ABD’nin Orta Doğu Elçisi William Burns hafta içerisinde Şam’da Suriye lideri Beşar Esad’la bir araya geldi. Yapılan açıklamada, görüşmelerde Orta Doğu Barış Süreci, teröre destek, Lübnan sorunu ve Irak konularının ele alındığı açıklandı. Görüşmelerde ABD tarafı Suriye’ye ve Lübnan’a çok açık bir biçimde Hizbullah üzerindeki etkilerini kullanarak örgütün girişmiş olduğu eylemlere son verilmesini sağlamalarını istemiştir. Suriye tarafının buna karşılık temel savunması ise İsrail’in gerçekleştirdiği öldürme ve suikast olaylarından sonra Lübnan ve Suriye tarafına tek taraflı olarak saldırıları durdurun telkininde bulunulmasının gerçekçi olmadığı yönünde olmuştur. Esad ayrıca İsrail’in ABD muhalefetine karşın Batı Şeria’nın etrafına güvenlik duvarı örmeye devam ettiğini belirtmiştir. Esad ülkesinde barınan ve Lübnan üzerinden İsrail’e karşı mücadele yürüten radikal grupları, Filistinlilerin özgürlüğü ve bağımsızlıklarının meşru temsilcileri olarak nitelemiştir. Irak üzerine yapılan görüşmelerde ise Suriye tarafı, Irak Yönetici Konseyi’ni bağımsız bir organ olarak tanımadıklarını ancak Irak’ta yasal bir Irak hükümetinin kurulmasının önündeki yolu bu konseyin açacağını umduklarını belirtmişlerdir. Barış Süreci’ne ilişkin olarak da Suriye, “dörtlü” tarafından öne sürülen “yol harita”sına eleştiriler getirmiş ve bu planın Filistin-İsrail çatışmasına son verme niteliğinde olmadığını belirtmiştir. Irak Savaşı sırasında Suriye’nin Irak’ı desteklemesi nedeniyle savaş sonrası gerilen Suriye-ABD ilişkileri, savaşın hemen ertesinde ABD’nin savaşa varan tehditleri sonrasında Suriye’nin geri adım atarak müzakerelere açık olduğunu bildirmesi ve ABD talepleri doğrultusunda sınırlı da olsa adımlar atması sonrasında yumuşamıştı. Gerginlik, savaş sonrasında şiddetini yitirse de sorun başlıklarının hala varlığını koruması ve Suriye’nin bu doğrultuda somut adımlar atmaması nedeniyle hala devam etmektedir. ABD açısından sorun Suriye’nin Orta Doğu Barış Süreci’nde oynadığı etkin rol ve bölge istikrarı üzerinde sahip olduğu etkidir. ABD, Suriye’nin elindeki kozları alarak İsrail-Filistin çatışmasına bir son vermek istemektedir. Suriye açısından ise sorun Golan Tepeleri’nde odaklanmaktadır. Suriye Lübnan’daki etkisi ve bu suretle radikal Filistinli örgütler üzerinde sahip olduğu etkiyle Golan Tepeleri’nin kendisine geri verilmesi için İsrail üzerinde bir baskı unsuru oluşturmakta ve mücadelesini bu örgütler aracılığıyla yürütmektedir. ABD Elçisiyle Esad arasında yapılan görüşme de bu çerçevede gerçekleşmiştir. ABD Orta Doğu barışına ilişkin taleplerini yinelemiş Suriye ise elindeki kozları kaybetmemek için bu taleplere karşı direnmiştir.
