmektedir. Vardak’ta bulunan Türk askeri unsur sadece PRT’nin güvenliğini sağlamakla görevlidir. Türkiye, Afganistan’a yıllık 200-250 milyon dolar arası bir yardım paketi sunmaktadır. Vardak PRT’nin de yıllık 5 milyon dolar civarında bir bütçesi bulunmaktadır. Bu bütçe çerçevesinde okul, poliklinik, kamu binası ve soğuk hava deposu inşa etmekte ya da tadilatlarını yapmaktadır. Ayrıca diğer bir fon ile de kapasite geliştirme gibi küçük yardımlar yapılmaktadır. Projelerin yanı sıra eğitim, güvenlik, sağlık gibi konularda Afgan kamu görevlilerine eğitim verilmektedir. Vardak Türk PRT’sinin yaptırdığı okullarda Türkçe dersleri verilmektedir. Türk polisleri Afgan polislerine eğitim vermekte ve kamu otoritesinin güçlendirilmesi yönünde önemli işlere imza atmaktadır. Türkiye, kimliği sayesinde küçük yatırımlarla büyük etkiler yaratabilmektedir.
Vardak’ta Türk varlığına yönelik doğrudan bir tehdit bulunmamaktadır. Türkiye açısından risk faktörü ABD PRT’si ya da diğer unsurlarına yönelik saldırılarda yanlışlıkla saldırının hedefi olabilmektir. Türk PRT’sinin çok yakınında bulunan Amerikan PRT’sine nerdeyse her gün düzenli olarak Taliban’ın roket saldırıları gerçekleşmektedir. Yakın bir süre önce roketlerden biri yanlışlıkla çok yakında bulunan Türk PRT’sine düşmüştür. Herhangi bir yaralanma ya da ölümün yaşanmadığı bu gibi olaylar Türk unsurlar açısından en önemli risk faktörüdür.
Türkiye’nin ISAF bünyesinde bulunması ve PRT’ler aracılığı ile yürüttüğü çalışmalar Afganistan’a verilen desteğin ötesinde anlam taşımaktadır. Afgan halkı ve yetkilileri açısından Türkiye ayrı bir konuma sahiptir. Tarihsel bağların yanı sıra ortak dini inanç, muhafazakar Afgan toplumunun Türkiye algısını olumlu etkilemektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin ISAF bünyesinde yer alması Afgan halkının gözünde ISAF misyonunun meşruiyetinin artırılması, ISAF’a yönelik tepkilerin azaltılması yönünde önemli rol oynamaktadır.
ABD açısından seçimin başarısı Afganistan’da işlerin yolunda gittiğini göstermek açısından büyük önem taşıyordu. Beyaz Saray, seçimin hemen ertesinde yaptığı ilk açıklamada “Afgan halkının tüm olumsuzluklara rağmen seçimlere katılması nedeniyle takdire değer bir davranış sergilediği ve başta hükümet olmak üzere güvenlik güçlerinin tebrik edildiği”ni ifade etmiştir. Ancak bu ifadeye rağmen Meclis seçiminin Taliban’ın boykot çağrısı ve seçimi sabote etme çabalarının gölgesinde gerçekleştiğini söylemek mümkündür.
Seçim günü Afganistan genelinde 400’e yakın olay gerçekleşmiştir. Bu olaylarda 9’u görevli 6’sı sivil olmak üzere toplam 15 kişi hayatını kaybetmiştir. Taliban ülke genelinde 200’ün üzerinde roket atar saldırısı düzenlemiştir. İlginç nokta olayların beklentilerin aksine Taliban’ın etkili olduğu güney vilayetlerinde değil kuzey vilayetlerinde yoğunlaşmış olmasıdır. Afganistan Milli Savunma Bakanı bu durumu “güneyde görev alan NATO güçlerinin başarılı operasyonlarının neticesi” olarak açıklasa da Taliban’ın zaten kontrol ettiği güney bölgelerden ziyade enerjisini kuzeye harcama yönünde bir çaba içinde olduğu yorumu da yapılabilir. Zira güvenlik nedeniyle güney vilayetlerinin birçoğunda zaten sandıklar dahi açılmamıştır. Sandıkların açılmamasını sadece halkın Taliban’ın tehditlerinden korkmasının bir sonucu olarak yorumlamak da doğru olmayabilir. Güvenlik riskinin yanı sıra güneyde çoğunluğu oluşturan Peştun halkının önemli bir bölümünün Taliban’a destek verdiğini ve gönüllü olarak Taliban’ın seçimi boykot çağrısına uyduğunu söylemek mümkündür.
