Wednesday, August 05, 2009

Kuzey Irak Notları 1: Erbil Gözlemleri

Bölgesel Kürt Yönetimi yerel meclisi ve devlet başkanlığı için 25 Temmuz 2009 tarihinde Irak’ın Erbil, Süleymaniye ve Dohuk vilayetlerinde seçimler düzenlenmiştir. Birçok ülkenin yanı sıra Türkiye de seçimlere 15 kişilik bir gözlemci ekibi göndermiştir. ORSAM olarak bizlerin de içinde olduğu Türk gözlemci ekibi, seçim sürecinin adil ve demokratik bir ortamda geçip geçmediğini takip etmiştir. Bu görevimizin yanı sıra bulunduğumuz şehirlerin sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamına ilişkin gözlemler yapma imkânımız da olmuştur. ORSAM olarak görev yerimiz olan Erbil’in yanı sıra seçim sonrası siyasi ortam ve sonuçların siyasal gruplar tarafından nasıl algılandığına ilişkin saha araştırması yapmak üzere Süleymaniye’de de bulunduk. Kuzey Irak Notları, birbirini takip eden yazılar şeklinde, siyasi analizlerden bağımsız olarak bu iki şehre ilişkin gözlemlerimizi içermektedir.

Erbil’de siyasi ortamın nispeten sakin ve güvenlik durumunun iyi olduğu söylenebilir. Seçim öncesi durumu 4 gün boyunca gözlemleme imkânı bulduğumuz şehirde renkli bir kampanya dönemi yaşanıyordu. Ancak çoklu bir ortamdan ziyade sadece Mesut Barzani ve “Kürdistan Listesi”nin propagandası yapılıyordu. Renkli kampanya ile kasıt her yerde parti ve lider posterlerinin asılı olması, sokaklarda kimi yerlerde toplanmış grupların şarkılı, danslı parti destek gösterileri, konvoylar halinde gezen araçlardı. Bölgede konuştuğumuz kişiler ilk kez bu denli renkli ve yoğun bir kampanya döneminin yaşandığını ifade ettiler. Bu da muhtemelen seçimlere ilk kez güçlü bir muhalefet adayı ile giriliyor olmasından kaynaklanıyordu. Kampanyalar çekincenin, tedirginliğin işareti olarak algılanıyor. Barzani’nin Erbil’de sahip olduğu etkinliğe rağmen muhalefetin varlığı KDP’yi gücünü gösterme, sokakları kontrol etme ve halkı etkileme arayışına yöneltmiş gibiydi. Seçimin sonuçları bu kaygıları doğrular nitelikte gerçekleşti. KYB’den kopan önemli isimlerin kurduğu ve partileşme sürecindeki “Değişim Listesi” Barzani-Talabani ittifakı karşısında sadece Erbil’de yüzde 20’ye yakın bir oy kazandı. Tek seslilik kampanyalardan, halkın siyasi görüşlerini ifade edebilme rahatlığına kadar her alanda kendini hissettiriyordu. Daha sonraki gözlemlerimizde bahsedeceğimiz üzere Süleymaniye’deki çok sesli ve nispeten rahat ortam Erbil’de bulunmuyor. Süleymaniye’de görüştüğümüz “Değişim Hareketi”nin üst düzey yöneticileri de Erbil’de kampanya yapmalarına fırsat verilmediğini bize ilettiler.

Erbil’in siyasi homojen yapısı güvenlik durumunu doğrudan etkilemiş durumda. Bölgenin en güvenli ve istikrarlı şehri Erbil. Kadınlar, çocuklar, gençler, aileler geç saatlere kadar sokaklarda rahatça dolaşabilmektedir. Erbil, güvenlik durumunun iyi olması ve Bölgesel Kürt Yönetimi’nin başkenti olması nedeniyle yatırımlardan en büyük payı alan şehir durumunda. Halktan öğrendiğimize göre Erbil 4 yıl öncesine göre hızlı bir gelişim göstermekte. Süleymaniye halkı da yatırımlarının çoğunluğunun Erbil’e kaydırılmasından dolayı tepki duymakta.

Şehirde üretime dayalı bir ekonomik hayat gözlenmemiştir. Devlet en büyük istihdam sağlayıcıdır ve bu nedenle halkın çoğunluğu memur pozisyonundadır. Gelirlerin büyük çoğunluğu petrole dayanmaktadır ve devletten bağımsız bir ekonomik yaşam bulunmamaktadır. Bu da Erbil’de siyasi gücü elinde bulunduran KDP’nin kaynak dağıtımı yolu ile halkın siyasal tercihlerini doğrudan etkileyebilmesine imkân tanımaktadır. Erbil’deki gezilerimiz sırasında ziyaret ettiğimiz bir meslek lisesinde 54 öğrenciye karşılık 92 eğitmenin görev yaptığı bilgisi verilmiştir. Bu da halkın siyasi tercihlerinin şekillendirilmesi için kaynakların ne kadar verimsiz olarak kullanıldığının en güzel örneklerinden biridir. Halkı kazanma dışında üretimin zayıf olması da bu tarz bir kaynak dağılımını mecbur kılmış gibi gözükmektedir.