Irak Savaşı, Suriye açısından yukarıda bahsedilen konularda (dış politika) baskıya maruz kalması sonucunu doğurmasının yanında iç politikası açısından da ciddi değişim olasılıklarını gündeme gelmesine neden olmuştur. Barış Süreci’ne ilişkin olarak gündeme getirilen talepler Golan Tepeleri’nde düğümlenirken iç politikaya ilişkin belirtilen talepler konusunda ise “rejim sorunu” belirleyici olmaktadır. Rejim sorunu Suriye’nin karşı karşıya kalmış olduğu ikilemi belirtmektedir. Bir yandan reform-değişim yönünde baskı altında kalırken diğer taraftan da bu değişimin rejimin yıkılması sonucuna yol açmasına engel olmaya çalışmaktadır. Bu ikilem Suriye’nin söylem ve pratik anlamında çelişkili tutumlar içerisine girmesine neden olmaktadır. Bir yandan reform söylemini gündeme taşırken diğer taraftan da kendi kontrolü dışında gelişen tüm reformcu hareketlere sınırlama getirmektedir. Bu çerçevede geçen hafta içerisinde Suriye’de iki önemli gelişme yaşanmıştır:
1. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad geçen hafta içerisinde, yakın bir zamana kadar reformcu bir hükümet atayacağını açıklamıştır. Bu açıklama hem Suriyeliler hem de bölge açısından sevindirici bir haber olarak nitelendirilmiştir. Irak Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni bölgesel koşullar çerçevesinde alınan bu karar önümüzdeki dönemde Suriye siyasal hayatında yaşanması olası gelişmeler açısından sinyaller vermektedir. Beşar Esad’ın üç yıl önce başa geçişini takiben ortaya çıkan ve rejimin sert tepkisi sonrasında sona erdirilen reform hareketi yeni bölgesel ortamda daha ciddi biçimde ve daha geniş bir tabana yayılmış şekilde gündeme gelmektedir. Irak Savaşı, Suriye’de reform hareketi açısından çok önemli iki sonuç doğurmuştur. Öncelikle savaş Suriye’nin ABD karşısında çok daha ciddi anlamda baskı altında kalmasına yol açmıştır. Artık siyasal, askeri ve ekonomik baskı unsurlarını Suriye üzerinde çok daha etkin bir biçimde kullanma şansına sahip olan ABD, Suriye’de değişim sağlamak açısından çok daha etkin bir konuma kavuşmuştur. Savaşın ikinci etkisi ise iç etkenler açısından ortaya çıkmıştır. Daha önce rejimin tepkisi sonucu sindirilen ve sınırlı etkinlikleri kırılan aydın-reformcu-liberal kesim savaş sonrasında yeni bölgesel koşullardan faydalanarak seslerini yükseltme ve reform taleplerini yeniden gündeme taşıma imkanı bulmuşlardır. Suriye’de yönetim şu anda iç, ama çok daha önemlisi dış baskı altındadır ve büyük bir ikilem içerisindedir. Zira değişim Suriye’de rejimi tehdit eden en önemli olgudur ve siyasal-ekonomik eliti ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Bu ikileme rağmen Suriye yönetiminin bu iç ve dış baskılara karşı tamamen sessiz kalması imkansızdır. Suriye lideri Beşar Esad’ın geçtiğimiz günlerde yeni bir hükümet atayacağı yönündeki açıklaması da bu gelişmeler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Önümüzdeki dönemde Suriye sınırlı da olsa bir değişim, reform sürecine gidecektir. Yeni hükümet atanması kararının iki hedefi olabilir. Yönetim reformcu hükümet atanacağı söylemiyle öncelikle iç ve dış baskıyı azaltmaya çalışmaktadır. Diğer yandan ise Esad, önümüzdeki dönemde alınacak kararlarda daha rahat hareket edebilmek için uyumlu çalışabileceği bir hükümeti başa geçirmeyi amaçlamaktadır.