ABD ve Afgan yönetimin seçimi başarılı gösterme çabalarına karşın birçok açıdan seçimin meşruiyeti sorgulamaya açıktır. Her şeyden önce seçime katılım son derece düşük seviyede kalmıştır. Afganistan Bağımsız Seçim Komisyonu tarafından yapılan açıklamada ülke genelinde 5355 seçim sandığının açıldığı ancak bu sayının planlanan sandık sayısından 542 adet daha az olduğu ve açılmayan sandıkların 153’ünün güvenlik nedeniyle açılmadığı bildirilmiştir. Toplam 3.642.444 seçmen oy kullanmış ve katılım yaklaşık %40 seviyesinde kalmıştır. Birleşmiş Milletlere göre seçimin başarılı sayılabilmesi açısından en az 5-7 milyon arasında seçmenin oy kullanması gerektiği ancak güvenlik nedeniyle bu sayının oldukça altında bir katılım olduğu belirtilmiştir. Özellikle kadınların katılımı çok düşük seviyede kalmıştır. Bunda Taliban tehditlerinin yanı sıra erkeklerin eşleri ve kızlarına oy kullanmasına izin vermemesi de etkili olmuştur. Bunun yanı sıra hem seçim öncesi süreçte hem de seçim sırasında yaşanan hileler seçime damgasını vurmuştur. Seçim öncesinde önemli sayıda Afgan vatandaşın para karşılığı oylarını sattığı basında yer almıştır. Birçok eyalette, evlerinden çıkmalarına izin verilmeyen kadınların yerine oylarını eşlerinin kullanması, güvenlik sebebiyle sandıkların açılamaması önemli sorunlar olarak ön plana çıkmıştır. Parmaklara sürülen mürekkebin standart olmamasından kaynaklanan nedenlerle birçok kişi birden fazla oy kullanmıştır. Oy kullananların parmaklarına sürülen mürekkep ile ilgili yapılan ihbar ve şikayetlerin sayısı ülke genelinde 200’ü geçmiştir. Toplam sandık sayısının neredeyse yarısını oluşturan 2950 adet sandıkta şikayetlere rastlanmıştır. Tüm bu olaylar seçimin güvenirliğine gölge düşürmüştür.
Afganistan’da barış ve istikrar için en başından beri çok yönlü ve kapsamlı şekilde gayret gösteren Türkiye, seçimlerin başarıyla gerçekleştirilmesi için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından oluşturulan fona iki milyon dolar katkıda bulunmuş, seçimleri izlemek üzere de Afganistan’a bir seçim gözlem heyeti göndermiştir. 9 kişiden oluşan Türk gözlemci ekibi içinde ORSAM’dan iki uzman iki farklı bölgede (Vardak ve Mezar-ı Şerif) gözlemcilik misyonunu yerine getirmiştir. 9 kişilik Türk gözlemci grubu Başkent Kabil, Belkh vilayetinin merkezi Mezar-ı Şerif, Cevizcan vilayetinin merkezi Şibirgan ve Vardak vilayeti merkezi olmak üzere toplam 4 farklı bölgede görev almıştır.
