Oytun ORHAN*
Amerika’nın Irak’a düzenlemeyi planladığı askeri operasyon, hem bölgede hem de uluslararası toplumda değişim olgusunu gündeme getirmiştir. Genel anlamda otoriter yapıların hakim olduğu Orta Doğu bölgesi ülkeleri için bu olgu rahatsız edici bir nitelik taşımaktadır. Gene otoriter bir devlet olarak niteleyebileceğimiz Suriye rejimi için de değişim olgusu ciddi bir tehdit unsurudur ve Suriye’de yönetici eliti kaygılandırmaktadır. Bu kaygılara bağlı olarak Suriye’nin son dönem bölge ve Irak politikasının temelini statükonun korunması oluşturmaktadır. Bu politikaya bağlı olarak Suriye Amerika’nın Irak’a operasyon düzenleme olasılığının ortaya çıktığı ve bu tartışmaların üst düzeye çıktığı tarihlerden itibaren böyle bir müdahaleye karşı olduğunu açıkça ve sürekli olarak belirtmiştir.
Irak operasyonu sonrasında Suriye’de yaşanabilecek değişim Suriye’nin iç yapısı (siyasal ve ekonomik yapı) ya da dış politikasına (Lübnan’la ilişkiler, İsrail’le ilişkiler, Irak’la ilişkiler, teröre destek) bağlı olarak ortaya çıkabilir. Suriye’nin Irak operasyonuna karşı uyguladığı yoğun muhalefetin temelinde belki de kendi iç yapısı, rejimi açısından ortaya çıkması muhtemel değişim olasılıkları hatta rejimin yıkılmasına varacak baskılara maruz kalmak yatmaktadır. Sahip olduğu otoriter devlet yapısında ve tamamen devlet kontrolünde olan ve ‘devlet burjuvazisi’[1] şeklinde tanımlanan bir sınıfın ortaya çıkmasını sağlayan ekonomik yapısında meydana gelebilecek herhangi bir değişim siyasal ve ekonomik yapıya hakim kesimler içinde kaygı yaratmaktadır. Ancak bu çalışmada bu alanlar açısından ortaya çıkması muhtemel değişim olasılıkları ve yönetimin bu alandaki kaygıları değil dış politik alanda mevcut sorunlara ilişkin ortaya çıkabilecek olumsuzluklar (Suriye açısından) saptanmaya çalışılacaktır.
Suriye somut anlamda böyle bir operasyondan nasıl etkilenir, hangi alanlarda, ne gibi değişim olasılıkları Suriye’yi rahatsız etmektedir? Suriye operasyon sonrasında Irak’ta; mevcut rejimin yıkılarak yerine ABD yanlısı bir rejimin kurulacağını, ülkeye ABD askerinin yerleşeceğini ve Irak’ın parçalanacağını düşünmektedir. Peki böyle bir yapılanma Suriye’yi neden tedirgin etmekte dolayısıyla da olası bir Irak operasyonuna muhalefet etmektedir. Bu noktada muhalefeti anlayabilmemiz açısından Suriye’nin ABD’yle olan ilişkisini, ABD’nin Suriye’ye bakışını ve Suriye’den taleplerini incelememiz gerekmektedir. Zira operasyon sonrasında ABD, Suriye üzerinde siyasal, askeri ve ekonomik baskı unsurlarını çok daha etkin bir biçimde kullanma imkanına sahip olacak ve Suriye’den beklediği değişim taleplerinin yerine getirilmesinin sağlanması yönünde ciddi bir baskı oluşturma imkanına sahip olacaktır. Bu nedenle de çalışmada öncelikle ABD-Suriye ilişkileri anlamamız açısından önemli bir belge olan ve 2002 yılı içerisinde ABD Kongresi’ne sunulan ‘Suriye Sorumluluk Yasası 2002’ (SSY) isimli belge genel olarak incelenecek, belgede Suriye’den talep edilenler, yerine getirmesi istenenler saptanacak ve Suriye’nin dış politika sorunlarında meydana gelebilecek değişimler bu belgede talep edilenlerden yola çıkılarak belirlenmeye çalışılacaktır.
ABD-Suriye İlişkileri ve Suriye Sorumluluk Yasası
ABD-Suriye ilişkileri Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle beraber nispeten bir yakınlaşma sürecine girmiştir. Şam, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle beraber uluslararası alandaki en önemli askeri ve politik desteğini kaybetmişti. Bu süreçte Suriye yeni uluslararası sisteme hemen uyum sağlayarak Körfez Savaşı’nda Batı ittifakının yanında yer aldı. Bunu takiben 1991 ve 1996 yıllarında İsrail’le yürütülen Arap-İsrail barış görüşmelerine katıldı. 90 sonrası yaşanan bu gelişmelere karşın iki ülke arasında daha sıkı bir işbirliğinin, daha yakın ilişkilerin oluşması önünde yapısal sorunlara dayanan bazı engeller bulunmaktadır. Suriye’nin mevcut siyasi ve ekonomik sistemi, İsrail’le varolan anlaşmazlık konuları, teröre verilen destek, Lübnan’la ilişkiler, Irak’la özellikle 1997 yılı sonrasında yaşanmaya başlayan yakınlaşma süreci, İran’la uzun yıllardır devam eden yakın ilişkiler bu temel yapısal sorunları oluşturmaktadır.
İki ülke arasında varolan bu sorun başlıkları iki ülke ilişkileri açısından da belirleyici konumdadır. 18 Nisan 2002 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi’ne sunulan SSY tasarısı[2] da genel anlamda Suriye hakkında bu konular doğrultusunda tespitler yapan ve bunlara bağlı olarak Suriye’den yapması beklenenleri, alması gereken siyasi ve askeri kararları açıklayan bir belge niteliğindedir. SSY ile ilgili olarak öncelikle bazı noktaların ortaya konması gerekmektedir. Genel olarak ABD yönetimi ve düşünce kuruluşlarında bu tasarının kesinlikle onaylanmaması gerektiği yönünde bir görüş hakimdir. Hatta ABD yönetimi ve Devlet Başkanı Bush bu tasarının yasalaşmasına karşı olduğunu yaptıkları açıklamalarla açıkça belirtmişlerdir.[3] Ancak bu tasarının yasalaşmasına olumlu bakılmamakla beraber gene de bir baskı unsuru olarak gündemde tutulmakta ve bekletilmektedir. Tasarının onaylanmaması ABD’nin bölgede Suriye’ye duyduğu ihtiyaçtan ve bu ülkeyi tamamen karşısına almak istememesinden kaynaklanmaktadır. Ancak gene de tasarıda belirtilen noktalar ABD’nin Suriye’den yana rahatsızlıklarını, atması gereken adımları göstermesi ve ABD-Suriye ilişkilerini anlamamız açısından önemli bir belge niteliğindedir.
