Suriye İçişleri Bakanı Gazi Kenan’ın intiharı, son aylarda gelişen Lübnan olayları bağlamında büyük önem taşımaktadır. Zira Kenan, içişleri bakanı sıfatından ziyade 1982 yılından 2003 yılına kadar Lübnan’da sürdürdüğü görevle tanınan bir şahsiyetti.
Asker kökenli Kenan, 1982 yılına kadar Homs şehrindeki Suriye istihbaratının başı olarak görev yapmış ve bu yıldan itibaren de Lübnan’daki Suriye İstihbarat Servisi’nin başına getirilmiştir. 1980-90’lar boyunca Suriye’nin Lübnan’daki etkinliğine paralel olarak Lübnan’ı arka planda gerçekte yöneten kişi olarak öne çıkmıştır. Suriye muhaliflerine karşı tüm gizli eylemlerin hem fikir babası hem de düzenleyicisi olarak bilinmektedir. Lübnan siyasetindeki etkisi o dereceye yükselmiştir ki; Lübnan Devlet Başkanı'nın seçimi bile direk onun onayına bağlıydı.
Gazi Kenan’ın geçmişi, ölümünü daha tartışılır bir noktaya getirmektedir. Çünkü her ne kadar Suriye Lübnan’dan askerlerini çekmiş olsa da, bu ülkede süren etkinliği uluslararası toplumda önemli bir tartışma konusudur. Özellikle Hariri suikastı sonrası gündeme gelen konu, önümüzdeki haftalarda yeniden ön plana çıkacaktır. Detlev Mehlis başkanlığındaki BM Hariri Suikastı Araştırma Komisyonu, raporunu gelecek hafta (eğer erteleme olmazsa) BM Genel Sekreteri Kofi Annan’a sunacaktır. Muhtemelen bu raporda Suriye’nin suikastla bağı olduğu ortaya konacak, adı geçecek kişilerin başında da Gazi Kenan gelecektir. Yukarıda anlatıldığı gibi Kenan, Suriye’nin Lübnan politikasının baş aktörü konumundaydı ve onun bilgisi dışında Lübnan’da bir eylemin gerçekleşmesi imkansızdı. Hariri suikastı dahil halen Lübnan'da gerçekleşen saldırılarda Suriye’nin parmağı varsa, bunu en iyi bilen, hatta yöneten kişilerden biri de Gazi Kenan olmalıydı.
Bu bilgiler ışığında intihar olayına bakıldığında güçlü olasılık, bunun bir intihardan ziyade siyasal bir cinayet olduğudur. Amaçlanansa, Suriye rejiminin muhtemelen bağlantılı bulunacağı bir rapor öncesinde ilk adımı atarak üzerindeki baskıları azaltmaktır. Suriye’nin Lübnan’daki eylemlerinin baş aktörü “kurban” verilerek, olayın Suriye rejimiyle bağı ortadan kaldırılmaya çalışılıyor olabilir. Böylece Hariri suikastındaki Suriye bağlantısı “kişiselleştirilmiş” olmaktadır. Beşar Esad’ın CNN televizyonuna verdiği röportajdaki açıklamaları bu yaklaşımı güçlendirmektedir. Esad “Suriye’nin Hariri suikastıyla ilgisi olmadığını, ancak karışan ‘kişiler’ varsa bunların cezalandırılacağını” söylemiştir. Böylece suçlu bulunacağını bildiği bir rapor öncesinde tedbirini alarak, olayı farklı bir noktaya taşımıştır. Böyle bir durumda kurban verilmesi gerekiyorsa, en uygun kişi Lübnan denince akla gelen ilk isim olan Gazi Kenan’dır. Ayrıca suikastın muhtemel failinin ölmüş olması, Suriye’yi baskı sürecinde rahatlatacaktır.
Orta Doğu coğrafyasında gurur ve utanç nedeniyle intihar olaylarının çok yaygın olmadığı ve bundan önce de Suriye’de bazı üst düzey politikacıların “intihar ettiği” düşünülecek olursa, siyasal bir cinayet ihtimali güçlenmektedir. Suriye gibi kapalı güvenlik devletlerinde bu tür gizli eylemlerin gerçekleştirilmesi çok daha kolaydır. Eğer gerçekten bir intihar söz konusu ise, Gazi Kenan raporla beraber “kurban” edileceğini anlayarak böyle bir yola başvurmuş olabilir.
Hangi ihtimal doğru olursa olsun Gazi Kenan’ın ölümü, Suriye Baas rejimi içinde muhafazakar kanat olarak bilinen ve değişime direnen kesimin zayıflaması anlamına gelmektedir. Gazi Kenan en güçlü ve ateşli muhafazakar isim olarak biliniyordu. Sonuçta Kenan’ın ölmesi/öldürülmesi Batı’ya bir mesaj niteliği de taşıyabilir ki bu da, tüm “engellerin kaldırılacağı” ve değişimin kaçınılmaz olduğudur.