Vardak merkez, coğrafya ve nüfus açısından nispeten küçük bir yerleşim birimi olmasına rağmen stratejik öneme sahiptir. Taliban’ın merkezi konumundaki Kandahar ile Başkent Kabil arası yol Vardak üzerinden geçmektedir. Dolayısıyla Vardak, Taliban açısından Başkent Kabil’e karşı operasyonların en önemli üssü konumundadır. Ayrıca ABD’nin Pakistan üzerinden gelen lojistiği Kandahar yolu üzerinden Vardak’a ve oradan Kabil’e ulaşmaktadır. ABD’ye zarar verebilmek açısından da Vardak önem taşımaktadır. Vardak merkeze bağlı 8 vilayet bulunmaktadır ve bunların yarısı tamamen Taliban kontrolü altında bulunmaktadır. Bu bölgelere ne Afgan ne de Amerikan güçlerinin giremediği ifade edilmiştir. Bu ilçelerde görev yapan kamu personeli de büyük ölçüde Taliban’a çok uzak olmayan isimlerden oluşmaktadır. Hatta Taliban’ın buralarda kendisine bağlı resmi olmayan gölge valileri, emniyet müdürleri görev yapmaktadır. Yani Vardak’ın kırsalının büyük bölümünde fiili hakimiyetin Taliban’ın elinde olduğunu söylemek mümkündür. Vardak’ta genel güvenlik durumunun kötü olduğu söylenebilir. Vardak merkezde bulunan Amerikan PRT’sine düzenli bir şekilde Taliban saldırıları gerçekleşmektedir.
Vardak nüfusunun önemli bir kısmı Peştunlardan oluşmaktadır. Taliban’ın büyük ölçüde Peştunlar tarafından desteklenen bir hareket olması Vardak’ta bu kadar etkin olmasının en önemli nedenlerinden biri olduğu söylenebilir. Afganistan’daki Peştun bölgeleri Vardak ile başlamakta ve güney vilayetlere doğru yayılmaktadır. Toplumun muhafazakar yapısı da dikkate alındığında örgüt, Afganistan’ın özellikle Peştun bölgelerinde bir baskı yönetimi olarak görülmenin ötesinde sosyal yapının bir ürünüdür.
Vardak vilayetine 5 kişilik milletvekili kotası ayrılmıştır. Kadınlar için uygulanan pozitif ayrımcılık gereği 5 milletvekilinden ikisinin bayan olması gerekmektedir. Yani bayan adaylar kendi arasında yarışarak en fazla oyu alan iki bayan aday Meclis’e girecektir. Bu nedenle bayanlar çok daha az oy sayısı ile Meclis’e girme imkanına sahiptir. Geçen dönem Vardak vilayetinden Meclis’e giren beş milletvekilinden 3’ü Hazara 2’si Peştun kökenliler arasından seçilmiştir. Peştunların Taliban’ın boykot çağrısına uymaları ya da korku nedeniyle sandığa gidememeleri nedeniyle Hazara kökenli adayların kazanma şansı yükselmektedir. Bu seçimde de Vardak vilayetinden seçimlere katılan 37 adaydan çoğunluğunu Peştun ve Hazara kökenli adaylar oluşturmaktadır.
Seçim günü güvenlik gerekçesi ile Türk gözlemci ekibinin ziyaret ettiği seçim merkezi iki adet ile sınırlı tutulmuştur. Seçim merkezlerinde erkekler ve bayanların kullanımı için birbirinden ayrı iki seçim istasyonu oluşturulmuştur. Taliban, halkın seçime katılımını engellemek amacıyla seçim günü toplamda 10 roket saldırısı düzenlemiştir. Seçim merkezlerinde bayanlar için ayrı bir üst arama yeri oluşturulmuştur. Bunun nedeni de bayanların Afgan yerel kıyafetleri içinde daha rahat intihar saldırısı gerçekleştirme olasılığıdır. Vardak’ta gerçekleştirilen sınırlı gözlem ışığında genel anlamda oy kullanma prosedürlerinin yerine getirildiği ve kurallara uyulduğunu söylemek mümkündür. Halkın roket saldırılarına verdiği tepkiyi anlamak açısından ilginç bir tespit oy kullanma sırasının son derece yoğun olduğu bir anda seçim merkezine çok yakın bir noktaya gerçekleşen roket saldırısının ardından Afgan seçmenlerin neredeyse hiçbir tepki vermeksizin sıralarını bozmadan oy kullanmaya devam etmeleri olmuştur. Bu durum iki nedene bağlanabilir. Birincisi halk uzun yıllardır bu tarz saldırıların, bomba seslerinin arasında yaşadığı için durumu normal karşılamaktadır. İkincisi ise Taliban’ın doğrudan kendilerine yani sivil halka yönelik bir saldırı düzenlemeyeceği, sadece korkutma amaçlı roket saldırıları düzenlediğine olan inanç olabilir.