Suriye Sorumluluk Yasası[4] yedi bölümden oluşmaktadır. Genel olarak belge incelenirse; ilk bölüm ‘Kısa Başlık’ (Short Title) adı altında belgenin ismini belirleyen kısmı oluşturmaktadır. Çalışma için esas önem taşıyan ikinci ve üçüncü bölümler ise sırasıyla ‘Bulgular’ (Findings) ve ‘Kongrenin Bakışı’ (Sense of Congress) adları altındadır ve bu bölümlerde Suriye’nin ABD ve uluslararası hukuk açısından olumsuzluk arz eden eylemleri sıralanmakta ve bu tespitlere karşılık olarak Suriye’den atması istenen adımlar sıralanmaktadır. Dördüncü bölüm ‘Politikanın İfadesi’ (Statement of Policy) ismini taşımakta ve ABD’nin bu duruma karşılık olarak yapması gerekenler, Suriye’ye karşı alması gereken tavır ele alınmaktadır. ‘Cezalar ve İzin’ (Penalties and Authorization) başlıklı beşinci bölümde ise; Suriye’den yerine getirilmesi istenen taleplerin yerine getirilmemesi durumunda bu ülkeye karşı uygulanması gereken yaptırımlar sıralanmaktadır. Burada Suriye’ye Amerikan mallarının ihraç edilmemesinden bu ülkeye yapılacak yatırımlara sınırlama getirilmesine, ilişki düzeyinin en alt seviyeye indirilmesinden Suriye’ye ait bir uçağın ABD’ye inmesine ya da hava sahasını kullanmasının yasaklanmasına kadar birçok yaptırım sıralanmaktadır. Altıncı ve yedinci bölümler ise genel olarak belgeyle ilgili kısa açıklamalar içermektedir.
Belgede esas önem taşıyan bölümler ikinci ve üçüncü bölümlerdir. Bu bölümlerde Suriye hakkında ABD açısından olumsuz nitelik taşıyan durumlar tespit edilmekte ve bu konularda siyasal, askeri ve ekonomik taleplerde bulunulmaktadır.
‘Bulgular’ başlıklı ikinci bölümde;
- ABD Başkanı Bush’un ‘ya bizimlesiniz ya da teröristlerle’ sözüne atıfta bulunarak terörizmi destekleyen ülkelerin düşman rejimler olduğu,
- BM Güvenlik Konseyi 1373 No’lu karara bağlı olarak her türlü terörist faaliyete desteğin yasaklandığı,
- Suriye’nin halen ABD’nin teröre destek verenler listesinde bulunduğu,
- Suriye’ye, bu listede bulunmasına rağmen, listede bulunan diğer devletlere göre daha az yaptırım uygulandığı,
- Hizbullah, Hamas ve diğer Filistinli örgütlerin Suriye ve Suriye kontrolündeki Lübnan topraklarında kampları, büroları bulunduğu,
- BM Güvenlik Konseyi 520 No’lu kararın Lübnan’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü öngördüğü,
- Yirmi binden fazla Suriye askerinin Lübnan topraklarında bulunarak bu ülkenin siyasi bağımsızlığına zarar verdiğini,
- 1990’dan bu yana Senato ve Temsilciler Meclisi’nin, Suriye silahlı kuvvetlerinin Lübnan’dan çekilmesi için yedi adet karar ve yasa onayladığını,
- Lübnan içinde de Suriye kuvvetlerinin ülkeden çıkması yönünde talepler olduğu,
- İsrail’in BM Güvenlik Konseyi 425 No’lu karara bağlı olarak Güney Lübnan’dan çekildiği ancak Suriye’nin halen bölgede olduğu,
- Suriye’nin halen kısa ve orta menzilli balistik füze geliştirdiği ayrıca biyolojik kimyasal silah üretmeye devam ettiği,
- Ve son olarak da Suriye’nin BM Güvenlik Konseyi 661 No’lu karara aykırı olarak Irak’tan petrol ithal ettiği belirtilmektedir.
Belgede Suriye’nin durumu bu şekilde tespit edildikten sonra ‘Kongrenin Bakışı’ başlıklı üçüncü bölümde bunlara bağlı olarak Suriye’den yerine getirmesi istenenler, alması istenen siyasal, askeri ve ekonomik kararlar sıralanmaktadır. Burada Suriye’den yapması istenenler olası Irak operasyonunun gerçekleşmesi sonrasında Suriye’de hangi alanlarda değişim yaşanacağı konusunda fikir vermektedir. Çünkü bölgede siyasi, askeri ve ekonomik anlamda çok daha güçlü bir ABD’nin bu taleplerini yerine getirmesi bakımından Suriye üzerindeki baskı artacak ve bu alanlarda muhtemelen ABD’nin istekleri doğrultusunda gelişmeler yaşanacaktır. İkinci bölümde yapılan tespitlere bağlı olarak sıralanan talepler genel olarak dört başlık altında toplanmaktadır:
Suriye-Lübnan İlişkileri
SSY’de öncelikle Suriye-Lübnan ilişkilerine bağlı olarak talepte bulunulmaktadır. Suriye’nin Lübnan üzerinde gerek siyasal gerek askeri gerekse ekonomik anlamda ciddi etkisi bulunmakta hatta birçok konuda belirleyici konumunda bulunmaktadır. Suriye’nin halen bu ülkede yirmi binin üzerinde askeri gücü bulunmakta bunun yanında iktidarda Suriye yanlısı bir hükümet bulunmaktadır. SSY de, Suriye’den Lübnan’daki tüm askeri gücünü ve diğer güvenlik birimlerini belli bir takvime bağlayarak geri çekmesini aynı doğrultuda Lübnan Devleti’nin ülkenin her bölgesine kendi askeri güçlerini yerleştirmesini öngörmektedir. Suriye zaten özellikle İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesiyle beraber gerek ABD gerekse İsrail tarafından artık bu ülke üzerindeki etkinliğine son vererek askeri güçlerini çekmesi yönünde baskı altındaydı. Hatta bu doğrultuda Lübnan’daki askeri gücünü yavaş yavaş da olsa azaltma yolunda adımlar atmaktaydı.[5] Artan baskılara bağlı olarak Suriye lideri Beşar Esad da son 25 yıl içinde bir Suriye liderinin bu ülkeye düzenlediği ilk ziyaret olarak Lübnan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmişti. Bu ziyaretin amacı da Lübnan’da artan Suriye karşıtlığına karşı harekete geçmek olarak yorumlanmıştı.[6] Lübnan’ın kendi içinde varolan Suriye karşıtlığının toplumsal temelini ülkede genel olarak ekonomik yapıya hakim olan Hristiyanlar oluşturmaktadır. Özellikle SSY’nin sunulması bu grupların ülke içindeki muhalefetinin artmasına neden olmuş bu grupları daha etkin mücadele konusunda cesaretlendirmiştir.[7] Amerika’nın Irak’a bir operasyon düzenleyerek bölgeye yerleşmesi durumunda Suriye üzerinde Lübnan’dan çekilmesi konusundaki baskı daha da artacak ve muhtemel yakın bir gelecekte Suriye Lübnan’daki bugünkü avantajlı konumunu kaybetme durumuyla karşı karşıya kalacaktır.[8]
Suriye-İsrail Barış Süreci
SSY’de öne sürülen taleplerden biri de Suriye’nin önkoşulsuz olarak İsrail’le barış görüşmelerine oturmasıdır. 1967 yılında gerçekleşen Arap-İsrail Savaşı sonrasında İsrail tarafından işgal edilen ve stratejik açıdan büyük önem taşıyan Golan Tepeleri’ne ilişkin olarak iki ülke arasında ortaya çıkan anlaşmazlık günümüze kadar taşınmıştır. Konu ABD’nin girişimleriyle iki ülke arasında çözümlenmeye çalışılmış ancak 1991 ve 1996 yıllarında yapılan görüşmelerden sonuç alınamamıştır.
