İsrail yaklaşık yirmi yıl aradan sonra Suriye’nin içine en derin saldırıyı gerçekleştirdi. İsrail uçaklarının Şam’ın yirmi kilometre kuzeybatısındaki Eyn Seheb adlı kampı bombaladıkları açıklandı. İsrail tarafından yapılan açıklamada saldırının Hayfa’da bir restoranda gerçekleştirilen, 19 kişinin ölümüne yol açan ve İslami Cihat örgütü tarafından üstlenilen intihar saldırısına karşılık olarak gerçekleştirildiği belirtildi. Bombalanan kampın da, Suriye ve Filistin tarafı kabul etmese de, İslami Cihat örgütüne ait bir kamp olduğu İsrail tarafından açıklanmıştır. Bu gelişme üzerine BM Güvenlik Konseyi acil olarak toplanmış ve aynı zamanda Güvelik Konseyi geçici üyesi de olan Suriye tarafından İsrail’i kınayan ve uluslararası hukuku çiğnediğini belirten bir karar tasarısı gündeme getirilmiştir. İsrail tarafı olayı meşru müdaafa olarak tanımlarken birçok ülkeden değişik tepkilerin geldiği görülmektedir. ABD olaya genel anlamda sessiz kalırken ve hatta Suriye’yi teröre destek vermekle suçlayarak bir anlamda İsrail’e destek verirken, Almanya, Fransa Çin gibi ülkelerin saldırıyı şiddetle kınadıkları görülmüştür. Genel olarak politikalarında ABD’yle paralellik gösteren İngiltere de İsrail’in saldırısını değil Hayfa’da gerçekleştirilen intihar saldırısını kınayan açıklamalar yapmıştır.
Bu saldırı ve bölgenin geleceği açısından yorum yapabilmek için saldırının ABD’nin haberi ve onayı dahilinde mi yapıldığının yoksa tamamen ABD bilgisi dışında İsrail tarafından gerçekleştirilmiş bir olay olup olmadığının bilinmesi gerekmektedir. Bu konudaki tek haber El Şark El Avsat gazetesinde çıkmıştır. Bu habere göre ABD saldırı gerçekleşmeden birkaç saat önce İsrail tarafından bilgilendirilmiştir. Ancak ABD’nin bu saldırıyı onaylayıp onaylamadığı konusunda herhangi bir yorum yapılmamıştır. Eğer bu saldırıyı ABD onayı dışında gerçekleşmiş bir olay olarak düşünürsek burada İsrail’in ulaşmak istediği hedefin ne olduğu sorusu karşımıza çıkmaktadır. Bu saldırıyı Irak Savaşı sonrası ortaya çıkan yeni bölgesel koşulların bir sonucu olarak değerlendirmek mümkündür. Irak Savaşı öncesinde yapılan yorumlarda olumsuz anlamda en çok etkilenecek ülkenin Suriye olacağı yorumları yapılıyordu. Bu etkinin başında da ABD’nin Irak’a girmesinden sonra İsrail’in Suriye’ye karşı güç dengeleri açısından çok ciddi bir üstünlük sağlayacak olması geliyordu. İsrail’in Suriye’nin içini vuracak kadar ciddi bir operasyon gerçekleştirme cesaretini de bu savaş sonrası ortama bağlayabiliriz. İsrail, bu saldırıyla Suriye’ye teröre verdiği desteği kesmesi ve Suriye kontrolündeki Lübnan üzerinden İsrail’e karşı gerçekleştirilen terör eylemlerini kontrol etmesi yönünde çok ciddi bir uyarı yapmaktadır. Desteğin kesilmemesi durumunda da bunun belki daha kapsamlı bir askeri operasyona dönüşebileceği mesajını vermeye çalışmaktadır. Peki bu saldırıya karşılık olarak Suriye nasıl bir tavır alabilir? Bunun anlaşılması için öncelikle Suriye’nin tepki olasılıklarının belirlenmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. Suriye tarafından bu saldırıya gösterilebilecek ilk tepkinin misilleme olabileceği ilk akla gelmektedir. Ancak gerek Suriye’nin mevcut güç kapasitesi gerekse bölgesel ve uluslararası dengeler düşünüldüğünde bu hareket tarzının Suriye için mümkün olmayacağı ağırlık kazanmaktadır. Zaten Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara da BM’ye gönderdiği mektupta ülkesinin İsrail'i geri püskürtecek kapasitede olduğunu fakat operasyon karşısında kendilerine hakim olacaklarını belirterek bir anlamda bu askeri karşılık verme olasılığının gündemlerinde olmadığını belirtmiştir. İkinci şık Suriye’nin önemli bir dış politika aracı olarak kullandığı terörizmi kullanarak İsrail’e karşılık vermesidir. Eğer bu olasılık Suriye tarafından seçilirse önümüzdeki dönemde İsrail’e karşı gerçekleştirilen terör eylemlerinde bir artış görülebilir. Suriye bu şekilde açıkça gerçekleştiremediği saldırıyı terör örgütleri üzerinden gerçekleştirme yoluna gidebilir. Ancak yine Suriye karar alma ve dış politika yürütme mantığını düşündüğümüzde bu olasılık bugün için riskli gözükmektedir. Var olan koşullar altında değerlendirdiğimizde Suriye açısından en uygulanabilir tercihin uluslararası destek sağlama yoluna giderek İsrail’i köşeye sıkıştırma ve bir daha böyle bir saldırıyı gerçekleştirmeyi önleme yönünde çaba sarf etmek olduğunu söyleyebiliriz. Zaten Suriye’nin de ilk etapta yaptığı açıklamalara bakacak olursak bu yolun tercih edildiği görülmektedir. Suriye şu anda uluslararası toplumda haklı olarak görülmektedir ve uluslararası hukuk da Suriye’nin yanındadır. Suriye bu konumunu kullanarak uluslararası destek sağlamaya çalışmak ve bu doğrultuda da özellikle BM’yi devreye sokmak istemektedir. Yine bu politikaya bağlı olarak önümüzdeki dönemde teröre verilen desteğin kesilmesi anlamında sınırlı ve göstermelik adımların da Suriye tarafından atılabileceğini söyleyebiliriz.
Bu saldırı ve bölgenin geleceği açısından yorum yapabilmek için saldırının ABD’nin haberi ve onayı dahilinde mi yapıldığının yoksa tamamen ABD bilgisi dışında İsrail tarafından gerçekleştirilmiş bir olay olup olmadığının bilinmesi gerekmektedir. Bu konudaki tek haber El Şark El Avsat gazetesinde çıkmıştır. Bu habere göre ABD saldırı gerçekleşmeden birkaç saat önce İsrail tarafından bilgilendirilmiştir. Ancak ABD’nin bu saldırıyı onaylayıp onaylamadığı konusunda herhangi bir yorum yapılmamıştır. Eğer bu saldırıyı ABD onayı dışında gerçekleşmiş bir olay olarak düşünürsek burada İsrail’in ulaşmak istediği hedefin ne olduğu sorusu karşımıza çıkmaktadır. Bu saldırıyı Irak Savaşı sonrası ortaya çıkan yeni bölgesel koşulların bir sonucu olarak değerlendirmek mümkündür. Irak Savaşı öncesinde yapılan yorumlarda olumsuz anlamda en çok etkilenecek ülkenin Suriye olacağı yorumları yapılıyordu. Bu etkinin başında da ABD’nin Irak’a girmesinden sonra İsrail’in Suriye’ye karşı güç dengeleri açısından çok ciddi bir üstünlük sağlayacak olması geliyordu. İsrail’in Suriye’nin içini vuracak kadar ciddi bir operasyon gerçekleştirme cesaretini de bu savaş sonrası ortama bağlayabiliriz. İsrail, bu saldırıyla Suriye’ye teröre verdiği desteği kesmesi ve Suriye kontrolündeki Lübnan üzerinden İsrail’e karşı gerçekleştirilen terör eylemlerini kontrol etmesi yönünde çok ciddi bir uyarı yapmaktadır. Desteğin kesilmemesi durumunda da bunun belki daha kapsamlı bir askeri operasyona dönüşebileceği mesajını vermeye çalışmaktadır. Peki bu saldırıya karşılık olarak Suriye nasıl bir tavır alabilir? Bunun anlaşılması için öncelikle Suriye’nin tepki olasılıklarının belirlenmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir. Suriye tarafından bu saldırıya gösterilebilecek ilk tepkinin misilleme olabileceği ilk akla gelmektedir. Ancak gerek Suriye’nin mevcut güç kapasitesi gerekse bölgesel ve uluslararası dengeler düşünüldüğünde bu hareket tarzının Suriye için mümkün olmayacağı ağırlık kazanmaktadır. Zaten Suriye Dışişleri Bakanı Faruk Şara da BM’ye gönderdiği mektupta ülkesinin İsrail'i geri püskürtecek kapasitede olduğunu fakat operasyon karşısında kendilerine hakim olacaklarını belirterek bir anlamda bu askeri karşılık verme olasılığının gündemlerinde olmadığını belirtmiştir. İkinci şık Suriye’nin önemli bir dış politika aracı olarak kullandığı terörizmi kullanarak İsrail’e karşılık vermesidir. Eğer bu olasılık Suriye tarafından seçilirse önümüzdeki dönemde İsrail’e karşı gerçekleştirilen terör eylemlerinde bir artış görülebilir. Suriye bu şekilde açıkça gerçekleştiremediği saldırıyı terör örgütleri üzerinden gerçekleştirme yoluna gidebilir. Ancak yine Suriye karar alma ve dış politika yürütme mantığını düşündüğümüzde bu olasılık bugün için riskli gözükmektedir. Var olan koşullar altında değerlendirdiğimizde Suriye açısından en uygulanabilir tercihin uluslararası destek sağlama yoluna giderek İsrail’i köşeye sıkıştırma ve bir daha böyle bir saldırıyı gerçekleştirmeyi önleme yönünde çaba sarf etmek olduğunu söyleyebiliriz. Zaten Suriye’nin de ilk etapta yaptığı açıklamalara bakacak olursak bu yolun tercih edildiği görülmektedir. Suriye şu anda uluslararası toplumda haklı olarak görülmektedir ve uluslararası hukuk da Suriye’nin yanındadır. Suriye bu konumunu kullanarak uluslararası destek sağlamaya çalışmak ve bu doğrultuda da özellikle BM’yi devreye sokmak istemektedir. Yine bu politikaya bağlı olarak önümüzdeki dönemde teröre verilen desteğin kesilmesi anlamında sınırlı ve göstermelik adımların da Suriye tarafından atılabileceğini söyleyebiliriz.