Afganistan ve Vardak’ta bulunulan süre içinde Türkiye’nin varlığı konusundaki gözlemler ve yetkililerle yapılan görüşmelere neticesinde elde edilen sonuçlar şu şekildedir. Türkiye’nin Afganistan’da dört yerde varlığı bulunmaktadır. Kabil’de Büyükelçilik ve askeri birlik, Mezar-ı Şerif’te Konsolosluk, Şibirgan ve Vardak’ta da İl İmar Ekibi (Provincial Reconstruction Team-PRT) görev yapmaktadır. Türkiye’nin Vardak’ta görev yapan PRT’si hem merkezde hem de vilayetin 8 ilçesinde son derece önemli projelere imza atmış durumdadır. PRT’lerin temel amacı Afgan kamu otoritesini güçlendirmektir. Bu çerçevede hem eğitimler verilmekte hem de altyapı inşası ya da var olanın iyileştirilmesi yönünde projeler yürütülmektedir. Vardak’ta bulunan Türk askeri unsur sadece PRT’nin güvenliğini sağlamakla görevlidir. Türkiye, Afganistan’a yıllık 200-250 milyon dolar arası bir yardım paketi sunmaktadır. Vardak PRT’nin de yıllık 5 milyon dolar civarında bir bütçesi bulunmaktadır. Bu bütçe çerçevesinde okul, poliklinik, kamu binası ve soğuk hava deposu inşa etmekte ya da tadilatlarını yapmaktadır. Ayrıca diğer bir fon ile de kapasite geliştirme gibi küçük yardımlar yapılmaktadır. Projelerin yanı sıra eğitim, güvenlik, sağlık gibi konularda Afgan kamu görevlilerine eğitim verilmektedir. Vardak Türk PRT’sinin yaptırdığı okullarda Türkçe dersleri verilmektedir. Türk polisleri Afgan polislerine eğitim vermekte ve kamu otoritesinin güçlendirilmesi yönünde önemli işlere imza atmaktadır. Türkiye, kimliği sayesinde küçük yatırımlarla büyük etkiler yaratabilmektedir.
Vardak’ta Türk varlığına yönelik doğrudan bir tehdit bulunmamaktadır. Türkiye açısından risk faktörü ABD PRT’si ya da diğer unsurlarına yönelik saldırılarda yanlışlıkla saldırının hedefi olabilmektir. Türk PRT’sinin çok yakınında bulunan Amerikan PRT’sine nerdeyse her gün düzenli olarak Taliban’ın roket saldırıları gerçekleşmektedir. Yakın bir süre önce roketlerden biri yanlışlıkla çok yakında bulunan Türk PRT’sine düşmüştür. Herhangi bir yaralanma ya da ölümün yaşanmadığı bu gibi olaylar Türk unsurlar açısından en önemli risk faktörüdür.
Türkiye’nin ISAF bünyesinde bulunması ve PRT’ler aracılığı ile yürüttüğü çalışmalar Afganistan’a verilen desteğin ötesinde anlam taşımaktadır. Afgan halkı ve yetkilileri açısından Türkiye ayrı bir konuma sahiptir. Tarihsel bağların yanı sıra ortak dini inanç, muhafazakar Afgan toplumunun Türkiye algısını olumlu etkilemektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin ISAF bünyesinde yer alması Afgan halkının gözünde ISAF misyonunun meşruiyetinin artırılması, ISAF’a yönelik tepkilerin azaltılması yönünde önemli rol oynamaktadır.