Amerika’nın Irak operasyonu sonrasında bölgeye girmesi durumunda Suriye’nin İsrail’e karşı konumunda ciddi bir gerileme yaşanacaktır. Golan tepelerine ilişkin olarak iki ülke arasında yaşanan sorunda İsrail Suriye’yle mücadelede ABD’yi de yanına almış olacak ve bu durum da güç dengesini İsrail lehine ciddi anlamda çevirerek Suriye’nin İsrail karşısında konumunu zayıflatacaktır. İsrail de bu durumun farkında ve dolayısıyla da SSY’nin yasalaşması konusunda en aktif biçimde çalışan ülke konumundadır. SSY’yi ABD’de Kongre’ye sunan politikacılar zaten genel olarak İsrail yanlısı politikacılardır. Bunun yanında İsrail tasarının yasalaşması için de çaba sarf etmektedir. Tasarının Kongre’ye gelmesini takiben İsrail basınında Suriye’yi terör konusunda suçlayan özellikle El Kaide örgütü ile bağı olduğunu ortaya koymaya çalışan makaleler yer almaya başlamıştır.[9] Suriye, İsrail’le mücadele açısından ortaya çıkacak bu olumsuz durumun oluşmasını engellemek için de operasyona karşı çıkmakta ABD’nin bölgeye girmesini istememektedir.
Petrol Gelirleri
SSY’de Suriye’nin BM Güvenlik Konseyi 661 No’lu karara aykırı olarak Irak’tan petrol ithal ettiği ve buna hemen son vermesi gerektiği belirtilmektedir. Irak ve Suriye arasında 1997 yılında başlayan yakınlaşma süreci içerisinde iki ülke arasında uzanan ve İran-Irak Savaşı başladığı tarihlerde kapanan Kerkük-Banyas petrol boru hattının açılması yolunda ilk adımlar atılmıştı. 1980 yılından sonra da ilk kez 2000 yılı içinde yapılan görüşmeler sonucunda hattan petrol taşınmaya başlanmıştır.[10] Şu anda Suriye bu hattan BM yaptırımlarına aykırı olarak varili 10-15 Dolardan petrol ithal etmekte ve bu petrolü kendi rafinelerinde rafine ederek yaklaşık 24 Dolardan uluslararası pazarlara ihraç etmektedir. Bu, iki ülkeye de yıllık yaklaşık olarak 1-1.5 milyar Dolar gelir sağlamaktadır.[11] Bu ticaret ilişkisi iki ülkeye de önemli gelir kaynağı sağlamaktadır. Suriye’nin ekonomik anlamda içinde bulunduğu kötü durum göz önüne alındığında bu gelir kalemi çok büyük önem taşımaktadır. 1-1.5 milyar Dolarlık bu yıllık girdi Suriye dış ticaretinde çok önemli bir yer tutmaktadır ve bu gelirden mahrum kalmak istememektedir. Ancak olası bir operasyon sonrasında Suriye bu geliri kaybetme olasılığıyla karşı karşıya kalacaktır. Petrolün kendi üzerinden taşınmasına izin verilse dahi bu belli siyasal tavizler sonucunda gerçekleşecektir. Bu olasılığın varlığı da Suriye’nin operasyona karşı yaptığı muhalefetin nedenlerinden birini oluşturmaktadır.
Dış Politika Aracı Olarak Terörizm
11 Eylül saldırıları sonrasında ABD Başkanı Bush ‘Suriye terör kamplarını kapatarak ve terör örgütlerini ülkesinden çıkararak teröre karşı savaşta doğru tarafta seçimini yapmalıdır’ diyerek bu konuda ülkesinin Suriye’den beklentisini ortaya koyuyordu.[12] Ancak buna karşılık genel anlamda terörün Suriye dış politikasının önemli bir aracı olduğunu görülmektedir. Suriye’nin gerek Türkiye’ye gerekse İsrail’e karşı yürüttüğü dış politikada terörizm önemli bir araç konumunda olmuştur.[13] Şu anda gerek Suriye içerisinde gerekse Suriye kontrolü altında bulunan Lübnan topraklarında birçok terör örgütünün kampları, büroları bulunmaktadır. Suriye özellikle İsrail’e karşı yürüttüğü mücadeleyi bu terör örgütleri üzerinden yürütmektedir. SSY de belki de en ciddi vurguyu bu konuya yaparak Suriye’nin teröre verdiği desteği kesmesini, Suriye’de bulunan tüm terörist faaliyetlere engel olmasını ve terör bürolarını kapatmasını talep etmektedir. Terör konusunda Suriye’nin ABD’yle ikili bir ilişkisi bulunmaktadır. 11 Eylül sonrasında Suriye El-Kaide örgütüne yönelik olarak ABD’yle işbirliği içinde olmuş ve El Kaide örgütüyle bağı olan kişiler hakkında ABD’ye önemli bilgiler aktarmıştır.[14] Ancak konu Hizbullah Hamas gibi örgütlere geldiğinde Suriye işbirliği içinde olmamış bu örgütlere sağladığı ekonomik asker ve lojistik desteğe devam etmiştir.[15] Suriye’nin halen Hizbullah[16], Hamas[17] ve İslami Cihat[18] gibi ABD’nin terör listesinde yer alan örgütlerle yakın ilişkisi ve bu örgütlere desteği devam etmektedir. ABD’nin Irak’a yerleşmesiyle beraber Suriye bu dış politika aracını kaybetme durumuyla karşı karşıya kalacaktır. ABD’nin Orta Doğu politikasında İsrail’in güvenliğinin taşıdığı öneme ve bu terör örgütlerinin İsrail güvenliği açısından oluşturduğu tehdidi dikkate aldığımızda Suriye bu örgütlere verdiği desteği kesme yönünde ciddi baskıya maruz kalacaktır. Ayrıca bu örgütler üzerindeki kontrolü ve örgütlere sağladığı destek açısından Lübnan büyük önem taşımaktadır. Suriye’nin Lübnan üzerindeki kontrolünü de kaybedeceğini düşünürsek, özellikle Hizbullah ve Hamas aracılığıyla İsrail’e karşı yürüttüğü ‘vekaleten savaşta (proxy war) önemli bir kayba uğrayacaktır.