2. Reform hareketi doğrultusunda meydana gelen ikinci önemli olaysa Karikatürist Ali Firzat tarafından üç yıl önce çıkarılmaya başlanan Al-Dumari (Lamba Işığı) gazetesinin bir ay boyunca yayın yapmadığı gerekçesiyle kapatılması olmuştur. Suriye’de basın kanunlarına göre üç ay boyunca yayın yapmayan gazetelerin yayın yapma izinleri ellerinden alınabiliyor. Ali Firzat yayın izninin ellerinden alınmasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada olayın ‘reformcularla, reformdan zarar göreceği için sürece karşı duranlar arasında yaşanan mücadelenin bir sonucu’ olduğunu söylemiştir. Ali Firzat’ın bu açıklaması belki de olayın perde arkasını en iyi özetleyen cümleler. Gazete genel anlamda devleti ve yönetimi eleştiren yapısıyla tanınıyordu. Görsel ve yazılı basın araçlarına devletin hakim olduğu Suriye’de Al-Dumari gazetesi bağımsız nitelik taşıyan sayılı gazetelerden biriydi. Ali Firzat askerlerle, bürokrasiyle ve polisle dalga geçen karikatürleriyle tanınan bir karikatürist. Gazete geçen aylar içerisinde Saddam Hüseyin’le ilgili olarak yayımladığı karikatürlerden sonra devlet tarafından baskı altında kalmaya başlamış ve yönetim gazeteyi Arap birliğini bozduğu gerekçesiyle suçlamaya başlamıştı. Firzat ise bu suçlamalara karşılık olarak ‘Irak halkının yanında olduğunu ancak bütün diktatörlere karşı olduğunu’ söylüyordu. Gazetenin yayın hakkının alınması, bu gelişmeleri takiben ortaya çıkmıştır. Irak Savaşı sonrasında kalınan baskı ortamında ‘değişim paradoksu’yla karşı karşıya kalan Suriye yönetiminin, her ne kadar reform söylemini sık sık kullansa da pratiğe baktığımızda kendi kontrolü dışında olan hiçbir gelişmeye izin vermediği görülmektedir. Savaş sonrasında gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda en çok etkilenen ülke olan Suriye, yeni bölgesel koşullar altında değişmek zorunda olduğunu bilmekte ancak değişimin rejimin yıkılmasına (Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov döneminde olduğu gibi) varacak boyutlara ulaşmasına engel olmak istemektedir. Bu da yönetimi kendi kontrolü dışındaki gelişmeleri kısıtlama yoluna itmektedir. Al-Dumari gazetesi yazar kadrosu da göz önüne alındığında reformcu-liberal bir gazete olarak nitelendirilmektedir. Yönetim önümüzdeki dönemde girişilecek sınırlı ve kontrollü reform sürecinde her gelişmenin kontrolü altında olmasını amaçlamaktadır.
Irak Savaşı, Suriye açısından yukarıda bahsedilen konularda (dış politika) baskıya maruz kalması sonucunu doğurmasının yanında iç politikası açısından da ciddi değişim olasılıklarını gündeme gelmesine neden olmuştur. Barış Süreci’ne ilişkin olarak gündeme getirilen talepler Golan Tepeleri’nde düğümlenirken iç politikaya ilişkin belirtilen talepler konusunda ise “rejim sorunu” belirleyici olmaktadır. Rejim sorunu Suriye’nin karşı karşıya kalmış olduğu ikilemi belirtmektedir. Bir yandan reform-değişim yönünde baskı altında kalırken diğer taraftan da bu değişimin rejimin yıkılması sonucuna yol açmasına engel olmaya çalışmaktadır. Bu ikilem Suriye’nin söylem ve pratik anlamında çelişkili tutumlar içerisine girmesine neden olmaktadır. Bir yandan reform söylemini gündeme taşırken diğer taraftan da kendi kontrolü dışında gelişen tüm reformcu hareketlere sınırlama getirmektedir. Bu çerçevede geçen hafta içerisinde Suriye’de iki önemli gelişme yaşanmıştır:
1. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad geçen hafta içerisinde, yakın bir zamana kadar reformcu bir hükümet atayacağını açıklamıştır. Bu açıklama hem Suriyeliler hem de bölge açısından sevindirici bir haber olarak nitelendirilmiştir. Irak Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni bölgesel koşullar çerçevesinde alınan bu karar önümüzdeki dönemde Suriye siyasal hayatında yaşanması olası gelişmeler açısından sinyaller vermektedir. Beşar Esad’ın üç yıl önce başa geçişini takiben ortaya çıkan ve rejimin sert tepkisi sonrasında sona erdirilen reform hareketi yeni bölgesel ortamda daha ciddi biçimde ve daha geniş bir tabana yayılmış şekilde