Yaklaşık iki yıldır gündemde olan Gazze Planı zorlu bir sürecin ardından geçen haftalar içinde uygulamaya kondu ve Batı Şeria’daki son yerleşim birimlerinin de boşaltılmasıyla tamamlandı. Böylece Gazze’de yaklaşık 40 yıllık İsrail işgali de son bulmuş oldu. Çekilme barış sürecinin geleceğine ilişkin olarak yapacağı etkilerin yanında hem İsrail hem de Filistin tarafı içinde bazı yeni çelişkiler/çatışmalar doğurabilir.
İsrail tarafına bakıldığında, kutuplaşma radikal Yahudilerle laik solcular ve hatta sağın kendi içinde oluşacaktır. Esasen bu ayrım plan ilk gündeme geldiği günden bu yana yaşanmaktadır. Ancak planın hayata geçirilmesiyle beraber bu tartışma alevlenebilir. En ciddi siyasal sonucun sağın kendi içinde çıkması beklenebilir. Likud Partisi içinde plana muhalif önemli bir kesim bulunmakta ve bunların liderliğini de geçen ay içinde bakanlıktan istifa eden Benyamin Netanyahu yapmaktadır. Bundan sonraki süreçte Netanyahu liderliğindeki Şaron muhalifi hareket güçlenecektir. Bu da ileriki dönemde parti liderliği ve başbakanlık için yeni bir mücadeleyi gündeme getirebilir.
Filistin tarafında çelişki, Gazze’nin kontrolünün ve güvenliğinin sağlanması temelinde oluşacaktır. İsrail’in çekilmesiyle beraber bölgenin kontrolü Filistin Yönetimi’ne bırakılacaktır. Ancak bölgede esas etkin güçler radikal Filistinli gruplar ve özellikle de Hamas’tır. Örgüt halk tabanında sahip olduğu yoğun desteğin yanında en güçlü silahlı grup konumundadır. Hamas açık bir şekilde Gazze’nin yönetimini istediğini açıklamaktadır. Bu da Mahmut Abbas’ın liderliğindeki El Fetih merkezli Filistin Yönetimiyle aralarında Gazze’nin paylaşımına ilişkin bir tartışma/çatışma olasılığını gündeme getirmektedir. Diğer taraftan Filistin Yönetimi, Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılması yönünde ABD ve İsrail baskısı altındadır. Buna karşılık Hamas “işgal devam ettiği sürece silah bırakmayacağını” açıklamaktadır. Abbas yönetiminin önünde çözmesi gereken en ciddi sorunlardan biri de bu olacaktır.
Filistin tarafı içinde Gazze’ye ilişkin oluşacak bu tür çatışma olasılıkları bir açıdan İsrail’in işine gelebilir. Filistin Yönetimi’nin Gazze’de güvenliği sağlayamaması durumunda İsrail’in Batı Şeria’daki konumu güçlenecektir. Diğer taraftan Hamas’ın ve diğer örgütlerin kontrol altına alınamaması ve İsrail’e yönelik şiddet eylemlerine girişmeleri Gazze Planını İsrail içinde tartışmaya açacak, çekilme karşıtlarını ve şiddet yanlılarını güçlendirecektir. Zira planın hayata geçirilmesindeki temel amaçlardan biri bu bölgeden kaynaklanan şiddeti sonlandırmaktı.
Bu olasılıklara karşın, Filistin Yönetimi’ne sağlanacak destekle planın olumlu sonuçlar doğurması beklenebilir. Güvenlik ve ekonomik alt yapısı çökmüş Gazze’de Filistin Yönetimi’nin kontrolü sağlama kapasitesi azdır. ABD, Avrupa Birliği, Arap devletleri ve özellikle İsrail’in Abbas yönetimini güçlendirecek adımlar atması planın başarısıyla doğru orantılı olacaktır. Burada özellikle mali yardımlar ve teknik destekler gündeme gelebilir. Destek anlamında Türkiye de rol üstlenebilir ki, bu konuda bazı somut girişimleri bulunmaktadır.
İsrail tarafına bakıldığında, kutuplaşma radikal Yahudilerle laik solcular ve hatta sağın kendi içinde oluşacaktır. Esasen bu ayrım plan ilk gündeme geldiği günden bu yana yaşanmaktadır. Ancak planın hayata geçirilmesiyle beraber bu tartışma alevlenebilir. En ciddi siyasal sonucun sağın kendi içinde çıkması beklenebilir. Likud Partisi içinde plana muhalif önemli bir kesim bulunmakta ve bunların liderliğini de geçen ay içinde bakanlıktan istifa eden Benyamin Netanyahu yapmaktadır. Bundan sonraki süreçte Netanyahu liderliğindeki Şaron muhalifi hareket güçlenecektir. Bu da ileriki dönemde parti liderliği ve başbakanlık için yeni bir mücadeleyi gündeme getirebilir.
Filistin tarafında çelişki, Gazze’nin kontrolünün ve güvenliğinin sağlanması temelinde oluşacaktır. İsrail’in çekilmesiyle beraber bölgenin kontrolü Filistin Yönetimi’ne bırakılacaktır. Ancak bölgede esas etkin güçler radikal Filistinli gruplar ve özellikle de Hamas’tır. Örgüt halk tabanında sahip olduğu yoğun desteğin yanında en güçlü silahlı grup konumundadır. Hamas açık bir şekilde Gazze’nin yönetimini istediğini açıklamaktadır. Bu da Mahmut Abbas’ın liderliğindeki El Fetih merkezli Filistin Yönetimiyle aralarında Gazze’nin paylaşımına ilişkin bir tartışma/çatışma olasılığını gündeme getirmektedir. Diğer taraftan Filistin Yönetimi, Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılması yönünde ABD ve İsrail baskısı altındadır. Buna karşılık Hamas “işgal devam ettiği sürece silah bırakmayacağını” açıklamaktadır. Abbas yönetiminin önünde çözmesi gereken en ciddi sorunlardan biri de bu olacaktır.
Filistin tarafı içinde Gazze’ye ilişkin oluşacak bu tür çatışma olasılıkları bir açıdan İsrail’in işine gelebilir. Filistin Yönetimi’nin Gazze’de güvenliği sağlayamaması durumunda İsrail’in Batı Şeria’daki konumu güçlenecektir. Diğer taraftan Hamas’ın ve diğer örgütlerin kontrol altına alınamaması ve İsrail’e yönelik şiddet eylemlerine girişmeleri Gazze Planını İsrail içinde tartışmaya açacak, çekilme karşıtlarını ve şiddet yanlılarını güçlendirecektir. Zira planın hayata geçirilmesindeki temel amaçlardan biri bu bölgeden kaynaklanan şiddeti sonlandırmaktı.
Bu olasılıklara karşın, Filistin Yönetimi’ne sağlanacak destekle planın olumlu sonuçlar doğurması beklenebilir. Güvenlik ve ekonomik alt yapısı çökmüş Gazze’de Filistin Yönetimi’nin kontrolü sağlama kapasitesi azdır. ABD, Avrupa Birliği, Arap devletleri ve özellikle İsrail’in Abbas yönetimini güçlendirecek adımlar atması planın başarısıyla doğru orantılı olacaktır. Burada özellikle mali yardımlar ve teknik destekler gündeme gelebilir. Destek anlamında Türkiye de rol üstlenebilir ki, bu konuda bazı somut girişimleri bulunmaktadır.