Sonuç
ABD-Suriye ilişkileri açısından belirleyici olan ve iki ülke arasında sorun çıkmasına neden olan diğer bazı konular da bulunmaktadır. Bu konular belgede yer almamakla beraber iki ülke arasında sorun teşkil etmektedir. Narkotik trafiği, Suriye’nin zayıf insan hakları karnesi ve kitle imha silahları geliştirme[19] (biyolojik ve kimyasal silahlar) konuları iki ülke ilişkileri açısından önem taşıyan diğer konulardır.[20] Ancak çalışma SSY temel alınarak hazırlandığı için bu başlıklar kapsam dışı tutulmuştur.
Sınırlı olmakla beraber ele alınan başlıklar Suriye’nin Irak operasyonundan çekinmesine bu operasyona muhalefet etmesine neden olan konulardır. Bununla beraber her ne kadar bu operasyonu istemese de ne kadar muhalefet etse de ABD’ye karşı bu operasyonun engellenemeyeceğini bilmektedir. Operasyonun başlamasıyla beraber Suriye’nin Irak yanlısı-ABD karşıtı politikasında da değişimler ortaya çıkabilir. Tersi durum da ABD için geçerli olabilir. ABD’nin operasyon öncesinde bölgede komşu ülkelerin desteğine ya da en azından pasif muhalefetine ihtiyacı vardır. Bu nedenle Suriye’den değişim talepleri şimdilik gündeme getirilmemekte, buna bağlı olarak SSY de Kongre’de bekletilmektedir. Suriye’den alması istenen siyasal, ekonomik ve askeri kararlar konusundaki talepler şu an için gündeme gelmemektedir. Suriye’den değişim yönünde taleplerin, operasyonun gerçekleşmesi ve sağlanan başarı sonrasında ABD’nin bölgeye yerleşmesi sonucunda daha etkin biçimde gündeme gelmesi olasıdır.
* ASAM Orta Doğu Araştırmaları Masası
[1] Hans Günter Lobmeyer, ‘Suriye: Leviathan’ın Diyarı’, Ferhad İbrahim ve Heidi Wedel (der), Ortadoğu’da Sivil Toplumun Sorunları, çev. Erol Özbek, İstanbul, İletişim Yayıncılık, 1997, s. 94.
[2] Bu yasa tasarısı genel olarak İsrail yanlısı politikacılar tarafından Meclise sunulmuştur.
[3] ‘Bush opposes US sanctions on Syria’, BBC News, 4 Eylül 2002, http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/2236949.stm.
[4] Suriye Sorumluluk Yasası’nın İngilizce tam metni için bkz.: http://www.gotc.org/pdf/act2002.pdf.
[5] Gary C. Gambill, ‘Under Duress, Syria Pulls Troops out of Beirut’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 3 No 6, Haziran 2001, http://www.meib.org/articles/0106_l2.htm.
[6] Gary C. Gambill, ‘Why Assad Stepped Foot in Beirut...Twice, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 3, Mart/Nisan 2002, http://www.meib.org/articles/0203_l1.htm.
[7] Ziad K. Abdelnour, ‘The Syria Accountability Act and Lebanon’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 10, Ekim 2002, http://www.meib.org/articles/0210_l3.htm.
[8] Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi konusunda İsrail de, özelikle kendisi Güney Lübnan’dan çekildikten sonra, baskı uygulamakta ve Suriye’nin bu ülkedeki kuvvetlerini çekmesini talep etmektedir. Dolayısıyla İsrail de Suriye Sorumluluk Yasası’nın onaylanmasını istemekte ve bu yönde çaba sarf etmektedir.
[9] Ibrahim Hamidi, ‘Syria Accountability Act, Terror Accusations Loom Over Damascus’, The Daily Star, 9 Eylül 2002, http://www.dailystar.com.lb/opinion/09_09_02_b.htm.
[10] Oytun Orhan, ‘Orta Doğu’nun Düşman Kardeşleri: Suriye ve Irak’, Avrasya Dosyası-Irak Özel, Cilt 6 Sayı 3, Sonbahar 2000, s. 195.
[11] Gary C. Gambill, ‘Syria’s Foreign Relations: Iraq’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 3 No 3, Mart 2001, http://www.meib.org/articles/0103_s1.htm.
[12] Bush Outlines Middle East Peace Plan, CNN.com, 24 Haziran 2002, http://www.cnn.com/2002/ALLPOLITICS/06/24/bush.mideast.speech/.
[13] Terörizmin Suriye dış politikasında bir araç olarak kullanılmasına ilişkin olarak bkz.: Reuven Ehrlich, ‘Terorism as a Preferred Instrument of Syrian Policy’, International Policy Institute for Counter-Terrorism Website, Mart 2002, http://www.ict.org.il/inter_ter/st_terror/syrian_terror.htm.
[14] Suriye’nin El Kaide örgütüne karşı ABD’yle işbirliği içinde olduğuna ilişkin olarak ABD’li resmi yetkililer (David Satterfield) tarafından yapılan açıklamalar için bkz.: http://www.clao.com/satterfield.pdf.
[15] Jeff Michaels, ‘Reconfiguring the Axis of Evil: The Case Against Syria’, Palmer Press, Kasım 2002, http://freelebanon.org/articles/a319.htm.
[16] Suriye’nin Hizbullah ile olan ilişkileri için bkz.: Ziad K. Abdelnour and Gary C. Gambill, ‘Hezbollah: Between Tehran and Damascus’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 2, Şubat 2002, http://www.meib.org/articles/0202_l1.htm.
[17] Suriye’nin Hamas ile olan ilişkileri için bkz.: Gary C. Gambill, ‘Sponsoring Terrorism: Syria and Hamas’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 10, Ekim 2002, http://www.meib.org/articles/0210_s1.htm.
[18] Suriye’nin İslami Cihat örgütü ile olan ilişkileri için bkz.: Matthew A. Levitt, Sponsoring Terrorism: Syria and Islamic Jihad, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 11-12, Kasım-Aralık 2002, http://www.meib.org/articles/0211_s1.htm.
[19] Bu konu SSY’de yer almaktadır. Bu konuda Suriye’den kısa ve orta menzilli balistik füze geliştirme ve konuşlandırmaya ayrıca biyolojik ve kimyasal silah üretimine son vermesi istenmektedir. Ancak bu konu Suriye’nin kaygı duyduğu konular içerisinde önemli bir yere sahip olmadığı için çalışmada ayrı bir başlık olarak ele alınmamıştır.
[20] Alfred B. Prados, ‘Syria: U.S. Relations and Bilateral Issues’, Congressional Research Service-The Library of Congress, 24 Aralık 2002, http://www.fas.org/man/crs/IB92075.pdf.
Amerika’nın Irak’a düzenlemeyi planladığı askeri operasyon, hem bölgede hem de uluslararası toplumda değişim olgusunu gündeme getirmiştir. Genel anlamda otoriter yapıların hakim olduğu Orta Doğu bölgesi ülkeleri için bu olgu rahatsız edici bir nitelik taşımaktadır. Gene otoriter bir devlet olarak niteleyebileceğimiz Suriye rejimi için de değişim olgusu ciddi bir tehdit unsurudur ve Suriye’de yönetici eliti kaygılandırmaktadır. Bu kaygılara bağlı olarak Suriye’nin son dönem bölge ve Irak politikasının temelini statükonun korunması oluşturmaktadır. Bu politikaya bağlı olarak Suriye Amerika’nın Irak’a operasyon düzenleme olasılığının ortaya çıktığı ve bu tartışmaların üst düzeye çıktığı tarihlerden itibaren böyle bir müdahaleye karşı olduğunu açıkça ve sürekli olarak belirtmiştir.
Irak operasyonu sonrasında Suriye’de yaşanabilecek değişim Suriye’nin iç yapısı (siyasal ve ekonomik yapı) ya da dış politikasına (Lübnan’la ilişkiler, İsrail’le ilişkiler, Irak’la ilişkiler, teröre destek) bağlı olarak ortaya çıkabilir. Suriye’nin Irak operasyonuna karşı uyguladığı yoğun muhalefetin temelinde belki de kendi iç yapısı, rejimi açısından ortaya çıkması muhtemel değişim olasılıkları hatta rejimin yıkılmasına varacak baskılara maruz kalmak yatmaktadır. Sahip olduğu otoriter devlet yapısında ve tamamen devlet kontrolünde olan ve ‘devlet burjuvazisi’[1] şeklinde tanımlanan bir sınıfın ortaya çıkmasını sağlayan ekonomik yapısında meydana gelebilecek herhangi bir değişim siyasal ve ekonomik yapıya hakim kesimler içinde kaygı yaratmaktadır. Ancak bu çalışmada bu alanlar açısından ortaya çıkması muhtemel değişim olasılıkları ve yönetimin bu alandaki kaygıları değil dış politik alanda mevcut sorunlara ilişkin ortaya çıkabilecek olumsuzluklar (Suriye açısından) saptanmaya çalışılacaktır.
Suriye somut anlamda böyle bir operasyondan nasıl etkilenir, hangi alanlarda, ne gibi değişim olasılıkları Suriye’yi rahatsız etmektedir? Suriye operasyon sonrasında Irak’ta; mevcut rejimin yıkılarak yerine ABD yanlısı bir rejimin kurulacağını, ülkeye ABD askerinin yerleşeceğini ve Irak’ın parçalanacağını düşünmektedir. Peki böyle bir yapılanma Suriye’yi neden tedirgin etmekte dolayısıyla da olası bir Irak operasyonuna muhalefet etmektedir. Bu noktada muhalefeti anlayabilmemiz açısından Suriye’nin ABD’yle olan ilişkisini, ABD’nin Suriye’ye bakışını ve Suriye’den taleplerini incelememiz gerekmektedir. Zira operasyon sonrasında ABD, Suriye üzerinde siyasal, askeri ve ekonomik baskı unsurlarını çok daha etkin bir biçimde kullanma imkanına sahip olacak ve Suriye’den beklediği değişim taleplerinin yerine getirilmesinin sağlanması yönünde ciddi bir baskı oluşturma imkanına sahip olacaktır. Bu nedenle de çalışmada öncelikle ABD-Suriye ilişkileri anlamamız açısından önemli bir belge olan ve 2002 yılı içerisinde ABD Kongresi’ne sunulan ‘Suriye Sorumluluk Yasası 2002’ (SSY) isimli belge genel olarak incelenecek, belgede Suriye’den talep edilenler, yerine getirmesi istenenler saptanacak ve Suriye’nin dış politika sorunlarında meydana gelebilecek değişimler bu belgede talep edilenlerden yola çıkılarak belirlenmeye çalışılacaktır.
ABD-Suriye İlişkileri ve Suriye Sorumluluk Yasası
ABD-Suriye ilişkileri Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle beraber nispeten bir yakınlaşma sürecine girmiştir. Şam, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle beraber uluslararası alandaki en önemli askeri ve politik desteğini kaybetmişti. Bu süreçte Suriye yeni uluslararası sisteme hemen uyum sağlayarak Körfez Savaşı’nda Batı ittifakının yanında yer aldı. Bunu takiben 1991 ve 1996 yıllarında İsrail’le yürütülen Arap-İsrail barış görüşmelerine katıldı. 90 sonrası yaşanan bu gelişmelere karşın iki ülke arasında daha sıkı bir işbirliğinin, daha yakın ilişkilerin oluşması önünde yapısal sorunlara dayanan bazı engeller bulunmaktadır. Suriye’nin mevcut siyasi ve ekonomik sistemi, İsrail’le varolan anlaşmazlık konuları, teröre verilen destek, Lübnan’la ilişkiler, Irak’la özellikle 1997 yılı sonrasında yaşanmaya başlayan yakınlaşma süreci, İran’la uzun yıllardır devam eden yakın ilişkiler bu temel yapısal sorunları oluşturmaktadır.
İki ülke arasında varolan bu sorun başlıkları iki ülke ilişkileri açısından da belirleyici konumdadır. 18 Nisan 2002 tarihinde ABD Temsilciler Meclisi’ne sunulan SSY tasarısı[2] da genel anlamda Suriye hakkında bu konular doğrultusunda tespitler yapan ve bunlara bağlı olarak Suriye’den yapması beklenenleri, alması gereken siyasi ve askeri kararları açıklayan bir belge niteliğindedir. SSY ile ilgili olarak öncelikle bazı noktaların ortaya konması gerekmektedir. Genel olarak ABD yönetimi ve düşünce kuruluşlarında bu tasarının kesinlikle onaylanmaması gerektiği yönünde bir görüş hakimdir. Hatta ABD yönetimi ve Devlet Başkanı Bush bu tasarının yasalaşmasına karşı olduğunu yaptıkları açıklamalarla açıkça belirtmişlerdir.[3] Ancak bu tasarının yasalaşmasına olumlu bakılmamakla beraber gene de bir baskı unsuru olarak gündemde tutulmakta ve bekletilmektedir. Tasarının onaylanmaması ABD’nin bölgede Suriye’ye duyduğu ihtiyaçtan ve bu ülkeyi tamamen karşısına almak istememesinden kaynaklanmaktadır. Ancak gene de tasarıda belirtilen noktalar ABD’nin Suriye’den yana rahatsızlıklarını, atması gereken adımları göstermesi ve ABD-Suriye ilişkilerini anlamamız açısından önemli bir belge niteliğindedir.
Suriye Sorumluluk Yasası[4] yedi bölümden oluşmaktadır. Genel olarak belge incelenirse; ilk bölüm ‘Kısa Başlık’ (Short Title) adı altında belgenin ismini belirleyen kısmı oluşturmaktadır. Çalışma için esas önem taşıyan ikinci ve üçüncü bölümler ise sırasıyla ‘Bulgular’ (Findings) ve ‘Kongrenin Bakışı’ (Sense of Congress) adları altındadır ve bu bölümlerde Suriye’nin ABD ve uluslararası hukuk açısından olumsuzluk arz eden eylemleri sıralanmakta ve bu tespitlere karşılık olarak Suriye’den atması istenen adımlar sıralanmaktadır. Dördüncü bölüm ‘Politikanın İfadesi’ (Statement of Policy) ismini taşımakta ve ABD’nin bu duruma karşılık olarak yapması gerekenler, Suriye’ye karşı alması gereken tavır ele alınmaktadır. ‘Cezalar ve İzin’ (Penalties and Authorization) başlıklı beşinci bölümde ise; Suriye’den yerine getirilmesi istenen taleplerin yerine getirilmemesi durumunda bu ülkeye karşı uygulanması gereken yaptırımlar sıralanmaktadır. Burada Suriye’ye Amerikan mallarının ihraç edilmemesinden bu ülkeye yapılacak yatırımlara sınırlama getirilmesine, ilişki düzeyinin en alt seviyeye indirilmesinden Suriye’ye ait bir uçağın ABD’ye inmesine ya da hava sahasını kullanmasının yasaklanmasına kadar birçok yaptırım sıralanmaktadır. Altıncı ve yedinci bölümler ise genel olarak belgeyle ilgili kısa açıklamalar içermektedir.
Belgede esas önem taşıyan bölümler ikinci ve üçüncü bölümlerdir. Bu bölümlerde Suriye hakkında ABD açısından olumsuz nitelik taşıyan durumlar tespit edilmekte ve bu konularda siyasal, askeri ve ekonomik taleplerde bulunulmaktadır.
‘Bulgular’ başlıklı ikinci bölümde;
- ABD Başkanı Bush’un ‘ya bizimlesiniz ya da teröristlerle’ sözüne atıfta bulunarak terörizmi destekleyen ülkelerin düşman rejimler olduğu,
- BM Güvenlik Konseyi 1373 No’lu karara bağlı olarak her türlü terörist faaliyete desteğin yasaklandığı,
- Suriye’nin halen ABD’nin teröre destek verenler listesinde bulunduğu,
- Suriye’ye, bu listede bulunmasına rağmen, listede bulunan diğer devletlere göre daha az yaptırım uygulandığı,
- Hizbullah, Hamas ve diğer Filistinli örgütlerin Suriye ve Suriye kontrolündeki Lübnan topraklarında kampları, büroları bulunduğu,
- BM Güvenlik Konseyi 520 No’lu kararın Lübnan’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü öngördüğü,
- Yirmi binden fazla Suriye askerinin Lübnan topraklarında bulunarak bu ülkenin siyasi bağımsızlığına zarar verdiğini,
- 1990’dan bu yana Senato ve Temsilciler Meclisi’nin, Suriye silahlı kuvvetlerinin Lübnan’dan çekilmesi için yedi adet karar ve yasa onayladığını,
- Lübnan içinde de Suriye kuvvetlerinin ülkeden çıkması yönünde talepler olduğu,
- İsrail’in BM Güvenlik Konseyi 425 No’lu karara bağlı olarak Güney Lübnan’dan çekildiği ancak Suriye’nin halen bölgede olduğu,
- Suriye’nin halen kısa ve orta menzilli balistik füze geliştirdiği ayrıca biyolojik kimyasal silah üretmeye devam ettiği,
- Ve son olarak da Suriye’nin BM Güvenlik Konseyi 661 No’lu karara aykırı olarak Irak’tan petrol ithal ettiği belirtilmektedir.
Belgede Suriye’nin durumu bu şekilde tespit edildikten sonra ‘Kongrenin Bakışı’ başlıklı üçüncü bölümde bunlara bağlı olarak Suriye’den yerine getirmesi istenenler, alması istenen siyasal, askeri ve ekonomik kararlar sıralanmaktadır. Burada Suriye’den yapması istenenler olası Irak operasyonunun gerçekleşmesi sonrasında Suriye’de hangi alanlarda değişim yaşanacağı konusunda fikir vermektedir. Çünkü bölgede siyasi, askeri ve ekonomik anlamda çok daha güçlü bir ABD’nin bu taleplerini yerine getirmesi bakımından Suriye üzerindeki baskı artacak ve bu alanlarda muhtemelen ABD’nin istekleri doğrultusunda gelişmeler yaşanacaktır. İkinci bölümde yapılan tespitlere bağlı olarak sıralanan talepler genel olarak dört başlık altında toplanmaktadır:
Suriye-Lübnan İlişkileri
SSY’de öncelikle Suriye-Lübnan ilişkilerine bağlı olarak talepte bulunulmaktadır. Suriye’nin Lübnan üzerinde gerek siyasal gerek askeri gerekse ekonomik anlamda ciddi etkisi bulunmakta hatta birçok konuda belirleyici konumunda bulunmaktadır. Suriye’nin halen bu ülkede yirmi binin üzerinde askeri gücü bulunmakta bunun yanında iktidarda Suriye yanlısı bir hükümet bulunmaktadır. SSY de, Suriye’den Lübnan’daki tüm askeri gücünü ve diğer güvenlik birimlerini belli bir takvime bağlayarak geri çekmesini aynı doğrultuda Lübnan Devleti’nin ülkenin her bölgesine kendi askeri güçlerini yerleştirmesini öngörmektedir. Suriye zaten özellikle İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesiyle beraber gerek ABD gerekse İsrail tarafından artık bu ülke üzerindeki etkinliğine son vererek askeri güçlerini çekmesi yönünde baskı altındaydı. Hatta bu doğrultuda Lübnan’daki askeri gücünü yavaş yavaş da olsa azaltma yolunda adımlar atmaktaydı.[5] Artan baskılara bağlı olarak Suriye lideri Beşar Esad da son 25 yıl içinde bir Suriye liderinin bu ülkeye düzenlediği ilk ziyaret olarak Lübnan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmişti. Bu ziyaretin amacı da Lübnan’da artan Suriye karşıtlığına karşı harekete geçmek olarak yorumlanmıştı.[6] Lübnan’ın kendi içinde varolan Suriye karşıtlığının toplumsal temelini ülkede genel olarak ekonomik yapıya hakim olan Hristiyanlar oluşturmaktadır. Özellikle SSY’nin sunulması bu grupların ülke içindeki muhalefetinin artmasına neden olmuş bu grupları daha etkin mücadele konusunda cesaretlendirmiştir.[7] Amerika’nın Irak’a bir operasyon düzenleyerek bölgeye yerleşmesi durumunda Suriye üzerinde Lübnan’dan çekilmesi konusundaki baskı daha da artacak ve muhtemel yakın bir gelecekte Suriye Lübnan’daki bugünkü avantajlı konumunu kaybetme durumuyla karşı karşıya kalacaktır.[8]
Suriye-İsrail Barış Süreci
SSY’de öne sürülen taleplerden biri de Suriye’nin önkoşulsuz olarak İsrail’le barış görüşmelerine oturmasıdır. 1967 yılında gerçekleşen Arap-İsrail Savaşı sonrasında İsrail tarafından işgal edilen ve stratejik açıdan büyük önem taşıyan Golan Tepeleri’ne ilişkin olarak iki ülke arasında ortaya çıkan anlaşmazlık günümüze kadar taşınmıştır. Konu ABD’nin girişimleriyle iki ülke arasında çözümlenmeye çalışılmış ancak 1991 ve 1996 yıllarında yapılan görüşmelerden sonuç alınamamıştır.
Amerika’nın Irak operasyonu sonrasında bölgeye girmesi durumunda Suriye’nin İsrail’e karşı konumunda ciddi bir gerileme yaşanacaktır. Golan tepelerine ilişkin olarak iki ülke arasında yaşanan sorunda İsrail Suriye’yle mücadelede ABD’yi de yanına almış olacak ve bu durum da güç dengesini İsrail lehine ciddi anlamda çevirerek Suriye’nin İsrail karşısında konumunu zayıflatacaktır. İsrail de bu durumun farkında ve dolayısıyla da SSY’nin yasalaşması konusunda en aktif biçimde çalışan ülke konumundadır. SSY’yi ABD’de Kongre’ye sunan politikacılar zaten genel olarak İsrail yanlısı politikacılardır. Bunun yanında İsrail tasarının yasalaşması için de çaba sarf etmektedir. Tasarının Kongre’ye gelmesini takiben İsrail basınında Suriye’yi terör konusunda suçlayan özellikle El Kaide örgütü ile bağı olduğunu ortaya koymaya çalışan makaleler yer almaya başlamıştır.[9] Suriye, İsrail’le mücadele açısından ortaya çıkacak bu olumsuz durumun oluşmasını engellemek için de operasyona karşı çıkmakta ABD’nin bölgeye girmesini istememektedir.
Petrol Gelirleri
SSY’de Suriye’nin BM Güvenlik Konseyi 661 No’lu karara aykırı olarak Irak’tan petrol ithal ettiği ve buna hemen son vermesi gerektiği belirtilmektedir. Irak ve Suriye arasında 1997 yılında başlayan yakınlaşma süreci içerisinde iki ülke arasında uzanan ve İran-Irak Savaşı başladığı tarihlerde kapanan Kerkük-Banyas petrol boru hattının açılması yolunda ilk adımlar atılmıştı. 1980 yılından sonra da ilk kez 2000 yılı içinde yapılan görüşmeler sonucunda hattan petrol taşınmaya başlanmıştır.[10] Şu anda Suriye bu hattan BM yaptırımlarına aykırı olarak varili 10-15 Dolardan petrol ithal etmekte ve bu petrolü kendi rafinelerinde rafine ederek yaklaşık 24 Dolardan uluslararası pazarlara ihraç etmektedir. Bu, iki ülkeye de yıllık yaklaşık olarak 1-1.5 milyar Dolar gelir sağlamaktadır.[11] Bu ticaret ilişkisi iki ülkeye de önemli gelir kaynağı sağlamaktadır. Suriye’nin ekonomik anlamda içinde bulunduğu kötü durum göz önüne alındığında bu gelir kalemi çok büyük önem taşımaktadır. 1-1.5 milyar Dolarlık bu yıllık girdi Suriye dış ticaretinde çok önemli bir yer tutmaktadır ve bu gelirden mahrum kalmak istememektedir. Ancak olası bir operasyon sonrasında Suriye bu geliri kaybetme olasılığıyla karşı karşıya kalacaktır. Petrolün kendi üzerinden taşınmasına izin verilse dahi bu belli siyasal tavizler sonucunda gerçekleşecektir. Bu olasılığın varlığı da Suriye’nin operasyona karşı yaptığı muhalefetin nedenlerinden birini oluşturmaktadır.
Dış Politika Aracı Olarak Terörizm
11 Eylül saldırıları sonrasında ABD Başkanı Bush ‘Suriye terör kamplarını kapatarak ve terör örgütlerini ülkesinden çıkararak teröre karşı savaşta doğru tarafta seçimini yapmalıdır’ diyerek bu konuda ülkesinin Suriye’den beklentisini ortaya koyuyordu.[12] Ancak buna karşılık genel anlamda terörün Suriye dış politikasının önemli bir aracı olduğunu görülmektedir. Suriye’nin gerek Türkiye’ye gerekse İsrail’e karşı yürüttüğü dış politikada terörizm önemli bir araç konumunda olmuştur.[13] Şu anda gerek Suriye içerisinde gerekse Suriye kontrolü altında bulunan Lübnan topraklarında birçok terör örgütünün kampları, büroları bulunmaktadır. Suriye özellikle İsrail’e karşı yürüttüğü mücadeleyi bu terör örgütleri üzerinden yürütmektedir. SSY de belki de en ciddi vurguyu bu konuya yaparak Suriye’nin teröre verdiği desteği kesmesini, Suriye’de bulunan tüm terörist faaliyetlere engel olmasını ve terör bürolarını kapatmasını talep etmektedir. Terör konusunda Suriye’nin ABD’yle ikili bir ilişkisi bulunmaktadır. 11 Eylül sonrasında Suriye El-Kaide örgütüne yönelik olarak ABD’yle işbirliği içinde olmuş ve El Kaide örgütüyle bağı olan kişiler hakkında ABD’ye önemli bilgiler aktarmıştır.[14] Ancak konu Hizbullah Hamas gibi örgütlere geldiğinde Suriye işbirliği içinde olmamış bu örgütlere sağladığı ekonomik asker ve lojistik desteğe devam etmiştir.[15] Suriye’nin halen Hizbullah[16], Hamas[17] ve İslami Cihat[18] gibi ABD’nin terör listesinde yer alan örgütlerle yakın ilişkisi ve bu örgütlere desteği devam etmektedir. ABD’nin Irak’a yerleşmesiyle beraber Suriye bu dış politika aracını kaybetme durumuyla karşı karşıya kalacaktır. ABD’nin Orta Doğu politikasında İsrail’in güvenliğinin taşıdığı öneme ve bu terör örgütlerinin İsrail güvenliği açısından oluşturduğu tehdidi dikkate aldığımızda Suriye bu örgütlere verdiği desteği kesme yönünde ciddi baskıya maruz kalacaktır. Ayrıca bu örgütler üzerindeki kontrolü ve örgütlere sağladığı destek açısından Lübnan büyük önem taşımaktadır. Suriye’nin Lübnan üzerindeki kontrolünü de kaybedeceğini düşünürsek, özellikle Hizbullah ve Hamas aracılığıyla İsrail’e karşı yürüttüğü ‘vekaleten savaşta (proxy war) önemli bir kayba uğrayacaktır.
Sonuç
ABD-Suriye ilişkileri açısından belirleyici olan ve iki ülke arasında sorun çıkmasına neden olan diğer bazı konular da bulunmaktadır. Bu konular belgede yer almamakla beraber iki ülke arasında sorun teşkil etmektedir. Narkotik trafiği, Suriye’nin zayıf insan hakları karnesi ve kitle imha silahları geliştirme[19] (biyolojik ve kimyasal silahlar) konuları iki ülke ilişkileri açısından önem taşıyan diğer konulardır.[20] Ancak çalışma SSY temel alınarak hazırlandığı için bu başlıklar kapsam dışı tutulmuştur.
Sınırlı olmakla beraber ele alınan başlıklar Suriye’nin Irak operasyonundan çekinmesine bu operasyona muhalefet etmesine neden olan konulardır. Bununla beraber her ne kadar bu operasyonu istemese de ne kadar muhalefet etse de ABD’ye karşı bu operasyonun engellenemeyeceğini bilmektedir. Operasyonun başlamasıyla beraber Suriye’nin Irak yanlısı-ABD karşıtı politikasında da değişimler ortaya çıkabilir. Tersi durum da ABD için geçerli olabilir. ABD’nin operasyon öncesinde bölgede komşu ülkelerin desteğine ya da en azından pasif muhalefetine ihtiyacı vardır. Bu nedenle Suriye’den değişim talepleri şimdilik gündeme getirilmemekte, buna bağlı olarak SSY de Kongre’de bekletilmektedir. Suriye’den alması istenen siyasal, ekonomik ve askeri kararlar konusundaki talepler şu an için gündeme gelmemektedir. Suriye’den değişim yönünde taleplerin, operasyonun gerçekleşmesi ve sağlanan başarı sonrasında ABD’nin bölgeye yerleşmesi sonucunda daha etkin biçimde gündeme gelmesi olasıdır.
* ASAM Orta Doğu Araştırmaları Masası
[1] Hans Günter Lobmeyer, ‘Suriye: Leviathan’ın Diyarı’, Ferhad İbrahim ve Heidi Wedel (der), Ortadoğu’da Sivil Toplumun Sorunları, çev. Erol Özbek, İstanbul, İletişim Yayıncılık, 1997, s. 94.
[2] Bu yasa tasarısı genel olarak İsrail yanlısı politikacılar tarafından Meclise sunulmuştur.
[3] ‘Bush opposes US sanctions on Syria’, BBC News, 4 Eylül 2002, http://news.bbc.co.uk/2/hi/business/2236949.stm.
[4] Suriye Sorumluluk Yasası’nın İngilizce tam metni için bkz.: http://www.gotc.org/pdf/act2002.pdf.
[5] Gary C. Gambill, ‘Under Duress, Syria Pulls Troops out of Beirut’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 3 No 6, Haziran 2001, http://www.meib.org/articles/0106_l2.htm.
[6] Gary C. Gambill, ‘Why Assad Stepped Foot in Beirut...Twice, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 3, Mart/Nisan 2002, http://www.meib.org/articles/0203_l1.htm.
[7] Ziad K. Abdelnour, ‘The Syria Accountability Act and Lebanon’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 10, Ekim 2002, http://www.meib.org/articles/0210_l3.htm.
[8] Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesi konusunda İsrail de, özelikle kendisi Güney Lübnan’dan çekildikten sonra, baskı uygulamakta ve Suriye’nin bu ülkedeki kuvvetlerini çekmesini talep etmektedir. Dolayısıyla İsrail de Suriye Sorumluluk Yasası’nın onaylanmasını istemekte ve bu yönde çaba sarf etmektedir.
[9] Ibrahim Hamidi, ‘Syria Accountability Act, Terror Accusations Loom Over Damascus’, The Daily Star, 9 Eylül 2002, http://www.dailystar.com.lb/opinion/09_09_02_b.htm.
[10] Oytun Orhan, ‘Orta Doğu’nun Düşman Kardeşleri: Suriye ve Irak’, Avrasya Dosyası-Irak Özel, Cilt 6 Sayı 3, Sonbahar 2000, s. 195.
[11] Gary C. Gambill, ‘Syria’s Foreign Relations: Iraq’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 3 No 3, Mart 2001, http://www.meib.org/articles/0103_s1.htm.
[12] Bush Outlines Middle East Peace Plan, CNN.com, 24 Haziran 2002, http://www.cnn.com/2002/ALLPOLITICS/06/24/bush.mideast.speech/.
[13] Terörizmin Suriye dış politikasında bir araç olarak kullanılmasına ilişkin olarak bkz.: Reuven Ehrlich, ‘Terorism as a Preferred Instrument of Syrian Policy’, International Policy Institute for Counter-Terrorism Website, Mart 2002, http://www.ict.org.il/inter_ter/st_terror/syrian_terror.htm.
[14] Suriye’nin El Kaide örgütüne karşı ABD’yle işbirliği içinde olduğuna ilişkin olarak ABD’li resmi yetkililer (David Satterfield) tarafından yapılan açıklamalar için bkz.: http://www.clao.com/satterfield.pdf.
[15] Jeff Michaels, ‘Reconfiguring the Axis of Evil: The Case Against Syria’, Palmer Press, Kasım 2002, http://freelebanon.org/articles/a319.htm.
[16] Suriye’nin Hizbullah ile olan ilişkileri için bkz.: Ziad K. Abdelnour and Gary C. Gambill, ‘Hezbollah: Between Tehran and Damascus’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 2, Şubat 2002, http://www.meib.org/articles/0202_l1.htm.
[17] Suriye’nin Hamas ile olan ilişkileri için bkz.: Gary C. Gambill, ‘Sponsoring Terrorism: Syria and Hamas’, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 10, Ekim 2002, http://www.meib.org/articles/0210_s1.htm.
[18] Suriye’nin İslami Cihat örgütü ile olan ilişkileri için bkz.: Matthew A. Levitt, Sponsoring Terrorism: Syria and Islamic Jihad, Middle East Intelligence Bulletin, Cilt 4 No 11-12, Kasım-Aralık 2002, http://www.meib.org/articles/0211_s1.htm.
[19] Bu konu SSY’de yer almaktadır. Bu konuda Suriye’den kısa ve orta menzilli balistik füze geliştirme ve konuşlandırmaya ayrıca biyolojik ve kimyasal silah üretimine son vermesi istenmektedir. Ancak bu konu Suriye’nin kaygı duyduğu konular içerisinde önemli bir yere sahip olmadığı için çalışmada ayrı bir başlık olarak ele alınmamıştır.
[20] Alfred B. Prados, ‘Syria: U.S. Relations and Bilateral Issues’, Congressional Research Service-The Library of Congress, 24 Aralık 2002, http://www.fas.org/man/crs/IB92075.pdf.