Erbil’de son derece canlı bir ekonomik yaşam göze çarpmaktadır. Kaldığımız otelin penceresinden baktığımız zaman gözümüze ilk çarpan yapımı süren birçok inşaat olmuştur. Şehir beklentilerin üstünde bir gelişmişlik düzeyine sahiptir. Erbil; bol şeritli düzgün yolları, bulvarları ve yeşil alanları ile şehir planlama açısından iyi durumdadır. Kullanılan ve yapımı süren birçok modern alışveriş merkezinde canlı bir sosyal ve ekonomik yaşam mevcuttur. Bunun yanı sıra birçoğunu Türk firmalarının yaptığı modern rezidans ve sitelerin inşaatı da sürmektedir. Tabi bu gelişmişliği Irak’ın kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekmektedir. Yoksa Erbil’in temizlik, düzen, altyapı, belediyecilik, gelişmişlik ve zenginlik açısından ileri seviyede olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak hızlı ve olumlu yönde bir değişimin varlığı da gerçektir.

Bu yeni istikrar ve gelişme olgusu halkın siyaset algısında da önemli bir değişim yaratmıştır. Artık kaybedecek çok şeyi olduğunu düşünen ve çatışmalardan bıkan halk mevcut ortamı bozacak bütün gelişmelere tepkiyle yaklaşıyor. Çatışmacı siyaset anlayışından ziyade istikrarı koruyan ve gelişimi sürdüren bir ortam arzusundalar. Ancak bu anlamda da kaygıları bulunuyor. Özellikle Araplar ile aralarındaki ayrılığın derin boyutlara ulaştığı görülmüştür. Araplara kesinlikle güvenmediğini ifade eden halk, ABD askerlerinin çekilmesi sonrasında Araplar ile iç çatışma yaşanmasından endişe duyuyor. Halktan görüştüğüz bazı kişiler Erbil plakalı bir araçla hemen yanı başlarındaki Musul şehrine gitmelerinin imkânsız olduğunu söylemiştir. Erbil şehri girişindeki kontrol noktasında da Araplar için ayrı bir arama bölgesi oluşturulmuştur. Kürtler ve diğer yabancılar nispeten basit bir aramadan geçerken diğer bölümde Araplar son derece detaylı bir aramaya maruz kaldıktan sonra Erbil şehrine girebilmektedir.

Erbil’in sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamında Türkiye izlerine sıkça rastlamak mümkündür. Her şeyden önce sokağa, alışverişe çıktığınız zaman Türkçe konuşabilen birilerine kesinlikle rastlayabilirsiniz. Şehirde Türkmenlerin sayısı oldukça fazla ve esnafın büyük çoğunluğu Türkmenlerden oluşmakta. Bazıları çok iyi Türkçe konuşamamakla birlikte çoğunluğu bizlerle rahat bir şekilde anlaşabilmektedir. Türkçenin halen nasıl korunduğunu sorduğumuzda aile arasında tamamen Türkçe konuşulduğunu ifade etmektedirler. Ayrıca Erbil’de 5 adet Türkmen Okulu bulunuyor ve derslerin yarısı Türkçe olarak okutuluyor. Kültürel yaşama baktığınızda da Türkiye izleri her yerde karşınıza çıkıyor. Türk sanatçıların, sinemasının Erbil’de çok sevildiğine şahit oluyoruz. Şehrin ve bölgenin en popüler sanatçısı muhtemelen İbrahim Tatlıses. Zira taksilerde, restoranlarda İbrahim Tatlıses şarkılarını belki Türkiye’de olduğundan daha fazla dinleme imkânına sahipsiniz. Sokak gezilerimiz sırasında alışveriş merkezlerinden birinin dışına kurulan sineme perdesinde İbrahim Tatlıses ve Hülya Avşar’ın 1980’lerde çekilmiş eski bir filminin oynatıldığına şahit olduk. Halk bu eski filmi ilgiyle izlemekteydi. Bunun yanı sıra diğer birçok Türk sanatçının da Erbil’de yakından takip edildiğini görüyorsunuz. Arap Dünyası’nı saran Türk dizileri çılgınlığı Kuzey Irak’ı da etkisi altına almış durumda. Doğrudan Türk kanalları ya da Arap kanallarında yayınlanan Türk dizileri büyük ilgi çekiyor ve dizi oyuncuları Ortadoğu’da olduğu gibi burada da çok seviliyor. Bu arada doğrudan Türk kanallarının izleniyor olmasının bölgede Türkçenin kullanımı ve yayılması açısından önemli etkileri olduğunu belirtmek gerekir. Zira Türkçe bilen bazı kişilere nasıl konuşabildiklerini sorduğumuzda Türk kanalları aracılığı ile az da olsa Türkçe öğrendikleri yanıtını aldık. Ve belki de Türkiye’nin Erbil’deki etkinliğini en açık hissedebileceğiniz alan ekonomi. Elektronik, beyaz eşya, mobilya, tekstil gibi alanlarda faaliyet gösteren çeşitli Türk markalarının hemen her yerde bayileri bulunuyor ve girdiğiniz birçok mekânda bu ürünlerin kullanıldığını görebiliyorsunuz. Bunun yanı sıra marketlerde Türk markaları yoğun olarak satılıyor. Erbil’in ünlü Kayseri çarşına gittiğiniz zaman satılan aksesuar ve tekstil ürünlerine yakından baktığınızda çoğunluğunun Türkiye’den geldiğini anlıyorsunuz. Türk ürünleri halk arasında kalitesi ile ön plana çıkmış durumda ve Türk malı kullanmak bir itibar unsuru olarak görülüyor. Yaptığımız görüşmelerde birçok Türk inşaat şirketinin Erbil’in değişen yüzünde öncü rol oynadıkları bilgisi veriliyor ki bunu şehri gezerken tespit etmeniz de mümkün . Bölgesel Kürt Yönetimi sınırları içinde Türk firmalarının yaklaşık 4 milyar dolarlık yatırımı bulunuyor ve inşaat bu miktar içinde önemli bir orana sahip.