gündeme gelmektedir. Irak Savaşı, Suriye’de reform hareketi açısından çok önemli iki sonuç doğurmuştur. Öncelikle savaş Suriye’nin ABD karşısında çok daha ciddi anlamda baskı altında kalmasına yol açmıştır. Artık siyasal, askeri ve ekonomik baskı unsurlarını Suriye üzerinde çok daha etkin bir biçimde kullanma şansına sahip olan ABD, Suriye’de değişim sağlamak açısından çok daha etkin bir konuma kavuşmuştur. Savaşın ikinci etkisi ise iç etkenler açısından ortaya çıkmıştır. Daha önce rejimin tepkisi sonucu sindirilen ve sınırlı etkinlikleri kırılan aydın-reformcu-liberal kesim savaş sonrasında yeni bölgesel koşullardan faydalanarak seslerini yükseltme ve reform taleplerini yeniden gündeme taşıma imkanı bulmuşlardır. Suriye’de yönetim şu anda iç, ama çok daha önemlisi dış baskı altındadır ve büyük bir ikilem içerisindedir. Zira değişim Suriye’de rejimi tehdit eden en önemli olgudur ve siyasal-ekonomik eliti ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Bu ikileme rağmen Suriye yönetiminin bu iç ve dış baskılara karşı tamamen sessiz kalması imkansızdır. Suriye lideri Beşar Esad’ın geçtiğimiz günlerde yeni bir hükümet atayacağı yönündeki açıklaması da bu gelişmeler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Önümüzdeki dönemde Suriye sınırlı da olsa bir değişim, reform sürecine gidecektir. Yeni hükümet atanması kararının iki hedefi olabilir. Yönetim reformcu hükümet atanacağı söylemiyle öncelikle iç ve dış baskıyı azaltmaya çalışmaktadır. Diğer yandan ise Esad, önümüzdeki dönemde alınacak kararlarda daha rahat hareket edebilmek için uyumlu çalışabileceği bir hükümeti başa geçirmeyi amaçlamaktadır.
2. Reform hareketi doğrultusunda meydana gelen ikinci önemli olaysa Karikatürist Ali Firzat tarafından üç yıl önce çıkarılmaya başlanan Al-Dumari (Lamba Işığı) gazetesinin bir ay boyunca yayın yapmadığı gerekçesiyle kapatılması olmuştur. Suriye’de basın kanunlarına göre üç ay boyunca yayın yapmayan gazetelerin yayın yapma izinleri ellerinden alınabiliyor. Ali Firzat yayın izninin ellerinden alınmasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada olayın ‘reformcularla, reformdan zarar göreceği için sürece karşı duranlar arasında yaşanan mücadelenin bir sonucu’ olduğunu söylemiştir. Ali Firzat’ın bu açıklaması belki de olayın perde arkasını en iyi özetleyen cümleler. Gazete genel anlamda devleti ve yönetimi eleştiren yapısıyla tanınıyordu. Görsel ve yazılı basın araçlarına devletin hakim olduğu Suriye’de Al-Dumari gazetesi bağımsız nitelik taşıyan sayılı gazetelerden biriydi. Ali Firzat askerlerle, bürokrasiyle ve polisle dalga geçen karikatürleriyle tanınan bir karikatürist. Gazete geçen aylar içerisinde Saddam Hüseyin’le ilgili olarak yayımladığı karikatürlerden sonra devlet tarafından baskı altında kalmaya başlamış ve yönetim gazeteyi Arap birliğini bozduğu gerekçesiyle suçlamaya başlamıştı. Firzat ise bu suçlamalara karşılık olarak ‘Irak halkının yanında olduğunu ancak bütün diktatörlere karşı olduğunu’ söylüyordu. Gazetenin yayın hakkının alınması, bu gelişmeleri takiben ortaya çıkmıştır. Irak Savaşı sonrasında kalınan baskı ortamında ‘değişim paradoksu’yla karşı karşıya kalan Suriye yönetiminin, her ne kadar reform söylemini sık sık kullansa da pratiğe baktığımızda kendi kontrolü dışında olan hiçbir gelişmeye izin vermediği görülmektedir. Savaş sonrasında gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda en çok etkilenen ülke olan Suriye, yeni bölgesel koşullar altında değişmek zorunda olduğunu bilmekte ancak değişimin rejimin yıkılmasına (Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov döneminde olduğu gibi) varacak boyutlara ulaşmasına engel olmak istemektedir. Bu da yönetimi kendi kontrolü dışındaki gelişmeleri kısıtlama yoluna itmektedir. Al-Dumari gazetesi yazar kadrosu da göz önüne alındığında reformcu-liberal bir gazete olarak nitelendirilmektedir. Yönetim önümüzdeki dönemde girişilecek sınırlı ve kontrollü reform sürecinde her gelişmenin kontrolü altında olmasını amaçlamaktadır.