Erbil’deki tüm bu Türkiye izlerini bir araya getirdiğiniz zaman şöyle bir tablo ortaya çıkabiliyor: Türk firmalarının yaptığı bir alışveriş merkezindeki restoranda, çalan İbrahim Tatlıses şarkısı eşliğinde çalışana Türkçe sipariş verip Türk markası içeceğinizi yudumlarken kendinizi halen Türkiye’de zannettiğiniz anlar olabiliyor. Şehir gerçekten birçok anlamda Türkiye ile iç içe geçmiş durumda. Erbil halkının Türkiye algısında da son yıl içinde olumlu değişimler yaşandığı söyleniyor. Her şeyden önce bizler Erbil sokaklarında Türkiye’den gelen kişiler olarak son derece rahat dolaşabilme imkânına sahip olduk. Hatta çoğu zaman Türkiye’den gelmemiz ekstra ilgi ve yakınlığa da neden oldu. Ancak bu algı siyaset ve güncel gelişmelere bağlı olarak hemen değişmeye müsaittir. Edindiğimiz izlenim halkın düşüncelerinin güncel gelişmelerden doğrudan etkilendiği yönündedir. Yani Türkiye ile ilişkilerde yaşanan herhangi bir olumlu gelişme, açıklama algıyı pozitif yönde etkilerken, Kuzey Irak’a operasyon, siyasi gerginlik bakışın değişmesine neden olabilmektedir. Dolayısıyla şu anki olumlu Türkiye algısının gelişen ilişkilere bağlı dönemsel bir olgu olduğunu belirtmek gerekir. Değişen algının ötesinde Erbil halkının yaşam tarzı olarak kendine Türkiye’yi model aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Halktan bu yönde bir ifade duymamış olmakla birlikte görüştüğümüz birçok yetkili siyaseten ne İran ne de Suriye’nin kendileri için çıkış olmayacağını, Türkiye’nin gelişmiş ekonomisi, Batı ile sınır olması, Avrupa Birliği ile ilişkileri ve yaşam tarzı ile kendileri için tek çıkış kapısı olduğunu ifade etmiştir. Halkın da son yılların getirdiği refah ile beraber Türkiye’dekine benzer bir yaşam tarzına daha yaklaştığı söylenebilir. Modern alışveriş merkezlerindeki canlı ortam, toprak evlerden modern residans ve sitelere taşınmaya başlayan halk, yeni ve lüks arabalarla gezen insanlar bunun örnekleridir. Dolayısıyla son yıllarda Türkiye’nin Ortadoğu’da artan “yumuşak gücü”nün Erbil’de de etkisini hissettirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Sonuç olarak, Erbil’de beklentilerimiz ve algılarımızdan farklı bir gerçeklikle karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Türkiye’nin kendi iç sorunlarını çözmesi ve PKK konusunun bir sorun olmaktan çıkması ile bölgeye çok daha geniş boyutlu bir açılım yapabilmenin altyapısının hazır olduğu görülmüştür.

No comments: